Ulusal Kanal’da Çetin Ünsalan’ın sunduğu Ekopolitik programının konuğu Denizcilik Federasyonu Başkan Yardımcısı Bülend Temur ve Deniz Kültür Derneği Başkanı Hakkı Şen idi.
Programda, İstanbul için büyük risk oluşturan LNG (liquefied natural gas – sıvılaştırılmış doğal gaz) taşıyan gemiler masaya yatırıldı. Çetin Ünsalan, Denizcilik Federasyonu Başkan Yardımcısı Bülend Temur’un bir basın açıklamasında dile getirdiği şu vurguyu hatırlatıyor: “Bir gemi patlıyor, 55 atom bombası büyüklüğünde etki yaratıyor.”
Çanakkale Boğazı’nda 2014 yılının Aralık ayında bir LNG gemisinin arıza yaptığını, Çanakkale Boğazı’nın çok uygun olduğu için kurtarıldığı belirten Denizcilik Federasyonu Başkan Yardımcısı Bülend Temur, o gün bu konuyu Denizcilik Federasyonu olarak mercek altına aldıklarını sözlerine ekledi. Temur, “Ancak araştırmalarımızda ilginç bir hususa rastladık. Ukrayna’da bir LNG terminali inşaatı yapıldığını gördük. Bazı ülkeler de İstanbul’da boğazda LNG gemilerinin geçmesini istediklerini söylediler. İstanbul Boğazı, dünyanın en riskli ve dar kanallarından bir tanesi. Yılda ortalama 48 ile 50 bin arasında gemi geçişi oluyor. Bunlardan 9 bin tanesi tanker. Tankerler riskli ama hiçbiri LNG kadar riskli değil. İstanbul’da yıllık tehlikeli yük geçişi 140 milyon ton. Normal gemilerin de geçişi 600 milyon ton. Dünyanın en trafiği yoğun olan geçişlerinden bir tanesi.” dedi.
LNG nedir?
Temur, LNG ile ilgili şunları aktardı: “LNG, sıvı hale geldiğinde, yanması, patlaması söz konusu değil. Çünkü, yanıcı bir şey değil. Eksi 160 derecede taşınıyor ve 1 litre sıvı LNG aslında 600 metreküp LNG gazı anlamına geliyor. Yani 50 bin ton LNG taşındığında bunları 600 ile çarpmak lazım. Teknolojik anlamda güzel ama aynı zamanda da o kadar büyük bir enerji anlamına geliyor. LNG havaya karıştığında belli bir oranda patlayıcı haline geliyor.”
“Ukrayna’nın terminali neden bizi çok ilgilendiriyor” sorusunu ise Temur şöyle yanıtlıyor: “Ukrayna, Rusya ile olan ilişkilerinin gerilmesi veya alternatif kanallara sahip olmak adına doğalgazı, boru hatlarına alternatif olarak, sıvılaştırılmış ve gemilerin aracılığıyla Katar, Cezayir gibi diğer ülkelerden getirmek istiyor.”
LNG’nin doğalgazın sıvılaştırılmış hali olduğunu söyleyen Temur, “İnsanlar buzdolabındaki buz gibi düşünmesinler. Buzdolabı, derin dondurucu eksi 25 – 30 derece, sıvılaştırılmış doğalgazın sıvı hale gelmesi eksi 160 derecede oluyor.” dedi.
“İstanbul Boğazı tarihsel olarak çok riskli olması nedeniyle birçok kazaya, birçok da batığa neden olmuş. Gemi Trafik Hizmetleri Sistemi açıldıktan sonra elbette ki daha güvenli hale geldi” şeklinde konuşan Temur, İstanbul Boğazı’nın başka bir özelliği daha olduğunu söyleyerek, şunları ifade etti: “5 tip akıntı var. Bir akıntı, yüzey akıntısı. Karadeniz’deki suyun yoğunluğunun hafif olması nedeniyle yüzeyden geliyor. Yaklaşık yüzeyin 10 metre altında, Karadeniz’e doğru da başka bir akıntı meydana geliyor. Bu akıntılar birbiriyle çakışıyor.”
