28 Şubat döneminin hemen ardından Deniz Kuvvetleri Komutanı oldu. Son olarak istifa eden Donanma Komutanı Nusret Güner onun öğrencisiydi. Emekli Oramiral Salim Dervişoğlu, Deniz Kuvvetleri’nin geleceğiyle ilgili endişe verici açıklamalar yaptı:
Deniz Kuvvetleri son dönemde Ergenekon, Balyoz, casusluk, fuhuş örgütlenmesi ve benzeri soruşturmalardaki tutuklamalar, davalar ve istifalarla sarsılıyor. Bu yaşananlar donanmada nasıl bir etki yarattı?
- Birincisi çok sayıda yüksek rütbeli subayın tutuklanması sebebiyle bu muvazzaf subayların hizmetlerinden istifade edilemedi. İkincisi bütün bu suçlamalar ve mahkemeler ordu üzerinde moral ve disiplin açısından çok olumsuz etki yarattı. Özellikle de Deniz Kuvvetleri’nde darbe teşebbüsüyle itham edilen insanlar buna inanamadı. Bir kere Deniz Kuvvetleri, kuvvetlerin özelliği itibariyle nasıl darbe yapar? Gemilerin Ankara’ya gidecek hali yok. Bütün bunlar bir düş kırıklığı ve moral bozukluğu yarattı. Çok sayıda üst düzey komutanın, amiralin tutuklu olarak yargılanması, hapse atılması hem hiyerarşik yapıyı bozdu, hem o görevlere vekâleten daha küçük rütbeli kişilerin gelmesine, hem de astlarda üstlerine karşı olması gereken disiplinin sarsılmasına neden oldu. Askerlikte kurum olarak her şey mutlaka bir emir-komuta zinciri içinde cereyan eder, organizasyonun özelliği o. İşte bu organizasyon bozulma tehlikesiyle karşı karşıya kaldı.
DONANMA KOMUTANI GÜNER ÖĞRENCİMDİ
İleride Deniz Kuvvetleri Komutanı olmasına kesin gözüyle bakılan Donanma Komutanı Oramiral Nusret Güner de “Arkadaşlarımız birer birer hapse atılıyor, elimizden bir şey gelmiyor” diyerek istifa etti…
- Nusret Güner ben Deniz Harp Akademisi komutanıyken öğrencimdi. O zaman yüzbaşı rütbesinde ikinci sınıf talebesiydi. Benim emek vermekten mutlu olduğum, son derece çalışkan, çok ciddi, dürüst ve çok iyi dereceyle akademiden mezun olmuş bir öğrenciydi. O bakımdan Donanma Komutanı’nın söylediği her şeyin kendi gerçek duygu ve düşüncelerini yansıttığından şüphem yok. Ancak bu son dönemde kendi kurmay başkanı dahi hapse atıldı. O gemiler bir kaza yapsa, ilk sorulacak şey, “Acaba bu donanma komutanı bu işi yürütemiyor mu?” olur. Bahriyede işler ciddi bir ekip halinde yürür. Donanma komutanı yeterli personelinin bir kısmını bu şekilde kaybederse vazifesini hakkıyla yapabilme endişesini duyar. Güner hem beraber çalıştığı silah arkadaşlarının ve ailelerinin bu şekilde sıkıntıda olmasından dolayı hem de vazife bilinci içinde personelinin yetersiz kalmasından dolayı bunu söylemiştir.
Son dönemde Deniz Kuvvetleri’ndeki istifa dalgasının önümüzdeki günlerde de süreceği söyleniyor. Bu istifaların arkasında ne yatıyor?
- Askerlikte daha üst rütbelere gelmek her subayın ve astsubayın hedefidir. Ancak şimdi donanmada çok saygı gösterilen komutanlar bir takım suçlarla itham edilerek hapse atıldı, bu da alttaki insanlar üzerinde çok olumsuz etkiler yarattı. Bunun yarattığı moral bozukluğunun sonucu olarak artık üst rütbeye gelmekten korkanlar var. Bundan dolayı pek çok istifalar oldu, benim de tanıdığım çok değerli subaylar istifa etmeye başladılar. Birçok kişinin “Acaba terfi edersem bana da bir suç isnat edip hapse atarlar mı” diye korkup istifa ettiğini biliyorum. Çok sayıda subay “Terfi edeceğim de ne olacak?” diye düşünüyor. Neticede yüksek rütbelere gelmiş komutanlar bir şeylerle itham edilip tutuklandılar.
