Sovyetler Birliği ve Amerika arasında 1962 yılında yaşanan krizde, dünyanın olası bir nükleer savaşa girme ihtimalini bir Rus deniz subayının engellediği ortaya çıktı. George Washington Üniversitesi Ulusal güvenlik arşivi yöneticisi Thomas S. Blanton'un açıkladığı belgelerde, 1962 yılında olası bir 3. Dünya Savaşının çıkmasını Vasili Arhipov adlı bir Rus deniz subayının engellediği belirlendi.
Küba krizine giden yol, 1959 yılında Fidel Castro'nun ABD kontrolündeki Batista rejimini devirmesiyle başladı. Yanı başında sosyalist bir devletten rahatsız olan ABD, Latin Amerika ülkeleriyle birlikte hareket ederek Castro'yu devirmeyi planladı. Ancak 1961 yılında gerçekleşen Domuzlar Körfezi harekatı başarısızlıkla sonuçlanınca, Sovyetler bu fırsatı değerlendirdi ve Küba'ya yanaşmaya başladı. Harekattan bir süre sonra ise Castro, ülke bütünlüğünün SSCB tarafından sağlanacağı vaadi ile Sovyet füzelerinin ülkesine yerleştirilmesine izin verdi. Bu adım Sovyetler Birliği için ABD'nin Türkiye'ye yerleştirdiği Jüpiter füzelerine karşı bir cevap olacaktı. Aynı dönemde, Türkiye'den kalktığı belirlenen bir U-2 tipi Amerikan casus uçağının Sovyetler tarafından düşürülmesiyle ABD ve SSCB ilişkileri iyice gerildi.
FÜZE KRİZİ
O yıllarda ABD istihbaratı Küba'ya Sovyetler tarafından füze yerleştirildiğini, ancak ateşleme sistemlerinin henüz bu ülkeye varmadığını öğrenmişti. 22 Ekim 1962 günü Sovyetler Birliği'nden bu parçaları taşıyan gemilerin yola çıktığı öğrenilince durum ABD Başkanı J.F. Kennedy'e iletildi. Kennedy televizyon aracılığıyla gemilerin geri gönderilmesini talep etti. Ancak Sovyet lideri Nikita Kruşçev bu talebi dikkate almadı.
Füze malzemelerini taşıyan Sovyet gemileri Küba'ya doğru yaklaşırken, Başkan Kennedy, Küba'nın denizden abluka altına alınmasını ve ülkeye girmeye çalışan gemilerin batırılması emrini verdi.
SOVYET NÜKLEER DENİZALTISINA SALDIRI
Rusya'dan yola çıkan gemilere aynı zamansa 4 adet Sovyet denizaltısı da eşlik ediyordu. Denizaltıların görevi ablukayı delmekti. Yola çıkan denizaltılardan biri Sovyet B-59 tipi nükleer denizaltıydı. Denizaltı 15 kilotonluk bir nükleer torpido sahipti ki, Hiroşimaya atılan atom bombası kadar gücü vardı. Denizaltının Kaptanı Valentin Savitski idi. Yardımcılıklarını ise Vasili Arhipov ve ismi bilinmeyen diğer bir üst düzey denizci subay yapıyordu.
Denizaltı 27 Ekim günü B-59 Küba sınırına yaklaştığı sırada Amerikan destroyerleri tarafından fark edildi ve denizaltı ablukaya alındı. ABD destroyerleri, denizaltının nükleer başlık taşıdığından habersiz, su altı bombalarıyla Sovyet denizaltısına saldırmaya başladılar. Amaç denizaltıyı su yüzeyine çıkarmaktı. Aynı anda denizaltı Moskova'yla da iletişim kuramadığı için ne yapacağını bilmez bir haldeydi. Tüm dünya krizin nasıl sonuçlanacağını merakla, televizyonlara kilitlenmiş Kruşçev'le, Kennedy'nin nasıl bir karar vereceğini bekliyordu.
ARHİPOV KARŞILIK VERİLMESİNİ ENGELLEDİ
Bu sırada ABD'nin attığı su bombaları denizaltının üzerinde patlıyor ve içeridekilerin kafasına adeta çekiç gibi iniyordu. Moskova'yla da iletişimin kurulamaması içerde sinirleri iyice germişti. Ardından Kaptan Valentin Savitsky kararını açıkladı. Denizaltı batma pahasına destroyerlere ateş açılacak ve ABD gemileriyle beraber okyanusun derinliklerini boylayacaklardı. Ancak kararı uygulamak için yardımcılarının da onayına ihtiyacı vardı ve bu durumda Arkhipov devreye girdi. Kaptan ve diğer yardımcıyla da konuşarak onları da ikna etti ve füzenin ateşlenmesini engelledi. Birkaç saat sonra ise Kruşçev ve Kennedy anlaştıklarını açıkladı ve kriz sona erdi.
Kriz sona erdikten sonra Arhipov görevine devam etti. 1975 yılında Kirov Deniz Harp Okulu'nun başına getirilen Arhipov, 1985 yılına kadar bu görevini sürdürdü. 1991 yılında ise verdiği karardan çok kimsenin haberi olmadan vefat etti.