Dün akşam, Beyazıt kulesinin ışıkları ile ilgili bir resim gönderdi. Arkasından da köprünün açılması için gerekli sabitleme piminin resmini gönderdi. Şimdi hep beraber bu ışıkların ve sabitleme piminin ne anlama geldiğini birlikte çözelim.
Beyazıt Kulesi, yangınları gözetlemek ve haber vermek amacıyla İstanbul’un Beyazıt semtinde ilk olarak 1749 yılında ahşap olarak inşa edilen 85 metre yüksekliğinde kule. Yapılan ilavelerle kulenin yüksekliği 118 metreye ulaşmıştır. Nöbet, işaret ve sancak katları olmak üzere üç bölümden oluşur.
İstanbul Üniversitesi’nin Merkez Kampüsü içinde yer alan Beyazıt Kulesi, yangınları gözetlemek ve haber vermek amacıyla İstanbul’un Beyazıt semtinde 1749 yılında inşa edildi. 85 metre yüksekliğine sahip olan kule, başlangıçta ahşap olarak inşa edilmiş ancak 1756 ‘dakı Cibali yangınında yanmıştır. 1828 yılında taş kule olarak yeniden açılışı yapılan kulenin mimarı Senekerim Balyan’dır.
İstanbullular akşam saatlerinde günün hava durumunu belirlemek için Beyazıt kulesinin ışıklarını takip ederlerdi. Çünkü, hava durumu yukarıdaki resimden de görüleceği gibi farkı renklerle ifade edilirdi.
İstanbul’un simgeleri arasında yer alan Beyazıt yangın kulesi yıllarca tulumbacılar ve itfaiyeciler tarafından gözlem yeri olarak kullanıldı. İstanbul’un büyümesi, teknolojinin gelişmesiyle birlikte kule, renkli lambalar takılarak hava durumunu bildirme amaçlı kullanılır hale geldi.Özel olarak tasarlanan bir sistem ile İstanbul Üniversitesi, Beyazıt Yangın Kulesi ışıkları hava durumuna göre otomatik olarak yanıyor.
Ama esas önemli olan biz denizcileri ilgilendiren bölümü tamamen farklıydı .Çünkü, gece yarısından sonra bu hava durumu ışıkları söndürülür, daha farklı bir ışıklandırma olurdu. Bu ışıklar da Haliç’in her iki tarafında köprünün açılıp açılmayacağını bekleyen ağaç motorlar, küçük kosterleri ilgilendirirdi. İçeri ve dışarı çıkacak gemilerdeki denizciler gece yarısını bekler, ışıklar gözlerlerdi.Dışarı çıkacaklar Unkapanı ve Kasımpaşa önlerinde beklerlerdi.
Eğer köprü açılacaksa ışığı (çift yeşil)yanardı ve hemen çıkma hazırlığı yapılırdı. Eğer açılmayacaksa (çift kırmızı)yanardı ve yatar uyurlardı.
Köprü pimleri;
Şiddetli Lodos havalarda, sular yükseldiği için köprü pimleri suyun içinde kalır ve yerinden çıkartılamadığı içinde köprülerde açılmazdı.
Beyazıt Kulesinin Mimarı
Senekerim Balyan ve ailesi
Sinan Genim makalesinden alıntıdır.
Balyan ailesinin Dolmabahçe Sarayı’nın yapımında gösterdikleri başarı, Sultan Abdülaziz döneminde inşa edilen Beylerbeyi ve Çırağan Saraylarının yapımında hem tasarımcı hem imalatçı olarak görev almalarını sağlar
Balyan soyadını taşıyan ilk kişi Krikor Balyan’dır (1764-1831). 1764’de doğan ve Hâssa Mimarı Meremetçi Bali Kalfa’nın oğlu olan bu kişinin, Sultan III. Selim (1789-1807) döneminde Hâssa Mimarı olduğu kabul edilmektedir. Sultan II. Mahmud’un şahsi dostluğunu kazanarak sarayda büyük bir nüfuza sahip olan Krikor Kalfa’nın, ata binmek, sakal bırakmak, çift kürekli bir kayığa malik olmak gibi ayrıcalıklar elde ettiği bilinmektedir. Krikor Kalfa’nın saray tarafından çeşitli onarım ve tadilatlar yapmak üzere görevlendirildiği kayıtlıdır. Ancak mimar olarak hangi yapının tasarımını üstlendiği konusunda yeterli bir bilgi yoktur. Bağlarbaşı Ermeni Mezarlığı’nda bulunan kabrinin üzerindeki mezar taşında “Ebniye-i Hâssa-i Şâhâne Kalfası Krikor Kalfa” yazısı yer alır.
