Uluslararası Denizcilik Zirvesi; Başbakan Binali Yıldırım, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan, Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, UDHB Müsteşarı Suat Hayri Aka, IMO Genel Sekteri Kitack Lim, YILPORT Holding İcra Kurulu Başkanı Yüksel Yıldırım, İMEAK Deniz Ticare Odası Yönetim Kurulu Başkanı Metin Kalkavan, Piri Reis Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Oral Erdoğan ve denizcilik sektöründen birçok önemli ismin katılımıyla Çırağan Sarayı'nda düzenleniyor.
Başbakan Binali Yıldırım, açılış oturumundaki konuşmasına, Uluslararası Denizcilik Örgütünün (IMO) 70'inci kuruluş yıl dönümünde zirvenin İstanbul'da yapılmasından duyduğu memnuniyeti dile getirerek başladı.
Binali Yıldırım, zirve kapsamında yapılacak etkinliklerin dünya denizciliği ve Türkiye denizcilik sektörü için güzel sonuçlara vesile olacağını söyledi.
Yarın, 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi'nin 103. Yıl Dönümü olduğunu hatırlatan Yıldırım, "18 Mart Türk tarihinde, Anadolu tarihinde önemli bir gün, Çanakkale Deniz Zaferi'nin 103. yıl dönümü. Buradan Çanakkale'de, Kurtuluş Savaşı'nda, Kıbrıs Harekatı'nda tarihe geçen mücadeleler ortaya koyan ve bu yolda şehit olan denizcilerimize Allah'tan rahmet diliyorum. Yüzlerce yıl denizlerde efsaneleriyle anılan Barbarosları, Piri Reisleri, Turgut Reisleri, Kılıç Ali Reisleri, diğer bütün kaptan-ı deryaları ve leventleri de şükranla anıyorum." ifadelerini kullandı.
Yıldırım, Türkiye'nin Uluslararası Denizcilik Örgütüne 1999'da konsey üyesi olduğunu ve o günden bu yana C kategorisinde üyeliğinin devam ettiğini hatırlatarak, "Geçen yılın aralık ayında yapılan seçimlerde Türkiye, bugüne kadar aldığı desteğin daha fazlasını alarak rekor bir oyla tekrar seçildi, 158 üye ülke, Türkiye'ye destek verdi, seçilmesine vesile oldu. Türkiye, güçlü tarihi mirası, coğrafi konumu, her geçen gün büyüyen deniz ticaret filosuyla IMO'ya katkı sunmaya devam edecek." diye konuştu.
Denizciliğin kendisi için ailesinden sonra, "gönlünü dolduran büyük bir sevda"yı ifade ettiğini aktaran Yıldırım, İTÜ Gemi İnşa ve Deniz Bilimleri Fakültesi'nde lisans, yüksek lisans eğitimi tamamladıktan sonra uzun müddet iş hayatında kaldığını ve deniz sevdasının kendisini 35 yaşından sonra Dünya Denizcilik Üniversitesine götürdüğünü anlattı.
"Salonda, Dünya Denizcilik Üniversitesinden mezun olmuş bir başbakan, bir bakan, bir de müsteşar var"
Başbakan Binali Yıldırım, Dünya Denizcilik Üniversitesinin, dünya denizciliğindeki yeri ve öneminin çok büyük olduğuna değinerek, şöyle devam etti:
"Bunun en çarpıcı örneği buradadır. Türkiye'de, şu anda bu salonda, Dünya Denizcilik Üniversitesinden mezun olmuş bir başbakan, bir bakan, bir de müsteşar var. Bu bile tek başına Dünya Denizcilik Üniversitesi'nin çeşitli ülkelerden gelen kıdemli denizcilik yöneticilerine ne kadar geniş ve büyük bir ufuk verdiğini açık bir şekilde göstermektedir. 'Dünya Denizcilik Üniversitesinden ne öğrendiniz, ne işinize yaradı?' diye sorarsanız, 100'den fazla değişik ülkeden, değişik denizci geleneğine sahip arkadaşlarla tanışma, ahbaplık kurma fırsatını buldum. Bugün bu arkadaşlarımız birçoğu ülkelerinde çok önemli göreve geldiler. Gerek ülkelerindeki denizciliğin geliştirilmesi gerekse dünya denizciliğinin daha uyumlu bir şekilde emniyet ve şehre koruma esasına dayalı olarak denizlerimizin korunması, her türlü kirlenmeye karşı muhafaza edilmesi, Dünya Denizcilik Üniversitesinin ve IMO'nun vazgeçilmez önceliklerinden biridir. Demek ki bu üniversite, bildiğiniz sıradan üniversiteler gibi bir yer değil. Buranın öğrencileri üniversite çağındaki insanlar da değil, ülkelerinde uzun süre alanlarında ciddi bir emeği, mesaisi olan ve bunu uluslararası düzeyde diğer ülkelerden gelen arkadaşlarıyla paylaşma fırsatı olan uzman arkadaşlar."