İstanbul Boğazına bakıldığında çok geniş gibi düşünülebildiğini aktaran Temur, “Boğazın en dar yeri 698 metre. Bugün 200 metre civarındaki gemiler geçiyor.” diye konuştu.
“Başka bir risk de İstanbul Boğazı’ndan geçen gemilerin riskli sınıfa girmesi”
Temur, bu durum ile ilgili ise şunları kaydetti: “Bu sadece yük açısından değil, aynı zamanda yük tipi, geminin yaşı, kapasitesi, özelliği… Boğazdaki akıntı tahminen 7 kilometre civarında. Gemilerin ortalama hızı düşünüldüğünde 15, 16, 17 kilometre. Manevra kabiliyeti yok denilecek durumda. En küçük arızada büyük kazalar olabilme ihtimali var.”
“2012 yılında 132 gemide arıza olmuş”
Temur, 2012 yılında 132 gemide arıza olduğunu söyleyerek, 12 tane de kaza olduğunu açıkladı. Temur, sözlerini şöyle sürdürdü: “Boğazdan geçen gemilerin yaklaşık %40’ı yük tipi, geminin yaşı, kapasitesi, özelliği gibi nedenlerden dolayı riskli değil yüksek riskli.”
“1979 yılında kaza yapan Independenta gemisi 27 gün boyunca yandı”
1979 yılında ham petrol yüklü bir tanker gemisi olan Independenta gemisinin kaza yaptığını ifade eden Temur, geminin 27 gün boyunca yandığını vurguladı. Temur, “Dolayısıyla patlamanın boyutları ve riskleri çok daha sınırlı. Ham petrolün yanıcılık özelliği, parlama özelliği, doğalgaza göre çok daha düşük. Geminin personelin tamamı, yaşamını yitirdi. Çevredeki deniz yaşamının da yüzde 98’i tahrip oldu.” dedi.
“LNG gemilerdeki riskler neler?”
Denizcilik Federasyonu Başkan Yardımcısı Bülend Temur, LNG gemilerdeki risklere dair şunları bildirdi: “Gemiler çok emniyetli yapılıyor. Ana makinalar hariç çoğu şeyden ikişer tane var. İnşaa edildiklerinde en yüksek teknoloji oluyor ama LNG gemileri çok pahalı. Dolayısıyla da kullanıcıları bunu çok uzun yıllar kullanmak istiyorlar. 100 bin gemide bir kaza riski var. Önemli kaza riski İstanbul Boğazı’nda, yılda 3 ile 5 arasında. Geçişler ile ilgili bir takım kısıtlamalara gidebiliyoruz ama geçişleri engelleme şansımız maalesef yok.”
“Bu risk ne kadar kapımızda?”
Deniz Kültür Derneği Başkanı Hakkı Şen bu soruya cevap olarak şunların üzerinde durdu: Nerden tutarsak elimizde kalıyor. Son zamanlar nur topu gibi bir nükleer santralimiz oldu. İkinci felaket de oradan geliyor. İstanbul’u LNG’den sonra bir de nükleer felaket bekliyor. Akkuyu’daki nükleer atıklar -Rusya ile anlaşma yapıldı- gemiler ile Çanakkale ve İstanbul Boğazı’ndan Rusya’ya taşınacak ve bu anlaşma yapıldı. İstanbul Boğazı’ndan yılda 55 bin gemi geçiyor. Yüzde 40 tehlikeli madde taşıyan gemi kapasitesine giriyor. Bu da yaklaşık 22 bin gemiye tekabül ediyor. İstanbul her gün yaklaşık 60 defa tehlike altında. Başka bir boğaz yok. İstanbul havaya uçtuktan sonra geçmiş olsun.”
