Alptuğ Güney’in kaleminden Orta Çağ romantizminde efsaneleşen Klaus Störtebeker ve Gödeke Michels ile seyahat edeceksiniz. Serisinin ilk yazısıyla dönemin denizciliği hakkında bilgi verirken toplumun geçim kaynaklarına ışık tutmaktadır.
İSVEÇ TAHTININ VARİSLERİ
“XIV. yüzyılın son çeyreğinde, Danimarka Kraliçesi I. Margaret (1353-1412) ile Mecklenburg Dükü III. Albrecht (1338-1412), İsveç tahtı için savaşa tutuşunca Baltık kıyılarında Hanse şehir devletlerinin de içine sürüklendiği, yıllar sürecek uzun bir savaş başladı. Danimarka ile denk bir askerî kuvvete sahip olmayan Mecklenburg, bu eksikliğini denizci milis kuvvetler kurarak giderme yolunu seçti. Çoğunluğu Baltık kıyılarının işsiz ve fakir köylü çocuklarından oluşan bu milis kuvvetler kısa zamanda deniz hayatına alışmakla kalmadılar, Baltık Denizi’ne köşe bucak hâkim denizcilere dönüştüler. Aralarından savaş yıllarında efsaneleşen kaptanlar çıkardılar. Savaş bittiğinde birçoğu, kendilerine yine fakirlik ve açlıktan başka bir şey vadetmeyen köylerine, eski hayatlarına geri dönmeyi reddedip Gödeke Michels ve Klaus Störtebeker gibi savaş zamanının şöhretli kaptanlarının etrafında kenetlendiler.”
VİTALİENBRÜDER NAMI DİĞER LİKEDEELER
“1389’da Mecklenburg Dükü ve İsveç tahtının varislerinden III. Albrecht savaşta Danimarkalılara esir düşünce, Mecklenburg elindeki tüm imkânları savaş alanına sürdü ve kralı kurtarmak için savaşmak isteyen herkese korsanlık beratı dağıttı. Buna göre savaşta ele geçirecekleri tüm düşman gemileri onlara ait olacak ve belli bir pay karşılığında bu mallarla Mecklenburg’da ticaret yapabileceklerdi. Özellikle Rostock ve Wismar şehirleri bu yağma ticaretine kapılarını sonuna dek açtılar. Böylece yeni bir geçim şansı doğduğundan, bu çağrı fakir halk kesimleri tarafından büyük bir ilgiyle karşılandı.
1395’te III. Albrecht’in Danimarka’daki esirliği, fidye bedelini ödemesi ve İsveç tahtındaki tüm haklarından feragat ettiğini beyan etmesi neticesinde bittiğinde, Mecklenburg ile Danimarka arasındaki savaş da bitti. Artık Vitalienbrüder kraliyete bağlı korsanlar olarak resmi çalışma zeminlerini kaybetmişlerdi. Ancak korsanlığı bırakmadılar. ‘Gottes Freund und aller Welt Feind (Allah yâr, cümle âlem ağyâr)’ sloganıyla çalışmaya devam ettiler.
Vitalienbrüder organizasyonunun ismindeki ‘Kardeşler” veya “Kardeşlik’ referansı, ‘Eşitlik’ değilse bile “Karşılıklılık” anlamına geliyordu. 1398 yılı civarında çağdaş Alman kaynaklarında geçen Likedeeler adında karşılıklılık ilkesi çok daha belirgin hale gelir. Toplumda sınıflar arasında katı bir hiyerarşinin hüküm sürdüğü bir dönemde, herkesin kökenine bakılmaksızın eşit pay almasına dayanan yarı-sosyalist bir organizasyonun, aristokrasi ve kilise başta olmak üzere siyasette söz sahibi olan Hanse’nin tüccar seçkinleri için büyük çapta bir meydan okuma olabileceğine işaret edilmektedir.”
TÖTONLAR VE BALTIK
“Korsan tehdidine karşı ilk kararlı tavır, merkezi Prusya olmak üzere Neumark’tan Estonya’ya kadar Baltık kıyısına yayılan ‘Alman Tarikatı Devleti’nden (Staat des Deutschen Ordens) yani Töton Şövalyeleri’nden geldi. Visby hezimetinin ardından korsanlar üç grup halinde farklı yönlere dağıldılar. Ancak Vitalienbrüder’in esas gücünü teşkil eden grup, Gödeke Michels ve Klaus Störtebeker’in önderliğinde Kattegat Denizi üzerinden Kuzey Denizi’ne yelken açtılar ve Ostfrezya kıyısında Marienhave’yi kendilerine üs edindiler. Böylece İngiliz-Flanders-Hanse ticaretinin en stratejik noktalarından birine yerleşmiş olan Vitalienbrüder ve kaptanları Klaus Störtebeker burada efsaneleşecek ve Alman denizcilik tarihinin unutulmazları arasına gireceklerdir.”
Kaynak: Deniz Mecmuası / VeryansınTV