Üniversitenin ardından İstanbul'da çalışmaya başladığını anlatan Yıldırım, "O dönem Cumhurbaşkanımız, kendisi de bir denizci evladıdır, babası kaptandır, belediye başkanıydı. Kendisinin liderliğinde denizde toplu ulaşım konusunda büyük atılımlar yaptık. Daha sonra siyasette beraber yola çıktık. 2002-2012 arasında Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı görevi yaptım ve bu süre içerisinde altyapı ve iletişim alanında hakikaten kayda değer, önemli projeleri hayata geçirdik." dedi.
"Ulaşıma, altyapıya yapılan yatırım Türkiye'nin 3 kat büyümesinin arkasındaki gerçek sebep"
Başbakan Binali Yıldırım, Türkiye'de son 15 yıl içerisinde yapılan altyapı projeleri konusunda Avrupa İmar ve Kalkınma Bankasının (EBRD) yaptığı araştırmaya ilişkin, "Türkiye'de bölünmüş yollara yapılan yatırım sayesinde, son 12 yılda, iller arasındaki mesafe en az 1,5 saat kısaldı. İllerin kendi arasındaki ticareti yüzde 40 arttı ve bu yollar sayesinde Türkiye'nin işsizliği ülke bazında yüzde 1 azaldı. Ayrıca bütün iller ihracat yapar hale geldi. Göreceli olarak daha az kalkınmış illerden daha fazla kalkınmış illere olan göçler durdu ve tersine göç başladı." bilgilerini paylaştı.
Karayolları, demiryolları ve denizcilikte altyapının ülkelerin kalkınması için önemli bir araç ve kaldıraç olduğuna işaret eden Yıldırım, şunları söyledi:
"Eğer ulaşamazsanız, erişemezseniz, o yer sizin değildir. Ulaşıma, altyapıya yapılan yatırım sonuçta Türkiye'nin 3 kat büyümesinin arkasındaki gerçek sebeptir. 2002'den 2016'ya kadar Türkiye, milli gelirini yaklaşık 3 kat büyüttü. Geçen yıl dünyada birçok belirsizlik olmasına, küresel piyasalarda dalgalanmalar devam etmesine rağmen Türkiye, üçüncü çeyrekte yüzde 11,1 büyüyerek dünyada bir numara oldu. 2017 toplamında büyümemiz yüzde 7'nin üzerinde gerçekleşecek, muhtemelen yüzde 7,3. Bu oranla da yine büyümede dünyada bir numara olacağız. Sadece 1 yıl içerisinde oluşturduğumuz yeni istihdam 1,5 milyon. Yani 1,5 milyon vatandaşımıza 2017 içinde iş bulduk. Bu, yatırımla oluyor. Yatırım neden oluyor? Eğer güven ve istikrar, öngörülebilirlik varsa, o zaman uzun vadeli yatırımlar da rahatlıkla ülkenize gelebiliyor. Bu yıl ve gelecek yıl aynı kararlılıkla çalışmalarımızı devam ettireceğiz. Türkiye, bu yıl da büyümeye, istihdam üretmeye, ihracatını artırmaya devam edecek. Çünkü ülkemiz için kurduğumuz hayaller büyük ve bu hayaller içerisinde denizcilik sektörünün de ayrı bir yeri var."
Başbakan Binali Yıldırım, Türkiye'nin ticari ve askeri amaçlı gemi yapımında her türlü tecrübe ve yetkinliğe sahip olduğunu vurgulayarak, "Şu anda yerli ve milli kaynaklarımızla dünyanın en büyük anfibi, çıkarma gemilerinden birini ve kendi lojistik gemilerimizi yapabilecek teknolojiye, tecrübeye sahibiz. Hücum gemilerinden denizaltı projesine, sismik araştırma gemilerine kadar birçok projelerin yapımı gerçekleşiyor." dedi.
