Hatay Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı ve Hatay Deniz Otobüsü (HADO) Proje Yöneticisi Bülent Ok, İskenderun’da katıldığı söyleşide önümüzdeki günlerde Kıbrıs seferi ile başlaması planlanan HADO’nun ulaşım koridorunu anlattı.
Ok, “Şubat ayında ilk toplantıyı yaptığımızda bir yol haritası hazırladık. Bu yol haritasıyla ilgili tarih ve süreler belirlendi. 6 aylık stratejik plan çerçevesinde her aşamada yapılması gereken izin ve ruhsatla ilgili belgelendirme çalışmaları planlandı. Eğer bir limanınız olacaksa ve limanınızdan uluslararası sefer yapılacaksa, uçaklarda olduğu gibi uluslararası güvenlik tedbirleri ve güvenlik kodları devreye giriyor. Yani İskenderun otogarından bir yere gidiyormuş gibi bir yere gidemezsiniz. İki aşamalı tedbirlerden biri, işletme ruhsatı almak diğeri de bu limanda uluslararası sefer yapılacak olması nedeniyle deniz hudut kapısı izni. Önce dünya standartlarına uygun kodu olan bir fener sözleşmesi yaptık. Bu sözleşme Türkiye Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğüyle yapıldı” dedi.
HADO’NUN PROSEDÜR SÜRECİNİ ANLATTI
Kentte faaliyet gösteren; Evimiz İskenderun Süpürge Derneği ve Ayna İskenderun Kültür Sanat Derneğinin işbirliğiyle düzenlediği Geleneksel Çarşamba Sohbetleri´nin konuğu olan Hatay Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Bülent Ok, ülkede kıyılarında görülen bütün çakarların bir koda ve uluslararası bir izne tabi olduğunu anımsattı.
Ok, “Bu fenerler limanları ve sığılıkları gösterir. denizin hangi saatlerde inip yükseleceğini gösterir. Londra´da Dünya Denizcilik Örgütü (İMO) var. Bu örgüt, dünyadaki tüm denizciler için ortak kararlar alır. İMO´nun sayfasından haritalar basar, fenerlerin bilgilerini alır, dilinizi bilmesine gerek yok, işaretleri tanıması önemli. Denizcilikte hiç kimse dilinizi bilmek zorunda değil ama işaretlerinizi bilmek zorunda. Biz ilk olarak fenere ruhsat ve izin aldık, kod aldık, sonra uluslararası anlaşmalara göre yolcu salonlarında olması gereken güvenlik kararlarlarıyla ilgili bir liste aldık; Devlet neler istiyor? Yolcuya ve yüke dayalı güvenlikle ilgili kodlar ve bu kodlarla ilgili yapılması gerekenlerle ilgili bize bir liste verildi. Biz bu listedekileri tamamladıkça akreditasyon kuruluşlarından birisi gelip bizim tamamladığımız her şeyi yerinde kontrol etti. Bir gün geldi sensörleri kontrol etti. Bir gün geldi kameraları kontrol etti, bir gün geldi betonumuzu kontrol etti. Sırayla kontrol ederek listenin tamam olduğuna karar verildi ve işletme ruhsatları için başvuru yaptık. Sonra Ulaştırma Bakanlığına başvurumuzu yaptık. Bu arada çevre kirililiğiyle alakalı mücadeleyi de yürürlüğü soktuk. Herhangi bir kaza anında ne olacak, ki oldu, Suriyeden bir petrol sızıntısı oldu. Bunun dışında gelen gemilerin atıklarıyla ilgili evsel atık. Bu evsel atıkların nasıl boşaltılacağıyla ilgili çevre planı yürürlüğe girdi. Ayrıca valilikle bir anlaşma yaptık. Kıbrıs´ta gideceğimiz Mağusa limanıyla bir anlaşmamız var” dedi.
