Rusya’nın Karadeniz’deki sancak gemisi Amiral Grigoroviç sınıfı Amiral Makarov fırkateyni ve Ivan Golubets mayın avlama gemisi… Belki de en güvenli oldukları alanlardan birinde, Rusya kontrolündeki Sivastopol limanında bir sonraki günü hazırlıklarını yapıyordu...
O sırada Karadeniz’in hırçın sularında sert manevralarla hızlanan insansız deniz araçları ve gökyüzünde Rus düşman unsurlarını avlamak için doğru anı bekleyen insansız hava araçları için geri sayım başladı.
O sırada henüz adını bilmediğimiz ancak ilk kez geçen ay gördüğümüz bir silahlı insansız deniz aracı (SİDA) da son sürat Amiral Makarov firkateynine doğru gidiyordu. Bir anda Rusya’nın bölgedeki en önemli gemisi Makarov’dan dumanlar yükseldi…
Hem SİHA’ların hem de SİDA’ların operasyonun ardından kimi kaynaklara göre Rusya’nın başta Karadeniz Filosu Amiral Gemisi Makarov olmak üzere 2 gemisi hasar görmüştü. Rus tarafıysa gemilerde ciddi bir hasar olmadığını, Ukrayna'nın 9 hava aracı ve 7 SİDA ile saldırı düzenlediğini duyurdu.
Peki, dünyanın en büyük ikinci ordusu olarak kabul edilen Rusya nasıl oldu da donanması olmayan bir ülkeye iki amiral gemisi kaybetti? Milyon dolarlık gemiler neden üzerlerine gelen ucuz deniz araçlarını fark edemedi? Sona giden süreç saldırı olduğu anlarda mı başlıyordu yoksa ihmaller zinciri çok daha öncesine mi dayanıyordu? Gelin tüm bu soruların yanıtına birlikte bakalım…
2000 yılındaki USS Cole saldırısı dönüm noktası
Önce takvimi biraz geriye saralım… 12 Ekim 2000 tarihinde Yemen’in Aden Limanı’nda demirli ABD muhribi olan USS Cole, El-Kaide tarafından saldırıya uğradı. Bu intihar saldırısında 17 ABD’li denizci öldü, muhripte ise ciddi hasar meydana geldi. Saldırı, patlayıcı yüklü bir teknenin USS Cole'a çarptırılmasıyla gerçekleştirildi.
Dünyada daha önce bilinmesine rağmen pek de ön planda olmayan asimetrik saldırı tehdidi bu olayla brilikte çok daha fazla önemsenmeye başladı. Ardından hem ABD hem de doğal olarak NATO bu tür unsurlara karşı ciddi önlemler almaya, farklı savunma taktikleri geliştirmeye çalıştı. Bu noktada ‘kuvvet koruması’ yaklaşımı öne çıktı.
Aradan geçen zamanda teknoloji hızla gelişti. İnsansız sistemler harp sahasında ciddi etkiler üretmeye başladı. SİHA’ların ardından insansız deniz araçlarının da kritik bir etki üretmesi zaten bekleniyordu. Ancak Ukrayna’nın Sivastopol’de Rusya üzerinde verdiği hasar beklenen günlerin oldukça hızlı geldiğini de gösteriyordu.
SİDA’lar Rusya’nın güvenli limanına nasıl geldi?
Son olayda üzerinde konuşulması gereken farklı sorular var… Bunlardan belki de ilki söz konusu insansız deniz araçlarının Sivastopol’e kadar gelmeyi nasıl başardığı... Coğrafi açıdan bakıldığında Sivastopol Limanı doğal korunaklı bir alan.
Buraya intikal edecek deniz araçlarının batıdaki girişten itibaren azımsanmayacak bir mesafe kat etmesi gerekiyor. Haliyle hem limanın hem de içerideki platformların sahip oldukları imkanlarla böylesine bir tehdidi algılayamaması önemli bir soru işareti.