İstifa edenler arasında sizin yakından tanıdığınız subaylar var mı?
- Bunlardan bir tanesi benim ailemden. Kız kardeşimin damadı yüksek mühendis albay da aynı endişelerle donanmadan istifa etti. Önce bana danıştı, ben ayrılmamasını söyledim, istikbali çok parlak bir albaydı. Bana “Bu riskler altında niye kalayım, bir beklentim kalmadı artık” dedi. İnsan söyleyecek bir şey bulamıyor tabii. Ben kendisini ikna edemedim, Deniz Kuvvetleri’nden emekliliğini istedi, şu anda özel sektörde çalışıyor.
Herkes kumandan olamaz
Nusret Güner’in istifasıyla birlikte Deniz Kuvvetleri’nde oramiral kalmadığı için Donanma Komutanlığı’na tarihinde ilk kez bir koramiral, Bülent Bostanoğlu atandı. Donanma Komutanı’nın oramiral rütbesine sahip olması neden bu kadar önemli?
- Bir kere görev yaptıkları yerler itibariyle bir oramiralle koramiral arasında dört yıllık bir tecrübe farkı var. Koramiralin oramiral olmadan önce yapması gereken görevler vardır. Bir oramiral Deniz Kuvvetleri Komutanı olduğu zaman hem donanmadan, hem de lojistik imkânları ve tersaneler dahil Deniz Kuvvetleri’nin kara birliklerinden sorumlu olur. O yüzden bu komuta kademelerine gelebilmek için bütün o alt sorumluluk alanlarından geçmek gerekir. Biz bunlara ‘yetiştirme paterni’ diyoruz. Bir firkateyn 500 milyon dolar, siz içindeki insanlarla birlikte bu gemiyi bu kumandana emanet ediyorsunuz. O yüzden herkes her rütbeye getirilemez, şu kişiyi oradan alalım da buraya koyalım diye bir şey yok.
Başbakan Erdoğan da geçen hafta cezaevindeki TSK mensuplarıyla ilgili uzun tutuklulukları eleştirdi, “Deniz Kuvvetleri’nde gemilere gidecek subay neredeyse kalmadı” dedi.
- Sayın Başbakan’ı tepkisinde son derece haklı görüyorum. Şu anda Deniz Kuvvetleri’nden bir emekli oramiral, dört koramiral, dördü emekli 13 tümamiral, üçü emekli 17 tuğamiral, ikisi emekli 60 kurmay albay, 22 deniz sınıfı albay, biri emekli dört yarbay, üç deniz sınıfı binbaşı, bir kurmay binbaşı ve biri emekli üç astsubay hapiste. Zaten Deniz Kuvvetleri’nin eti ne budu ne? Bu adamları kolay yetiştirmiyoruz. Asıl kumandan hapse girsin, onun yerine onun daha altında olan birini koyalım, bu olmaz. Herkes kumandan olamaz.
Bugünkü komutan ıstırap içinde
- Deniz Kuvvetleri Komutanı’yla (Oramiral Emin Murat Bilgel) birkaç kez konuştum, bütün bu yaşananlardan dolayı son derece üzgün olduğunu biliyorum. Vazifesini istediği gibi yapmakta sıkıntı çekiyor, personelinin çektiği sıkıntılardan ıstırap duyuyor. Deniz Kuvvetleri küçük bir camia, herkes birbirini tanır. Ailelerini tanır. Bilgel de o ailelerin çektiği sıkıntıları, ıstırabı biliyor.
- İzmir’de yürütülen askeri casusluk soruşturmasının iddianamesinde Oramiral Nusret Güner ve kızı mağdur olarak yer aldı. Bir astsubayın Donanma Komutanı’nın kızının odasına kamera koyması Silahlı Kuvvetlerin temel taşlarının yerinden oynaması bakımından alarm verici.
-Her şikayet ve iftiradan sonra “Gelsin o kumandan bakalım buraya” dendiğinde artık o ordudan hayır gelmez.
- Orduda disiplin ve moral aksadı, disiplin ve morali olmayan ordu başarılı olamaz.
- Deniz Kuvvetleri’nde gemilerin kadroları yüzde 100’de tutulur, o yüzden şu anda yüzde 100’de tutacak şekilde gemi kadrolarını düzenlemişlerdir. Ama doldururken nerelerden kimleri çektiler, bunlar soru işaretidir.
