Enerji üretimi için fosil yakıtların yakılması sırasında ortaya çıkan ve doğaya salınan kirletici gazlar iklim değişikliğinin en önemli nedenlerinden birisi olarak gösteriliyor. Söz konusu gazların atmosferde oluşturduğu tabaka, sıcak havanın tutulmasını sağlıyor ve dünyadaki sıcaklığı artırarak buzulların erimesi, kuraklık, ani seller, orman yangınları gibi aşırı hava olaylarına neden oluyor.
Fosil yakıtların yakılmasına ihtiyaç duymayan yenilenebilir enerji ise rüzgar, güneş, dalga, biyokütle, jeotermal gibi kaynaklardan elde ediliyor ve temiz enerji olarak nitelendiriliyor. Kirletici gaz salımının asgari seviyede olduğu bu enerji türü küresel ısınmayla mücadelede önemli bileşenlerden birini oluşturuyor.
Deniz üstünde kurulu rüzgar türbinlerinden elde edilen elektrik enerjisi, son yıllarda üzerinde yoğunlaşılan yenilenebilir enerji alternatiflerinden biri olarak öne çıkıyor.
AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Durak, deniz üstü rüzgar enerjisinin şu anda dünyada en verimli enerji türü olduğunu ve bu alanda kendini ispatladığını belirtti.
Denizden elde edilen enerjiler arasında yer alan dalga ve akıntı enerjilerinin yeterince başarılı olmadığını ve ticarileşemediğini aktaran Durak, "Deniz üstü rüzgar enerjisi, denizden elde edilecek en ticari enerji kaynağıdır. Karadaki örneklerine göre iki katı kapasite faktörüyle neredeyse termik santral kadar çalışır." dedi.
Durak, Türkiye'nin rüzgar enerjisi potansiyeli konusunda şu değerlendirmelerde bulundu:
"Türkiye'nin enerjide kurulu gücü 2023 yılı Mayıs ayı sonu itibarıyla 104 gigavatı aşmış durumda. Açık deniz rüzgar enerjisi potansiyeli ise Dünya Bankasının Ekim 2019'da yayımladığı rapora göre 75 gigavat. Ülkemizde bu potansiyelin en fazla olduğu alan Ege Bölgesi'nin kuzeybatısı. Bu bölge 6 gigavat sabit, 19 gigavat yüzer olmak üzere toplam 25 gigavat rüzgar enerjisi potansiyeline sahip. Ege Denizi'nin ardından Marmara Denizi kapasitede ön plana çıkıyor. Bu denizlerde hem yüksek rüzgar şiddeti var hem de bizim yüksek enerji ihtiyacımızın olduğu; İstanbul, Balıkesir, Bursa, İzmir ve Kocaeli gibi Türkiye'de enerjinin yüzde 60'ını tüketen iller bu denizlerin çevresinde bulunuyor. Bu bölgeler özelinde rahatlıkla 50 gigavatlık enerji potansiyelinden bahsedebiliriz, bu ülkemizin kurulu gücünün yaklaşık yarısı kadardır."
"Kuşların göç yollarına dikkat edilmesi lazım"
İklim değişikliğine karşı sera gazının azaltılması için yenilebilir enerji kaynaklarına ağırlık verilmesi gerektiğinin altını çizen Durak, güneş panelleri veya rüzgar türbinleri kurarken çevresel etkilere dikkat edilmesi gerektiğini kaydetti.
Durak, deniz üstü rüzgar enerjisinin çevreye olası etkileri hakkında şunları söyledi:
"Rüzgar türbinleri denizin üzerinde olduğu için deniz canlılarıyla ciddi bir etkileşimi olacaktır. Ayrıca kuşların göç yollarına da dikkat edilmeli. Bizim kıyılarımız derin olduğu için dünyada kullanılandan daha farklı bir teknoloji; çevreyle uyumlu, yüzer temelli rüzgar türbinleri teknolojisi kullanılması gerekiyor. Denizde 50 metre derinlikte sabit temelli değil, yüzer temelli rüzgar türbinlerine gidilmesi lazım. Bunlar geliştirilme aşamasında ve ciddi AR-GE çalışmaları bulunuyor. Önümüzdeki yıllarda bu türbinler kullanılmaya başlanacak."
"Yeşil hidrojen üretiminde kullanılabilir"
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Türkiye Ulusal Enerji Planı'nda, 2035 yılın için deniz üstü rüzgar enerjisi kurulu gücünde 5 gigavatlık bir hedef belirlendiğini hatırlatan Durak, bu hedef kapsamında Dünya Bankası ile bazı çalışmalara başlandığı bilgisini paylaştı.
Durak, şöyle devam etti:
"Çalışmalar kapsamında Bakanlık, belirlediği bölgelerde önümüzdeki günlerde rüzgar ve oşinografik parametre ölçümlerine başlayacak. Bu bölgeler Tekirdağ kıyıları, Balıkesir, Çanakkale ve Bursa havzası. Buralarda hem rüzgar potansiyeli ve oşinografik parametreler belirlenecek hem de oradaki deniz jeolojisi ile ilgili çalışmalar tamamlanacak. Burada sadece rüzgar enerjisi değil, deniz ekosisteminin de korunduğu projeler hayata geçirilecek."
Deniz üstü rüzgar enerjisinin yeşil hidrojen üretimi için önemine de değinen Durak, "Suyu hidrojen ve oksijene ayırmak için kullanılan elektrolizörler, yenilenebilir enerji ile çalışırlarsa, herhangi bir sera gazı emisyonu olmadan hidrojen üretebilirler ve bu şekilde üretilen hidrojene yeşil hidrojen denir. Deniz üstü rüzgar enerji santralleri yeşil hidrojen üretmek için kullanılabilir." değerlendirmesini yaptı.
DENİZ HABER AJANSI