“LNG sıvı haldeyken riski yoksa neden tartışılıyor?”
Denizcilik Federasyonu Başkan Yardımcısı Temur, şöyle cevap veriyor: “LNG tanklarda taşınıyor. Ama hiçbir şey bir kaza, çatışma anında, bu tankların yüzde yüz garantisi yok veya soğutma sistemlerinde bir arıza halinde bir sızıntı olmasının önünde bir engel yok. Kaza yapmasına gerek yok, bir arıza bile bir risk.”
“LNG’nin yanmadan patlama şansı var”
Temur, şunlara işaret etti: “Sıvı halden gaz hale geçişi o kadar hızlı ki yanmadan bile patlama şansı var. Bir bardak LNG bir kovanın içine döküldüğünde eksi 160 derecede, ortam sıcaklığına genişlendiğinde 600 kat büyümesi gerekiyor. Bunun etkisini düşünebiliyor musunuz? Bir balon düşünüldüğünde, balonu 600 kat havayla getirdiniz, daha sonra daraltıp daraltıp 1 litreye getirmişsiniz. Bunun birden 600 kat büyümesini istediğini düşünün, kendiliğinden alev, yangın bile olmadan böyle bir patlama riski var. Eksi 160 derece dendiğinde çok özel bazı metaller dışında temas ettiği yerler zaten çatlıyor. Gemide bir sızıntı olduğunda onu bu anlamda durdurabilecek başka hiçbir şey yok. Temas halinde eksi 160 derecede insan, hayvan, canlı her şey donuyor. Denize temas ettiğinde, sudan enerji aldığı için patlıyor. Bunun denize döküldüğü düşünüldüğünde, denizin etrafında kendiliğinden, alevsiz patlamalar oluşmaya başlayacak. Diğer bir risk de genişlemeden gaz haline geçerken ayrıca bir patlaması. Sıvıyken yanmıyor ama gazken yanıyor elbette. Bu alev topunun sıcaklığı 1600 derece.”
“Meksika’daki kazada 650 ölü, 6400 yaralı var”
Temur, LNG tarihinin en önemli kazalarından biri olduğunu belirttiği kazaya ilişkin şu detayları veriyor: “1984 yılında Meksika’da devletin işlettiği Pemex LNG Terminali’nde oluyor. Kazada 650 ölü, 6400 yaralı var. Terminalin yakın çevresinde alevin ulaşmadığı halde patlamadan dolayı 25 bin tane insanın evleri kullanılamaz hale geliyor. Aynı zamanda deprem etkisi yaratıyor. Bölgeden 200 bin kişi tahliye ediliyor. Terminal de tamamen kullanılamaz hale geliyor.”
Deniz Kültür Derneği Başkanı Hakkı Şen: Bu konuyla ilgili devlet bir rapor hazırlattı
Şen, Meksika’daki kazanın yarattığı deprem riskine dair, İstanbul’da da olası bir kaza ‘deprem riskini tetikler mi’ sorusuna, devletin LNG konusuyla ilgili bir rapor hazırlattığı cevabını verdi. Şen, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu rapor kamuoyuna açıklanmadı. İstanbul Teknik Üniversitesi’ne böyle bir rapor hazırlatıldı. ‘İstanbul Boğazı’ndan geçen tehlikeli madde taşıyan ya da LNG gemilerinin patlaması sonucunda ne olur’ konusunda bilimsel bir rapor hazırlandı. Raporda, ‘Bir LNG tankerinin patlaması durumunda 3 kilometre çapında bir alan yok oluyor ve 20 kilometrelik bir yerde de 8 büyüklüğünde bir deprem etkisi yaratıyor’ deniyor. Biz bir spekülasyondan bahsetmiyoruz. Bu politika üstü bir şey. Bu dünya kamuoyunun meselesi. Ama bunu en çok isteyen de Avrupa ülkeleri.”
Deniz Haber Ajansı