Uluslararası medyada yer alan kimi kaynaklarda üzerinde durulan bir diğer ihtimal ise söz konusu SİDA’ların limana çok yakın bir bölgeye kadar kara yolundan taşınmış olması. Bu durum haliyle ciddi bir güvenlik zafiyeti ve istihbarat açığına işaret ediyor ki zaten bu da üzerinde durulması gereken belki de en temel konu.
80 yıl sonra benzer durum
Aralık 1941’deki Pearl Harbor saldırısı için temel bir sorundan bahsedilir… Zamanın konvansiyonel Birleşik Devletler Donanma Doktrini, herhangi bir düşman unsurunun buraya saldıramayacağına inanıyordu. O dönem stratejiyi belirleyen isimlere göre saldırı yapılsa dahi Pearl Harbor'daki donanma tarafından bertaraf edileceğine inanıyordu. Ancak öyle olmadı…
Belki de benzer bir süreç şimdi Rusya’nın hakimiyet kurduğu alanlarda yaşanıyor. Donanması dahi olmayan bir Ukrayna’nın kendilerine ciddi bir sıkıntı çıkaramayacağına inanan Moskova, art arda gelen saldırıların ardından hem sahada yara aldı hem psikolojik üstünlüğü kaybetti.
Yaklaşık 2 hafta önce kimliği belirsiz bir insansız deniz aracı Sivastopol'de karaya oturmuştu.
Rus istihbaratı için işler iyi gitmiyor
Bu noktada Rus istihbaratı için bir parantez açmak gerekiyor. Çünkü her ne kadar yukarıda bahsettiğimiz saldırılar denizde gerçekleşse de asıl olay daha öncesine dayanıyor. Her şeyden önce şu net bir şekilde görülüyor ki, Rus istihbaratı Ukrayna’nın ne tür imkan ve kabiliyetlere kavuştuğunu net bir şekilde öğrenemedi.
‘Öğrenemedi’ kısmını en azından deniz unsurları için doğrulayan iki önemli olay var elimizde. Öncelikle Ukrayna’nın Neptün füzelerini envanterine aldığı gerçeğini atladı Rusya ve karşılığında Karadeniz’deki Amiral Gemisi Moskova’yı kaybetti.
Ardından ABD tüm dünyaya Harpoon füzelerini Ukrayna’ya verdiğini ilan etti. Buna rağmen Rus deniz unsurları söz konusu füzenin menzil alanına girdiler ve vuruldular.
Bir diğer örnek ise insansız deniz araçlarıyla ilgiliydi… Geçtiğimiz ay Ukrayna'nın Sivastopol kıyılarına kimliği belirsiz bir İDA vurduğu haberleri medyaya yansıdı. Rusya için bu durum ‘alarm’ olması gerekse de belli ki yine gerekli tedbirler alınmadı. Kıyıya vuran insansız deniz araçlarına çok benzer platformlar 10 gün sonra Rusya’nın bölgedeki en önemli savaş gemilerini vurmayı başardı.
Gemiler insansız araçlara karşı savunmasız mı?
Bir kez daha olay gününe gelelim ve çok temel bir soruya yanıt arayalım… Yüzlerce milyon dolar değerindeki gemiler nasıl oldu da insansız deniz araçlarına karşı koyamadı? Önce bir görünü hatırlatalım ve sorumuzun yanıtına öyle devam edelim.
SİHA ve SİDA’ların organize saldırısı başladığında bir Rus helikopterinin denizin üzerine ateş açtığını ve SİDA’yı vurmaya çalıştığını gördük. Aslında bu durum platformun ne kadar geç tespit edildiğini de gösteriyor. Zaten o andan sonra savaş gemilerinin pek bir şansı kalmıyor. Çünkü karşılarında araçlar yüksek manevra kabiliyetine sahip ve oldukça hızlı gidebiliyor.