“BİR YERE SEFER YAPILMASI İÇİN HERHANGİ BİR ENGEL YOK”
Olası bir kaza durumunda bir planının olması gerektiğini anlatan Ok, kentteki bazı sivil toplum kuruluşlarının yöneticileri ve İskenderun belediye Meclisi ile Arsuz belediye Meclisi üyelerinin de katıldığı söyleşide konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bunun için İskenderun Limanıyla bir anlaşma yaptık. Velevki bizim gemilerden birisi yandı, o zaman İskenderun´daki görevli römorkörlerden biri gemiyi açığa çekecek. Açığa çektikten sonra sızıntı olmaması icin limanın ağzını bariyerle kapatacak. Bu anlaşmalar, sözleşmeler yapıldı. Çevre, yangınla mücadele, kaza, ve güvenlikle ilgili tüm anlaşmaları yaptıktan sonra geçici işletme izni verildi. Artık Arsuz´da uluslararası belgelerin de yürürlükte olduğu bir ulaşım limanıyız. Uluslararası bir sefer olması için burda hudut sınır kapısı olması gerekiyor. Yaptığımız çalışmalarda bize bir liste verildi. Böyle bir limanda şu kadar sayıda oda şu kadar sayıda bilgisayar şu kadar sayıda teknik ekip ve ekipman temin edin, dediler. Bunları temin ettik. Görevliler gelip burada kontrol etti. Kadınların üstlerinin arandığı bir oda, erkeklerin üstlerinin arandığı bir oda, herhangi bir suçlunun yakalandığı zaman barınacak bir oda, polisin bir odası tüm bu işlemler yapıldı. Bu hazırlıklar dava konusu olmaması için standartlara uygun yapıldı. Cumhurbaşkanının izniyle burası sınır hudut kapısı da ilan edildi. Herhangi bir yere sefer yapmamız için herhangi bir engel yok. Peki niye bir yere gitmiyoruz? Şimdi gidebilmeniz için, burdan kalkmanız önemli değil. Gittiğiniz yerde sizi kim karşılayacak, kim ağarlayacak, kim sizin uluslararası hükümlere göre geçişinizi sağlayacak? Burası planlanırken ki seferlerin birincisi Kıbrıs. Bu bölgeden hareketle ilk çıkış noktamız ,KKTC bayraklı ve türk bayraklı gemilerin hareketlerinin Akdeniz´de varlığının sürdürülebilir olmasını sağlamak. Başlamak önemli değil, önemli olan sürdürülebilir bir yapıyı hazırlamak. İlk hedefteki varış noktamız Magosa ve Girne. Ama bu bugün sabah itibariyle gerçekleşmiyor. Gerçekleşmemesinin temel nedeni, pandemi nedeniyle uygulanan kuralların katılığı. Böyle bir seferin yapılması KKTC için uygun değil. Hava alanlarındaki güvenlik ve aşı denetimi ilgili iş ve işlemleri KKTC Magusa ve Girne limanlarında gerçekleştirilemiyor. Temel nedenlerinden birisi bu. Bu ada hukukunun olduğu her yerde geçerli. Adaların hiç birinde Akdeniz´de bir sefer yok. Turizm amaçlı bir Kudüs seferleri de yok. Covid-19´un bir varyantı olan Omicron nedeniyle, Fransa Almanya bütün uçuşlarını kapattı. Bırakın deniz yolunu, havayolunu da kapatıyorlar. Tüm bunların içinde bide Akdeniz´in fiziki koşulları var. Akdeniz´de Kasım-Mayıs ayı dalga boyu 8 metrenin üzerinde olduğu için denizcilerin tabiriyle hava 4 şiddetin üstünde olduğu için bu tür seyahatler güvenli değil. Akdeniz´deki stratejik hareketler sürüdüğü için Kıbrıs´a böyle bir tasarrufta bulunamıyoruz. Bu