Türkiye, özellikle 2000 yılı sonrası çevre ülkeler başta olmak üzere ABD, Çin, Avrupa ülkeleri etrafında gelişen olayların etkisini ekonomisinde acı bir şekilde hissetti. Parası değersiz olan ve içeride ağır enfl asyon koşullarıyla karşılaşan Türkiye, her şeye rağmen ülke markasını geliştirmek, akabinde de ihracatını artırarak yurda daha fazla döviz getirmeye odaklandı. 2000 yılında ihracat 27,5 milyar dolarken, 2001’de 31,2 milyar dolar, 2002’de 35,1 milyar dolar oldu. Asıl sıçrama ise 2003 yılında gerçekleşti. Bu yılda ihracat yüzde 33,3 artarak 46,8 milyar dolara ulaştı. Bu başarıda önceki yıl Türkiye’nin futbolda gelen dünya üçüncülüğü ile adını duyurması, peşinden Eurovision şarkı yarışmasında Sertab Erener’in birinciliği almasının da payı olduğunu düşünenlerin sayısının bir hayli fazla olduğunu belirtelim. Türkiye’nin 2003 yılı ile yakaladığı ihracat ivmesi her geçen yıl üstüne koyarak devam etti. Tabii, her şey planlandığı gibi gitmedi. Bugün ulaşılan rakamlar yakalanana kadar Türk ihracatçısı birçok badire atlattı. Bunların birçoğu da küresel siyasi krizler neticesinde oluştu. Türkiye’nin en başarılı pazarı olan Irak, ABD işgalinde kalırken oluşan kaos ihracatı geriye götürdü. Orta Doğu ve Arap coğrafyasında başarılı olan Türkiye zaman içinde Mısır, Libya Suriye, Suudi Arabistan gibi ülkelerle gerek kendisi kriz yaşadı gerek başka ülkelerle yaşanan krizlerin olumsuz etkisini gördü gerekse de ülkelerin ekonomik stratejileri yenilerek ambargolara ve vergi artışlarına uğradı. Türkiye’nin Suriye politikası nedeniyle başta ABD olmak üzere Avrupa ülkelerinden de ciddi yaptırımlara maruz kalan ihracatçılar bir kez daha acı bir süreç yaşadı. Pandemi oldu, ihracatçı direndi, Rusya-Ukrayna savaştı ihracatçı pes etmedi, Çin kapandı alternatif yollar arandı, ABD-Avrupa ülkeleri stratejik alanlarda kendi içinde üretime başlayınca Türkiye’den alımları kesti ihracatçı yeni ürünler geliştirdi, alternatif pazar arayışına geçti.
İçeride de 2013 yılındaki Gezi Parkı olayları ve 17-25 Aralık operasyonları dış basında büyük yankı uyandırmış, ekonomiye etkisi olumsuzdu ancak Türk ihracatçısı bunu telafi ederek tarihinin en yüksek ihracatına ulaşmayı bilmişti. Kaldı ki, kredi derecelendirme kuruluşları da Türkiye’nin notunu düşürmüş, yabancı sermayenin Türkiye’ye gelmesine sarı ışık yakmıştı. 2013 yılında Türkiye cephesinde pozitif olarak beklenen notlar S&P, Moody’s ve Fitch gibi kuruluşlar tarafından durağan olarak belirlenmiş, ertesi yıl ise Fitch durağan olan notu devam ettirirken diğer iki kuruluş Türkiye’nin notunu negatife çevirmişti. Kredi derecelendirme kuruluşlarının dış kaynakların Türkiye’ye akışının kesilmesi ve borçlanma maliyetlerinin yükseltilmesi için yürütülen uluslararası operasyonlarda, kayda değer bir rolünün olduğu da açık. Ancak Türk ihracatçıların azmi ve fuarlardaki tanıtım faaliyetleri neticesinde 2013 yılında Türkiye’nin ihracatı yüzde 5,9 artışla 161,5 milyar dolar, takip eden yılda ise yüzde 3,1’lik artışla 166,5 milyar dolar oldu.
Krizlere rağmen ayağa güçlü kalkmayı başarmak
İhracatçı açısından ticarete sekte vuran tüm bu kötü süreçler sağlam bir tecrübenin de altyapısını oluşturdu. Milenyum sonrasında yaşanan bu kadar çok olay yetmezmiş gibi bambaşka imtihan daha çıktı ihracatçının karşısına.
Tarih 15 Temmuz 2016… 15 Temmuz gecesi başlayan darbe girişimi ile mevcut iktidarın devrilmesi amaçlandı. Hain darbe girişimi halkın unutulması mümkün olmayan, pek çok yaralı ve 251 şehidin verildiği direniş sayesinde bastırıldı.
