Marmara Denizi’ndeki 30’a yakın balık türü, kaçak avcılık, yönetim boşluğu, denetimsizlik ve kirlilik gibi etkenler nedeniyle ya yok olma tehlikesiyle karşı karşıya ya da yok olmuş durumda. Büyük gırgır teknelerinin, balıkların henüz üreme aşamasında göç yolu olarak kullandığı İstanbul Boğazı’nda ağlarını atmaları balık nesillerine zarar veriyor. Türkiye’deki balıkçılar, gelişmiş ülkelerde uygulanan “Kota Sistemi” ve “Bölgesel Balıkçılık” sistemlerinin hiçbirini kabul etmiyor. İstanbul Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Saadet Karakulak, balıkçılık yönetiminin iyileştirilmesi ve İstanbul Boğazı’nın bir an önce avcılığa kapatılması gerektiğine işaret ediyor.
‘2000’DE BALIKÇILIK ÇÖKTÜ’
Türkiye’de balıkçılığın 1980’li yıllardan sonra hükümetlerin desteğiyle artış gösterdiğini, 90’lı yıllardan sonra balık stoklarının azalmaya başladığını belirten Karakulak, 2000 yılında balık avcılığının çöktüğünü hatırlattı. Karakulak, Türkiye’de balıkçılık sektöründe bir başıboşluk bulunduğunu dile getirirken, “Denizlerimizdeki balık stokumuzla ilgili hiçbir veri yok. Balıkçıların av güçlerini, avladığı balık çeşitlerini ve miktarlarını doğru tespit edemiyoruz. Bu bilgiler elimizde olmadığı için balıkçılığı da yönetemiyoruz. ‘Hangi balık türünden, ne kadar avlanılabilir? Kaç balıkçı teknesinin çalışması lazım?’ bilemiyoruz. Avlanma zamanları, av araçları, balık türleri ve boylarıyla ilgili getirilen yasaklar denetimsizlik nedeniyle yetersiz kalıyor” dedi.
‘BALIK ÇIKIŞ NOKTALARI KONTROL EDİLMELİ’
İllegal avcılığın çok fazla yapıldığını belirten Karakulak, “Trol avcılığı, Marmara Denizi’nde 1970’te yasaklanmış. Ancak trol teknelerinin sayısı her geçen gün artıyor. AB uyum yasaları çerçevesinde her balıkçının bakanlığın oluşturduğu sisteme girerek avladığı balıkları kaydetmesi gerekiyordu. Şu an balıkçı istediği yerden balığını çıkarıyor ve o bölgelerde denetleyen kontrol eden hiç kimse yok. Bu yüzden av miktarları da doğru olarak belirlenemiyor” dedi.
‘CİHAZLAR KAPALI TUTULUYOR’
Karakulak, yurtdışı uygulamalara bakıldığında balıkçı teknelerinin, elektronik izleme sistemleri sayesinde Sahil Güvenlik merkezlerinden takip edilip, yasak bölgeye girmesi halinde teknenin yanına bile gitmeden ağır cezai yaptırımlar uygulandığını söyledi. Türkiye’deki teknelerde de bu cihazların var olduğunu belirten Karakulak, “Ancak balıkçıların büyük bir bölümü bu cihazları kapalı tuttuğu için Sahil Güvenlik, balıkçıları denizde yakalamaya çalışıyor. Bu da denetimi zorlaştırıyor” diye konuştu.
‘BALIK NEREDE BALIKÇILAR ORADA’
Karakulak, “Balık nerede balıkçılar orada. Herkes kota ölçüsünde avlasa, fiyatlar çok fazla düşmeyecek ve kaynak korunmuş olacak” dedi. Marmara Denizi’nin endüstriyel balıkçılık için çok önemli bir alan olduğunu belirten Karakulak, “Palamut, lüfer, hamsi, istavrit gibi türler balıkçılığımız için önemli türler. Bu türler ilkbaharda üremek için Ege’den, Marmara’yı kullanarak Karadeniz’e göç eder. Yazın üremesini gerçekleştirdikten sonra eylül itibarıyla Boğazları kullanarak geri dönerler. Bu balıkların bir bölümü Marmara Denizi’nde kalır ve yatak yapardı. Hamsiyi, lüferi, orkinosu, kılıç balığını kış aylarında da Marmara’da bulabilirdik. Sadece illegal avcılık değil, kirliliğin de etkisiyle Marmara’da bazı türlerimiz azalmaya başladı, bazı türlerimiz kayboldu. Şu an Marmara Denizi’ne orkinos yok denecek kadar az, uskumru kayboldu” diye konuştu.
‘Balığın geçiş noktasında avlanılmaz’
Marmara Denizi’ndeki balık popülasyonu için Boğazlar’ın çok önemli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Saadet Karakulak, “40-50 metrelik tekneler Boğaz’da kümelenmiş yoğun bir avcılık yapıyor. Balık sürüleri üremelerini sürdürebilmek için oradan geçiş yapmak zorunda. Balığın tam geçiş noktasında avlanmak doğru değil. Üniversiteler olarak 2000 yılından beri İstanbul Boğazı endüstriyel balıkçılığa kapatılmalı diyoruz. Tekneler kıyı ötesine açılabilirler. Ancak Boğaz’da avlanmak çok kolay. Av verimi çok fazla. Balıkçı fazla mazot tüketmeden, balığı aramaya zahmet etmeden avlanmış oluyor” dedi. Gırgır tekneleri, İstanbul Boğazı’nda 24 metreden sığ alanda olmamak kaydıyla yasal olarak ağ atabiliyor. AB ülkelerinde ise balıkçılar, 50 metreden sığ alanlarda avlanamıyor.
Deniz Haber Ajansı