Yardımsever zengin
Krikor Balyan aynı zamanda Balyan Ailesi içinde “amira” unvanını kullanan ilk kişidir. Çeşitli kaynaklarda belirtildiği gibi çevresine büyük yardımlarda bulunan ve oldukça zengin biri olan Krikor Balyan’ın mimar olarak böyle bir zenginliğe ulaşmasının mümkün olmadığı, büyük oranda onarım ve yapım işi üstlendiği kabul edilmelidir. Krikor Balyan’ın kardeşi olan Senekerim Balyan (1768-1833) ise Beyazıt Kulesi’nin yapımının dışında çoğunlukla geri planda kalmış ve çok sayıda onarım ve yeniden yapım işinde Krikor Balyan’a yardımcı olmuştur.Krikor Balyan’ın oğlu Garabet Balyan’ın
(1800-1866) eğitimi konusunda da kesin bir bilgi yoktur. Ancak gençlik yıllarında faaliyetine devam eden Hâssa Mimarlar Ocağı’nda babasının yanında, eniştesi Hovhannes Serveryan ile birlikte eğitim gördüğü anlaşılmaktadır.
Krikor Balyan’ın 1831’de vefatı üzerine kendisine tanınan ayrıcalıkların oğlu tarafından kullanılmaya devam edildiği anlaşılmaktadır.
Yetenekli tasarımcı
Garabet Balyan gençlik yıllarından itibaren yetenekli bir tasarımcı, teknik konulara hâkim usta bir mühendis olarak faaliyet gösterir. Özellikle II. Mahmud Bendi’nin yapımını üstlenmesi ve Taksim su dağıtım sisteminde yaptığı düzenlemeler dikkat çekicidir. Yapımı Garabet Balyan’a atfedilen Sultan II. Mahmud Türbesi (1840) ile sebil, muvakkithâne ve hazire gibi farklı birimleri içeren tasarım Divanyolu’nun anıtsal oluşumuna katkısı açısından önemlidir.
Yurt dışında eğitim
Garabet Balyan’ın Sultan Abdülmecid’in kızları Cemile ve Münire Sultanlar için yaptığı Salıpazarı Çifte Saraylar ve Dolmabahçe Camii, döneminin önemli yapılarıdır. Hâssa Mimarları Ocağı’nın kaldırılmasından sonra özellikle saray ve evkaf yapıları için gerek görülen mimarlık eğitiminin zafiyete uğraması Garabet Balyan’ın dikkatini çekmiş ve çocukları Nigoğos ile Sarkis Balyan’ın eğitimlerini yurt dışında tamamlamalarına önem vermiştir.
En verimli çağındaydı
1843 ile 1845 yılları arasında Paris’te mimarlık eğitim gören Nigoğos Balyan aynı zamanda bu sırada Paris’te Baron Hausmann tarafından yapılan düzenlemeleri de takip etme şansına sahip olur. Daha sonra bir dönem hocası olan Henri Labrouste’ye ithafen imzaladığı Dolmabahçe Sarayı Hazine Kapısı ile Muayede Salonu fotoğrafları bu düzenlemelerin kendisi tarafından yapıldığını göstermektedir.
1845 ile 1858 yılları arasında babası Garabet Balyan’ın saray ve mimarlık camiası içindeki ağırlığı nedeniyle çok sayıda yapının yapım ve onarımında görev alan Nigoğos Balyan, otuz iki yaşında tifo nedeniyle hayatını kaybeder.
Üç kez Paris’e gitti
Nigoğos Balyan ile birlikte 12 yaşında Paris’e giden Sarkis Balyan (1831-1899) ise Balyan Ailesi’nin en tanınmış kişisidir. Ağabeyi Nigoğos ile birlikte 1845 yılında İstanbul’a dönen Sarkis Balyan, yarım kalan eğitimini tamamlamak üzere 1848 yılında tekrar Paris’e döner.
1852 yılında İstanbul’a geri dönen Sarkis Balyan, bir süre önce ölen ağabeyi Nigoğos yerine babasına yardımcı olacaktır. Muhtemelen gelişen inşaat teknolojisi içinde yeteri kadar eğitim görmediği kanaatiyle 1860-1864 yılları arasında üçüncü kez Paris’e giderek eğitimine devam eder.
Güvenilir müteahhitlik sistemi
Kırım Savaşı sonrası Osmanlı İmparatorluğu’nun yaşadığı mali bunalım inşaat sektörünü de etkiler ve yabancı mimarların avantajlı şartlarının ortadan kalkmasına neden olur. Bu durum, güvenilir bir müteahhitlik sistemi oluşturan Osmanlı vatandaşı olan Balyan Ailesi’nin ön plana çıkmasına ve yoğun talep ile karşı karşıya kalmasına yol açar. Nigoğos’un erken kaybına rağmen Garabet Balyan’ın yönetiminde Sarkis, Hagop ve Simon Balyan kardeşler bu talebi karşılamak için hazırdırlar.
Birlikte çalışma anlayışları
Balyan Ailesi mensuplarının özellikle Dolmabahçe Sarayı’nın yapımı sırasında gösterdikleri başarı, Sultan Abdülaziz (1861-1876) döneminde inşa edilen Beylerbeyi ve Çırağan Sarayları’nın yapımında hem tasarımcı hem de imalatçı olarak görev almalarına olanak sağlar. Özellikle Sarkis Balyan inşaat işleri dışında, inşaat malzemesi üretimi, demiryolu yapımı, maden işletme gibi çok sayıda alanda faaliyet göstermektedir. Sarkis Bey’in girişimci kişiliğinin yanı sıra kardeşleri Hagop ve Simon Balyan’ın katkıları ve birlikte çalışma anlayışları başarıyı getirmiştir.
DENİZ HABER AJANSI