Kalkışma bastırıldı bastırılmasına ama herkes biliyordu ki yaraların sarılması için topyekün bir mücadele gerekiyordu. Her kesimden kurum ve kuruluş üzerine düşeni yerine getirme gayreti içerisine girdi. Bu noktada ihracatçı da aldığı sorumluluğu fazlasıyla yerine getirdi.
Gerek Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) ve ihracatçı birlikleri gerek sektörel tanıtım grupları gerekse Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) yurt dışı çıkarması yaparak Türkiye’nin imajını artıran, güzelliklerine dikkat çeken ve demokratik bir ülke olduğu mesajını veren çalışmalar yaptı. Tüm fuarlarda, B2B görüşmelerde, ticaret heyetlerinde bu mesajın altı çizildi.
İş dünyası kenetlendi, ihracatta gaza basıldı
2020 yılında DEİK Başkanı Nail Olpak, 15 Temmuz darbe girişiminin, ülke ekonomisi üzerinde etkileri olduğunu ifade eden açıklamalar yapmış ve şunları söylemişti: "Özellikle yurt dışında Türkiye'nin algısını, manipülatif haberler ve spekülasyonla bozmaya çalışan bir yapıya karşı mücadele verdik. Ülkemizin yükselişini ve ekonomik istikrarını bozmaya çalıştılar. Bu dönemde izlenen kara propaganda neticesinde bir süreliğine turizm gelirlerimizde düşüş yaşanırken, CDS primlerimiz yükseldi ve hatta bazı uluslararası derecelendirme kuruluşları ise haksız yere ülkemizin notunu düşürdü. Hem devletimiz hem de Türk iş dünyamız ne yatırımda ne de üretimde asla hız kesmedi. 2018'de yaşanan ve ülkemizin makroekonomik gerçekleriyle örtüşemeyen kur hareketliliğinden bile güçlenerek çıktık. 2018 ve 2019 yıllarında Cumhuriyet tarihimizin en yüksek dış ticaret rakamlarına ulaştık."
Aynı süreçte İstanbul Sanayi Odası (İSO) Başkanı Erdal Bahçıvan da “İş dünyası olarak da darbenin karşısındaki duruşumuzu, daha ilk günden ve sonrasında sürekli olarak ekonomide karşılaştığımız stres testleriyle dolu o günleri başarıyla geçerek, üreterek ve çalışarak gösterdik" dedi.
2016 yılını yüzde 1,1’lik düşüşle 149,3 milyar dolarlık ihracatla tamamlayan Türkiye takip eden yıllarda önemli artışlar kaydetti. Darbe girişimin ardından 2022 yılı sonuna kadar ihracat 105 milyar dolar artış yakaladı. 2017 yılında yüzde 10,2’lik artışla 164,5 milyar dolara ulaşarak 15 Temmuz’un olumsuz etkilerini dış ticarette geride bırakmayı başaran Türkiye, 2018 yılında yüzde 7,7’lik artışla 177,2 milyar dolar, 2019 yılında yüzde 2,1’lik artışla 180,8 milyar dolar ihracat geliri elde etti. 2020 yılında ise tüm dünyada olduğu gibi pandeminin küresel ticareti duraksatmasıyla düşen ihracat yüzde 6,2’lik kayıpla 169,6 milyar dolara geriledi. Krizlerle mücadele etme kabiliyetine sahip olan ihracat ailesi bu yılın ardından yeniden atağa kalkarak 2021 yılında yüzde 32,8’lik artışla 225,2 milyar dolara, 2022 yılında ise yüzde 12,9’luk büyümeyle 254,2 milyar dolara ulaşmayı bildi.
Hedef, 400 Milyar Dolara Ulaşmak
Bu yıl da birçok badire ile karşılaşan ihracatçılar, ABD’deki resesyon sürecinden Avrupa’daki enfl asyona, Rusya-Ukrayna savaşından Türkiye’de ihracatçılar aleyhine gelişen para politikalarına kadar olaylar silsilesine rağmen yılı yüzde 4,2’lik büyümeyle 265 milyar dolarlık ihracat geliriyle tamamlamak istiyor. 2028 stratejisini 400 milyar dolara özellikle yüksek teknolojinin payını artırarak ulaşmayı kurgulan Ticaret Bakanlığı ve TİM olası riskleri hesaplayarak güçlü bir strateji hazırlığı yapıyor. Krizlere dayanaklı olan ihracatçıların en önemli temennisi ise 15 Temmuz gibi krizleri bir daha yaşamadan ihracat potansiyelinin maksimumuna ulaşmak.(Ekonomim)
DENİZ HABER AJANSI