seyahat planı üç aşamalı; Arsuz´dan Girne´ye ve Mağusa´ya giden araçların yanında Lazkiye´ye giden bir araç. Arsuz´dan Magosaya giden aracınız KKTC bayraklı gemiyken, Kıbrıs bayrağını uluslararası tanınmadan dolayı çıkarıp, Beyrut bayraklı bir araca sahip olacaksınız. Yani plan, Akdeniz´den, Lazkiye ve Beyrut´a olan bölgede Türk bayraklı yolcu gemilerinin güvenli bir şekilde seyahat etmesinin planıyla ilgili. Nasıl Mersin´den Roro gemileri var-ki bunlar zorunlu seferlerdir- Gıdadan, yakıta kadar her şeyi taşıyabiliyor. Tüm bunlar içinde Akdeniz´de ciddi sıkıntıları var, devletimizin. En önemli sıkıntımız KKTC´nin etrafında bulunan karbon yatağı dediğimiz ekonomik sondaj alanları. Türkiye Petrolleri Anonim ortaklığının sondaj gemisi var. İki sondaj gemisi demek, çok kalabalık bir grup demek. Bir sondaj gemisi çıktığında yanında en az 4 tane daha yavru gemisiyle çıkar bunların içinde bir tanesinde teknik ekipman, birinde yakıt, bir tanesinde gıda, birinde değiştirme boruları vardır. Bununada kalmıyor, 4 tane hücumbot ve 4 tane fırkateyn gönderiliyor; güvenlik gerekçesiyle. O da yetmiyor, denizaltı gönderiliyor; su altı borularına bir saldırı olmasın, diye. Yani suyun üstünde gördüğünüzün 4 katı suyun altında var. Bütün bunlardan sonra bugün itibariyle zorunlu olmadıkça KKTC hattında bir sefer açmak şu anda mümkün değil.”
“LİMANLAR, YÜK TRAFİĞE AÇIK, YOLCU SEFERLERİNE KAPALI”
Türkiye-Suriye ilişkilerinden dolayı Lazkiye limanının kapalı olduğunu, İskenderun´dan Lazkiye´ye ciddi ticari seferler yapılırken günümüzde bu limanın Türkiye üzerinden giden gemilere kapalı olduğunu ifade eden Hatay Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Ok, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Lazkiye limanı kapalı. Beyrut´taki patlamadan sonra Beyrut limanı da sadece yük trafiğe açık, yolcu seferlerine tamamı kapalı. Hiç bir yerde kruvazörler de dahil olmak üzere Beyrut sınırlarına girmiyor. Çünkü yolcu ve gemi sigortaları çok yüksek. Onun için, bir liman yaptık ama şu anda bayraklarla süsleyip sizi gezdiremiyorum. Size bir liman yaptım, hadi gelin sizi şuradan bindireyim, demiyoruz. Türkiye´nin ve dünyanın koşulları da tabi sağlık dahil, önümüzdeki günlerde eğer uygun hale dönüşürse, Mart ayından itibaren bu söylediklerimizi hepsini yaparız. Yani iki şey uygun alacak; bunlardan biri uluslararası taşımacılıktaki Akdeniz´deki koşullarımız, biri de sağlık koşullarımız ama yılbaşında sokağa çıkmayacağımızı bilmiyoruz. Hollanda kapattı, yılbaşı dahil. Omicron varyantından dolayı 25 Aralık-5 Ocak tarihleri arası sokağa çıkma yasağı ilan ediyoruz, denilerse, kim ne yapacak? Tüm bu koşullar altında burada bu konuyu yürütemiyoruz. Bu bizim yeteneksizliğimizden ya da basiretsizliğimizden değil. Biz son derece yetenekli ve basiretli insanlarız; Hem siyasi kadro olarak, hem teknik kadro olarak, hem bürokratik kadro olarak. Biz bir balıkçı barınağından uluslararası bir liman yarattık.”
DENİZ HABER AJANSI