- Deniz Kuvvetleri’nin kara birliklerinden de denizdeki birliklerden de çok sayıda tutuklu subay var. Yaşananlar, Deniz Kuvvetleri’ni vazifesini yapmakta sıkıntıya sokacak çapta.
İthamları kendine yediremeyen yarbay intihar etti
Son yıllarda donanmada üst üste intiharlar yaşandı. Bunların arkasında ne yatıyor?
- Deniz Kuvvetleri’nden intihar eden denizci yarbayı tanıyordum. Deniz piyade subayıydı. Son derece onurlu, iyi bir subaydı. Hakkında tutuklama kararı çıkarıldıktan sonra kendisine yapılan ithamları yediremedi ve intihar etti. (Denizci Yarbay Ali Tatar, ‘Amirallere Suikast Planı’ soruşturması kapsamında dokuz gün tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakıldı. Daha sonra hakkında tekrar yakalama kararı çıkınca 21 Aralık 2009’da evinde tabancayla intihar etti.) Ancak diğerlerini tanımadığım için bir şey söyleyemem.
İleri teknoloji potansiyeli tehlikede
Bütün bu yaşananlar Deniz Kuvvetleri’nin gelişimini ve geleceğini nasıl etkiliyor?
Bizim tersanelerimiz dünyanın en ileri teknolojilerini kullanan tersaneler. Dünyada denizaltı inşa eden 14 ülkeden biriyiz. Kendi firkateynini, hücum botunu inşa eden bir ülkeyiz. Mesela en son bir MİLGEM projesi geliştirildi, bu projede ilk kez bir savaş gemisi tamamen milli olarak, her şeyiyle Türkiye’de yapıldı. Yani MİLGEM gemileri tamamen Türkiye tarafından dizayn edilmiş gemilerdir. Bir savaş gemisinin dizaynı çok önemlidir, oldukça ileri düzeyde gelişmişlik ifade eder ve çok güçlü kadroları gerektirir. Biz bunu başardık. Şimdi böyle bir potansiyelin de tehlike altında olduğunu düşünüyorum.
Kamuoyunda Deniz Kuvvetleri’nin yıpratılmak ve zayıflatılmak istendiğine yönelik iddialar var. Deniz Kuvvetleri’nin ideolojik olarak hedef alınmış olabileceği de iddia ediliyor. Sizin görüşünüz nedir?
- Benim de içime sanki o iddiaların doğru olabileceği yönünde bir his doğuyor. Çünkü Deniz Kuvvetleri son 25 yılda inanılmaz atılımlar yaptı. Özellikle de denizci bazı ülkelerin dikkatini çekecek kadar bir ilerleme sağladık. Hem silah ve teçhizat itibariyle, hem de insan gücünün kalitesi itibariyle son derece büyük ilerlemeler kaydettik. Bu ilerlemenin dışarıdaki bazı ülkelerin dikkatini çektiğini çok iyi biliyorum. Ama Türkiye’de Deniz Kuvvetleri’ni yıpratmak amaçlı, dış güçlerle bağlantılı, planlı, örgütlü bir hareketin olduğunu da söyleyemeyiz, böyle bir dış güç bağlantısı kurmak yanlış olur. Ama içeriden Deniz Kuvvetleri’ni hedef alan bir şey var mıdır, onu bilmiyorum.
25 yıllık projeleri kim yönetecek?
MİLGEM Projesi: İlk kez tüm tasarım, entegrasyon ve analiz aşamaları Türkiye’de gerçekleştirilen MİLGEM Projesi’nin ilk iki gemisi olan TCG HEYBELİADA ve BÜYÜKADA, İstanbul Tersanesi Komutanlığı’nda inşa edildikten sonra Eylül 2011’de hizmete girdi.
Firkateyn Projeleri: Deniz Kuvvetleri, halihazırda bölgesel hava savunma kabiliyetine sahip olacak dört hava savunma firkateyninin tedarikini planlıyor. Gemilerin yurtiçinde geliştirilmesi hedefleniyor.
Havadan Bağımsız Denizaltı Tedarik Projesi: 2018-2023 arasında altı adet denizaltının tesliminin gerçekleşmesi hedefleniyor.
Kaynak: Hürriyet