Yıldırım, Türkiye'nin deniz hudutlarının uzunluğunun kara hudutlarının 3 katı kadar, 8 bin 483 kilometre olduğunu belirtti.
Üç tarafı denizlerle çevrili bir ülke olarak denizcilik sektörünün kendileri çok önemli olduğunu, bu konuya kayıtsız kalmanın söz konusu olmadığını belirten Yıldırım, "Son 16 yılda bütün alanlarda olduğu gibi denizcilik faaliyetlerinde de ciddi bir ivme yakaladık. Bugün toplam ihracatımızın veya toplam dış ticaretimizin parasal değer olarak yüzde 58'i, yük miktarı olarak yüzde 87'sini deniz yoluyla gerçekleştiriyoruz. 46 ülkeyle 62 adet denizcilik antlaşmamız var." diye konuştu.
Yıldırım, büyük yat üretiminde Türkiye'nin bir marka ve dünya üçüncüsü olduğunu söyledi.
Türkiye'nin, gemi inşaatında, küçük ve orta ölçekli özellik arz eden gemilerde sipariş bazında dünya 23'üncülüğünden dünya 5'inciliğine kadar yükseldiğini dile getiren Yıldırım, şöyle devam etti:
"Tersane sayımızı 37'den 78'e çıkardık. 177 adet iyi donatılmış limanımız var. Son 16 yılda deniz ticaret filomuzdaki gemi sayısında yüzde 167'lik bir artış söz konusu. Deniz ticareti filo büyüklüğü bakımından 15. sıradayız. Deniz ticareti büyüklüğü deyince, sektörün içinde olanlar biliyor da olmayanlar için söylemekte yarar var. Genellikle deniz ticaret filolarına baktığın zaman, filoların bayraklarıyla, ülkelerin farklı olduğunu görüyoruz, bu denizciliğin genel karakteridir. Bugün dünya denizlerinde seyreden gemilerin yüzde 70'i başka bir bayrak çeker, kendi ülkesinin bayrağından başka bir bayrağa sahiptir. Oran bu şekildedir, bazı yerlerde 80 olur, bazı yerlerde 60 olur ama ortalaması yüzde 70'tir. Bu denizciliğin küresel özelliğinden kaynaklanan bir şeydir. Esas olan, burada sahipliktir, yani ister kendi bayrağınızı çekin, isterseniz başka bayrağı çekin neticede armatör, geminin sahibi kimse o filo ona aittir. Bu bakımdan Türkiye'nin bayrak durumuna göre baktığınızda filo büyüklüğü daha küçük gözükebilir ama Türk sahipli gemileri de dahil ettiğinizde 30 milyon detveyt tona yakın bir filoya sahibiz. Yine gemi adamları yetiştirmede uluslararası standartları yakalayan bir ülkeyiz ve günden güne de bu alandaki kabiliyetimizi geliştiriyoruz."
Yıldırım, denize kıyısı olan her bölgede en az bir tane aktarma limanı çalışması yaptıklarını ifade ederek, Ege'de, Kuzey Ege Çandarlı Limanı, Karadeniz'de Filyos Limanı, Akdeniz'de Mersin Limanı'nın aktarma limanı olduğunu söyledi.
