Antalya’nın batısında rüzgara göre ters akıntılarıyla bilinen boğazın, batıklarla birlikte Tunç Çağı’na ait çapaların da bulunmasıyla Akdeniz’in en hareketli deniz ticaret yolu üzerinde 5 bin yıl öncesinde gemilerin korkulu rüyası olduğu ortaya çıktı
Akdeniz Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Kültür Varlıklarını Koruma ve Onarım Bölümü Başkanı Doç. Dr. Hakan Öniz, Kültür ve Turizm Bakanlığı izniyle 2021 yılında Antalya’dan Mersin’e kadar olan kıyılarda 4 ay süren arkeolojik su altı çalışmalarında, en eskisi 2700 yıllık 33 gemi batığı bulduklarını belirtti.
2500, 2400, 2000 ve 1000 yıllık batıkların çoğunun yüklerinin amforalar içerisinde zeytinyağı, şarap, kurutulmuş et ve balık, bakliyat olduğunu kaydeden Doç. Dr. Öniz, 33 batık arasında altı farklı boy ve formda tabak ile kiremit taşıyan 2 batık da bulunduğunu açıkladı.
Tespit edilen batıklardan 8’inin bulunduğu bölgenin önemine dikkat çeken Doç. Dr. Öniz, Antalya’nın batısındaki bu bölgenin, batıklar ve Tunç Çağı’na ait çapaların ışığında, 5 bin yıldır gemicilerin korkulu rüyası olduğunun ortaya çıktığını söyledi.
DENİZ TİCARET YOLU ÜZERİNDE ANTALYA’DAKİ TEHLİKELİ BOĞAZ
2021 yılında Antalya’dan Mersin’e kadar olan bölgedeki su altı arkeoloji çalışmalarında tespit ettikleri 33 gemi batığının birbirine yakın bölgelerde bulunduğunu belirten Öniz, 8 batığın bulunduğu yerin ise Antik Çağ’da Akdeniz’in en hareketli deniz ticaret yolu üzerinde, ters akıntıları ve rüzgarıyla meşhur bir boğaz olduğunu ifade etti.
Antalya’nın batısındaki bu boğazda geçmiş yıllarda tespit ettikleri batıklarla birlikte 20 batık bulunduğunu anlatan Doç. Dr. Öniz, “Bölgede batıklarla birlikte Tunç Çağı’na ait 5 bin yıllık çapalar tespit ettik. Buradan anlıyoruz ki 5 bin yıl öncesinde gemilerin korkulu rüyası olan boğaz, aslında fırtınalardan güvenli bölgeye kaçmak isteyen gemilerin geçmek zorunda oldukları bir boğaz. Antik dönemdeki en hareketli ticaretin yapıldığı Akdeniz’de maalesef bu boğaz fırtınadan kaçıp güvenli bölgeye ulaşmak isteyen gemilerin sonunu getirmiş. Bu gemiler farklı yüzyıllarda aynı kaderi paylaşmış" dedi.
YÜKLERİ ZEYTİNYAĞI, ŞARAP, KURU BALIK, BALIK SOSU
Tespit ettikleri 8 batığın 2700, 2500, 2400 ve 2000 yaşlarında olduğunu kaydeden Öniz, bu batıkların yüklerinin zeytinyağı, şarap, balık sosu, kurutulmuş et ve balık olduğunu belirtti. “Dolayısıyla bu batıklarda bu gıda ürünlerinin muhafaza edildiği taşıma kapları olarak kullanılan amforalar bulduk" diyen Doç. Dr. Öniz, bölgenin Akdeniz’de uluslararası deniz yolu üzerinde, İspanya, Fransa, İtalya ve Filistin kıyılarından Mısır’a kadar ciddi ticaret hareketliliğinin yaşandığı bir bölge olduğunu kaydetti. Akdeniz’de, doğudan batıya, batıdan doğuya olan ticari hareketliliğin gemiler vasıtasıyla gerçekleştiğini vurgulayan Öniz, çok miktardaki yükün ancak gemilerle taşınabildiğini belirtti.
33 BATIKTAN BİRİ TABAK, DİĞERİ KİREMİT BATIĞI
Antalya ve Mersin kıyılarını kapsayan sualtı arkeoloji çalışmalarında buldukları, yükleri zeytinyağı, şarap, balık sosu, kurutulmuş et ve balık olan 33 gemi batığı arasında biri tabak, diğeri kiremit taşıyan iki gemi batığı olduğunu da sözlerine ekleyen Doç. Dr. Öniz, şunları kaydetti:
“Muhtemelen Roma dönemine ait olan tabak batığında çorba kasesinden büyük balık tabağına kadar 6 ayrı form ve büyüklükte tabaklar tespit ettik. Tabakların nerede üretildiğini ya da nereye gittiğini şimdilik bilemiyoruz, çünkü Roma döneminde kullanılan tabaklar, tüm Akdeniz’de kullanılan birbirine benzeyen tabaklardı. Bunların üzerinde herhangi bir desen yok. Formlarından anladığımız kadarıyla en az 6 ayrı boyda üretilmiş. Tabak batığının dışında bir de kiremit taşıyan gemi batığı tespit ettik. Tabi onun da nereden nereye gittiğini bilmiyoruz."
YAKLAŞIK 10 YILDA 350 BATIK TESPİT EDİLDİ
Yaklaşık 10 yıldır Antalya ve Mersin kıyılarında devam eden çalışmalarda 350’ye yakın batık bulduklarını da vurgulayan Doç. Dr. Öniz, “Yaklaşık 900 kilometrelik kıyı şeridinde bu kadar çok batığın bulunması iddialı bir rakam. Her bir batığı raporlayıp Kültür ve Turizm Bakanlığı'na sunuyoruz. Bu kadar çok batık bulunuyor olmasının nedeni elbette bir kültürel zenginlik. Mesela en erken yelkenliler Mısır ile birlikte Anadolu kıyılarında da ortaya çıkmıştır. Ticaretin de yapıldığı bu kıyılarda bu kültürel zenginlikle karşılaşmamız çok normal" dedi.
Su altı arkeoloji araştırmalarında kullandıkları 27 metrelik 'Arkeo' adlı geminin önemine de değinen Öniz, geminin basınç odası da dahil olmak üzere teknolojik imkanlara sahip olduğunu kaydetti. Böylelikle denizin daha derinlerinde araştırma yapabildiklerine dikkat çeken Öniz, çalışmalardın Türk Tarih Kurumu, İMEAK Deniz Ticaret Odası Antalya Şubesi ve Akdeniz Arkeolojisi Derneği'nce de desteklendiğini sözlerine ekledi.
DENİZ HABER AJANSI