Hitit Üniversitesi Arkeoloji Bölümü tarafından “Sualtı Arkeolojisi” konulu panel düzenlendi. Konferansa katılan Selçuk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hakan Öniz, “Akdeniz Kıyılarında Sualtı Arkeolojisi” adlı bir sunum yaptı.
İHA'nın haberine göre bugüne kadar Türkiye’de iki tane Tunç Çağı batığı kazısı yapıldığını açıklayan Doç. Dr. Öniz, “İlk kazılan Gelidonya kazısıydı. Gelidonya batığı M.Ö 12. yüzyıla tarihleniyordu. Ana yükü de öküz gönü formunda bakırlardı. Sonra 1984 yılında başka bir salganyozcunun göstermesiyle merkezi Teksas’ta olan Gemi Arkeoloji Enstitüsü ikinci kazıya başladı. Bu Uluburun batığıydı. Uluburun batığı ise M.Ö. 13-14 yüzyıl diyelim. Daha çok 14. yüzyıla tarihleniyor. Onunda ana kurgosu öküz gönü bakırlardı. İngot (bakır külçe) kronolojisinde yani bakır külçe kronolojisinde öküz gönü formlar M.Ö. 14 yüzyıl sonlarına doğru başlar, 12. yüzyıla kadar devam eder. 11. yüzyıldan sonra kaybolur. Bir de önceki formlar var. Bunlar M.Ö. 16 ve 17. yüzyılda yastık formlu ingotlar olarak geçer. Şu ana kadar bilinen Uluburun batığı yani M.Ö. 14.-13. yüzyıl batığı en eski batık olarak nitelendirilir. Birçok Tunç Çağı derslerinde de bu konu geçer. Ama ondan önceki ingotlar yastık türü ingotlardır. Bunlardan bir tanesi 1910 yılında bir Rum süngerci tarafından Newyork Metropolitan Müzesi’ne verilmiştir. Şu an orada sergilenmekte. Tek bir tane var. 4 tane de Atina Milli Arkeoloji Müzesi’nde var. Buda bir tanesi Girit’te 3 tanesi Atina yakınlarında karaya vurmuş şekilde bulunmuş. Bunlar dünyanın en eski ingotları. Yastık türü ingotlar” dedi.
"KASIM AYINDA BULUNDU"
Dünyanın en eski batığının Kasım ayında bulunduğunu dile getiren Doç. Dr. Öniz, “Bunu açıklamadık. Basına açıklama yapmadık. Çünkü genel müdürlük bunun basına açıklanmasına izin vermedi. Bu batık Antalya’da kasım ayında bulundu. Newyork’ta 1 tane Atina’da 4 tane ingot sergileniyor dedim. Yalnızca bizim batıkta 74 tane ingot var. Bunu bilimsel iki yerde yayınladık. Bir tanesi PAC, bir tanesi Sualtı Arkeoloji Vakfı’nın TINA dergisinde” şeklinde konuştu.
Bugüne kadar yaptıkları çalışmalarda Adana Mersin ve Antalya’da 39 gemi batığı tespit ettiklerini anlatan Doç. Dr. Öniz, “Akdeniz kıyıları Tunç Çağı'nda çok hareketliydi. Anadolu kıyılarında Osmanlı’dan çok daha ciddi bir deniz trafiği vardı. Elbette Osmanlı’da da var. Bu yaz Alanya Müzesi ile birlikte Osmanlı döneminden kalma bir batığın kazısına başladık. 2018 yılında ilk defa Adana kıyılarında sistematik sualtı araştırmaları başlatıldı. Bu araştırmalarda Karataş ve Yumurtalık limanlarında çalışıldı. Yumurtalık limanında şahane bir Bizans batığı tespit ettik. Bizden önce definecilerin kıyıda düşürdüğü altınlar var. Kıyıya da vurmuş bazı parçalar. Bilimsel olarak define avcısının, meraklının bulduğu şey bulunmuş sayılmıyor. Bunun bilimsel çalışma yapılarak belirlemek gerekiyor. Biz bunu yaptık” diye konuştu.
"TÜRKİYE SUALTI ARKEOLOJİSİ ALANINDA DÜNYADA 5 ÜLKE ARASINDA"
Türkiye sualtı arkeolojisi alanında dünyada en büyük 5 ülke arasında olduğunu anlatan Doç. Dr. Öniz, şunları kaydetti:
"Sualtı arkeolojisi alanında teknolojiyi bilen, teknolojiyi kullanan arkeolojik alanında sesi çok çıkan bir ülke Türkiye. Sualtı kültür mirasının korunmamasında da söz sahibi olması gerekirdi. Ülke kıyılarımız 8 bin 500 kilometre. Dünyanın birçok ilki Dicle-Fırat ve çevresinde ortaya çıkan ilk tarım, ilk kentler tüm bu ilklerin yansıdığı sular. Karadeniz, Marmara ve Akdeniz'de korunması gereken çok önemli kültür miraslarımız var. Karada olduğu gibi sualtındaki kültür mirasının da korunması gerekli. Fakat dünyada bu konu üzerinde durulmayan bir konu olmuş."
DENİZ HABER AJANSI