17-25 Aralık Rüşvet ve Yolsuzluk Soruşturmalarında, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın oğlu Bilal Erdoğan ile yaptığı telefon görüşmeleri, 2011 yılından beri Reza Zarrab'ı takip eden FBI tarafından dinlendiği ve tapeler halinde ABD'li Başsavcı Preet Bharara'nın dosyasına konulduğu öğrenildi.
New York Güney Bölgesi Başsavcısı Preet Bharara'nın açıkladığı belgelerde; 17-25 Aralık yolsuzluk soruşturmasında adı geçen eski bakanlardan Muammer Güler, Zafer Çağlayan, Egemen Bağış ve Halk Bankası eski Genel Müdürü Süleyman Aslan’ın da isimlerine yer verirken, kamuoyuna açıkladığı 50 sayfalık iddianamenin bir bölümünde, 17 Aralık Soruşturmasının dökümanlarını kullanması, "ERDOĞAN'I FBI MI DİNLEDİ?" sorusunu akla getirdi.
Önümüzdeki günlerde açıklanacak olan ve en az 1000 sayfalık Reza Zarrab Ana İddianamesinde onlarca saatlik telefon görüşme tapelerinin olduğu belirtilirken, 2011'den beri Reza Zarrab'ı takip eden Federal Soruşturma Bürosu'nun (FBI) Türkiye'de üst düzey yöneticlerle yaptığı görüşmelerin kayıt altına aldığı ve New York Güney Bölgesi Başsavcılığının dosyasına konduğu kaydedildi.
Deniz Haber Ajansı Genel Yayın Yönetmeni Recep Canpolat'ın 9 Nisan 2016 tarihinde "Kaçan Balık Büyük Olur!" başlıklı köşe yazısında, Royal Denizcilik Yönetim Kurulu Başkanı Reza Zarrab'ı (Rıza Sarraf) tutuklayan New York Güney Bölgesi Başsavcısı Preet Bharara'nın hedefinin Zarrab ile akçeli işlere girenleri iddianamede yer verileceğini, hatta Reza Zarrab'ın Türkiye yaptığı 'Hayırseverlikleri', Başsavcı Bharara'nın Ana İddianamesinde olduğunu belirtilmişti.
Reza Zarrab dosyasında soruşturmasını yürüten New York Güney Bölgesi Başsavcısı Preet Bharara tarafından davanın görüldüğü mahkemeye, 17 Aralık 2013 tarihinde Türkiye'de patlak veren operasyon sonrasında Bakanlarla ilgili TBMM'ye gönderilen raporun tercüme edildiği ve ABD’deki mahkemeye ek belge olarak sunulduğu ortaya çıktı. Savcının dilekçesindeki en çarpıcı detay ise Reza Zarrab’ın 72 gün sonraki tahliyesinin sağlam rüşvet iddialarına bağlanması oldu.
Daha önce New York Güney Bölgesi Başsavcısı Preet Bharara'nın açıkladığı 21 sayfalık özet iddianamede belirtilen 110 milyon Euro'nun, İran Petrol Bakanlığına bağlı HKCO Şirketi üzerinden Türkmenistan'da yerleşik TÜRKMEN-1 Şirketine aktarıldığı belirtilmiş, aktarılan şirketin Türkiye'de Havuz Medyası diye tabir edilen gazete ve televizyonlar ile alakasının olduğu ABD'li hukukçular tarafından dile getirilmişti.
KARA PARA STATÜSÜ NE ZAMAN KAZANDI?
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 9 Haziran 2010 tarih ve 1929 Sayılı kararla Türkiye ve Brezilya’nın olumsuz ve Lübnan’ın çekimser oyuna karşı 12 olumlu oyla İran’a yaptırımlar uygulanmasını kabul etmesinden 15 gün sonra, ABD Hükümeti'nin BM Kararını yetersiz bularak Temsilciler Meclisi ve Senato'dan İran'a karşı yeni bir yaptırım kararı çıkardı.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin Barışa Tehdit çerçevesinde aldığı karar bütün devletler bakımından bağlayıcı nitelik taşıyor. Türkiye'nin Karara olumsuz oy vermiş olması, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararının bağlayıcılığını etkilemiyor.
ABD, aldığı yaptırım kararında, İran’ın petrol ve doğalgaz gelirlerinin de nükleer faaliyetlerde kullanılabileceği varsayımıyla bu faaliyetlerden kaynaklanan parasal transferlerin de yasadışı ilan edilmesini emreden bir yaptırım kararını ABD Senatosu’ndan geçirerek tek taraflı olarak yürürlüğe soktu. Bu kararla birlikte İran petrol gelirleri artık “kara para” statüsündeydi ve bu anlamda meydana gelen her türlü finansal işlem “kara para aklama” olarak tanımlanacaktı.
ABD Hazine Bakanlığı’na bağlı Terörün Finansmanı ve Finansal Suçlardan sorumlu Bakan Yardımcısı Daniel Glaser başkanlığındaki ABD heyeti, Ağustos 2010’da Türkiye Bankalar Birliği’ni ziyaret ederek, Türk bankalarının üst düzey temsilcilerini İran bankaları ile çalışmamaları konusunda uyardı. Hatta ABD'li Bakan yardımcısı bu toplantıların birinde Türk bankacılarını tehdit etme noktasına bile geldi.
ABD Hazine Bakanlığı'nın uyarılarına rağmen, dönemin Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Türk bankacılara cesur olmalarını tavsiye ederek; “ABD’nin yayınladığı ambargo kararı var. Her türlü finansman hareketlerine yasak getiren bir düzenleme. Bizi sadece BM’nin kararı bağlar. ABD’ninki değil!" dedi ve Türk Bankacılarının cesaretli olması konusunda telkinde bulundu.
Haber: Recep CANPOLAT / Deniz Haber Ajansı