Boyut olarak küçük ve hızlı gidebilen bir düşman unsuru savaş gemisinin topbaşından açtığı ateşle vurması kolay değil. Burada güdümlü mühimmat akla gelebilir. Çünkü bu tür hedefleri ancak onunla net şekilde vurabilirsiniz. Ama bu da başka bir sorunu beraberinde getiriyor… Bir gemi art arda kaç tane güdümlü füzeyi nasıl bir zaman aralığında ateşleyebilir? Mesela üzerine 100 kamikaze insansız deniz aracı gelen bir savaş gemisi bunların kaçını yok edebilir?
Türkiye tarihinde ilk: NATO tatbikatına çağrıldı
Tüm bunları alt alta koyduğunuzda asimetrik savaş unsurlarının önemi bir kez daha net şekilde görülüyor. Evet, Ukrayna’daki durum SİDA’ların ilk kullanımı değil belki ancak konvansiyonel bir savaşta nasıl etki üretebildiklerini en net örneği. Böylesine güçlü bir asimetrik tehdidin nasıl net bir şekilde çözülebileceği konusunun harp sahasında herhangi bir yanıtı henüz yok.
Kaldı ki söz konusu platformların insansız olması olayı daha üst bir noktaya taşıyor. Herhangi bir personel kaybı riski olmaması çok tehlikeli ya da düşük ihtimalli saldırı planlarının bile masaya konması anlamına geliyor. Bu da haliyle ‘çılgınca’ planların sahada denendiği yeni bir dünya getiriyor.
Alınacak muhtemel tedbirler
Buraya kadar genelde örnek olay üzerinden ilerledik... Gerçek olan bir durum var ki, Kiev yönetimi şapkadan tavşan çıkarmadı. Harpoon’lar da Neptün’ler de son olarak Kamikaze SİDA’lar da göz göre göre geldi.
Peki gerçekten de kamikaze SİDA saldırısı için gemiler bu kadar çaresiz mi? Rusya yerine başka bir ülke, Sivastopol yerine farklı bir liman olsa işler nasıl gelişirdi?
Gemilere asimetrik saldırıların ‘en zayıf oldukları’ anda yapılacakları bir sır değil. Limanda demirli bir gemi, boğazdan geçen bir gemi, lojistik açıdan eksiklerini tamamlayan, örneğin yakıt alan ya da kıyıya yakın seyreden bir gemi oldukça kolay hedef olabilir.
Başka bir ülkede bu gibi durumlarda ‘kuvvet koruması’ devreye girer. Limanı girecek geminin etrafında sahil güvenlik botları devriye atar. Sahil gözetleme radarı 7/24 tüm bölgeyi gözetler. Hava ve kara unsurlarıyla koordinasyon sağlanır.
Olası tüm tehditler için herkes alarm durumundadır. Üs girişinde deniz altından gelecek hedeflere yönelik sistemler kurulur. Böylece denizaltından tutun da insansız su altı/su üstü araçlarına ve dalgıç tehditlerine karşı önlemler alınır. Çünkü bir limanda bulunduğu süre boyunca ‘korunmaya en muhtaç olduğu’ anlarda bulunduğu bilinir.
Sonuç itibariyle Rusya’nın bu kadar kısa sürede çok değerli gemilerini donanması olmayan bir ülkeye karşı kaybetmiş olması dikkate değer. Ancak tüm bu yaşananlar, denizdeki asimetrik savaş unsurlarının yakın gelecekten itibaren harp sahasını derinden değiştireceği gerçeğini göstemesi bakımından önemli.
Ukrayna-Rusya savaşı sadece bu iki ülke için değil, Türkiye de dahil olmak üzere tüm dünya için ders niteliğinde olaylara sahne oluyor. Önümüzdeki süreçte ne tür asimetrik unsurlar göreceğimiz ve bunlara karşı geliştirilecek muhtemel tedbirler şimdiden merak konusu.. (TRT Haber)
DENİZ HABER AJANSI