"Sahil şeridimiz boyunca tamamen yerli ve milli gemi trafik sistemini kuruyoruz"
Denizciliği geliştirmek için birçok çalışma yürüttüklerini dile getiren Yıldırım, şöyle devam etti:
"Avrupa'yı, Orta Doğu'yu Avrupa'ya kombine taşımacılık zincirinde ülkemizi bu limanları vasıtasıyla adeta bir aktarma merkezine dönüştürüyoruz. Karadeniz'in çıkış kapısı olan Filyos Limanı, Orta Asya ve Karadeniz kaynaklı dış ticaretin demir yolu ağı üzerinden, güneye, Orta Doğu'ya ulaşımını sağlayacak. Ayrıca boğazlarımızın tamamında İstanbul Boğazı, Çanakkale Boğazı ve bütün sahil şeridimiz boyunca tamamen yerli ve milli gemi trafik sistemini kuruyoruz, bitirme aşamasına geldik. Bu şu anlama geliyor, bütün denizlerimizde seyreden gemilerin 7/24 esasına göre uzaktan kumandayla izlenmesi ve oluşabilecek muhtemel risklere karşı gerekli müdahalelerin yapılması. Özellikle hemen kıyısında bulunduğumuz, İstanbul Boğazı yılda 50 bine yakın gemiye hizmet veriyor. Öyle bir su yolu ki bazı noktalarda 90 dereceye yakın keskin dönüşler var. Böylesine zor bir güzergahta herhangi bir deniz kazası yaşanmadan, bu trafiği sevk ve idare etmek manuel bir şekilde olması mümkün değil. Bu yüzden de elektronik bir gemi yönetim, trafik yönetim sistemiyle bu işi en gelişmiş yöntemlerle yapıyoruz. Özellikle 70'li, 80'li yıllarda yaşadığımız o büyük tanker faciası, Independenta kazasından sonra bizim tarihi mirasımız, gözümüzün nuru olan bu boğazda herhangi bir deniz kazası yaşanmaması, büyük bir felaketin olmaması için hiçbir fedakarlıktan kaçınmıyoruz."
Yıldırım, Türkiye'nin dünyada savaş gemisini tasarlayan, inşa eden ve hizmete alan 10 ülke arasında yer aldığını vurgulayarak, şunları söyledi:
"Son 15 yılda 14 askeri gemi projesini tamamladık, hizmete aldık. Tamamıyla mühendislerimiz tarafından dizayn edilen bu gemiler, sadece deniz kuvvetlerimizin ihtiyacında değil, dost ülkelerin ihtiyacını da karşılamaktadır. Şu anda yerli ve milli kaynaklarımızla dünyanın en büyük anfibi, çıkarma gemilerinden birini ve kendi lojistik gemilerimizi yapabilecek teknolojiye, tecrübeye sahibiz. Hücum gemilerinden denizaltı projesine, sismik araştırma gemilerine kadar birçok projelerin yapımı gerçekleşiyor. Artık Türkiye gerek ticaret gemisi, gerekse askeri amaçlı gemi yapımında her türlü tecrübeye ve yetkinliğe sahiptir. Ürettiğimiz yeni ve yerli teknolojiye sahip ürünlerle dünya pazarlarında söz sahibi olana ülkeler arasında yerimizi alıyoruz."
"Vergisiz yakıt uygulamasıyla beraber özel sektöre yıllık 464 milyon destek verdik"
Yıldırım, denizciliği geliştirmek için son 15 yılda bazı tedbirler aldıklarını dile getirerek, şöyle konuştu:
"Bunlardan bir tanesi özellikle denizde toplu taşımacılığı arttırmaya yönelik yakıtta vergilerin kaldırılmasıdır. 2004'ten 2017'ye kadar geçen süre içerisinde toplamda sektöre 6,5 milyar lira bu yolla destek sağladık, verilen yakıt miktarı 5 milyon ton. Bu desteğin nerelere gittiği ise yüzde 20'sini kamu, yüzde 80'inin özel sektör kullandı. Böylece vergisiz yakıt uygulamasıyla beraber özel sektöre yıllık 464 milyon destek verdik. Ancak bu konuda bazı yanlış algılar var, bu vesileyle bunu da düzeltmek istiyorum. Bütün bu destekler bir yana bazı çevreler, 'Efendim bu vergi muafiyetiyle lüks yatlara yakıt desteği sağlandı.' Halbuki durum böyle mi bir bakalım. Vergisiz yakıt kullanımında en büyük pay yüzde 45'le yolcu gemileri ve feribotların, ardından yüzde 26'lık payla balıkçı tekneleri geliyor. Balıkçılara ve balıkçılığa desteğimiz artarak devam edecek. Türkiye balık ihracatında önemli bir ülke haline geldi, Avrupa'ya ciddi bir ihracat yapıyoruz. Yatlar dedikleri, yatlara destek sadece yüzde 3, o da hangi yatlara ticari amaçla çalışan teknelere, özel yatlara değil, ticari amaçla, turizm amacıyla çalışan teknelere yakıt desteği veriyoruz. Görüldüğü gibi toplam içerisinde ihmal edilebilecek düzeyde bir destek."
DENİZ HABER AJANSI