Tüm olumsuzluklara rağmen umutlu olduklarını söyleyen Zafer Alten. 2016 yılına biraz buruk başladıklarını belirtti.
Zafer Alten ayrıca, “2015 Aralık’ta Ankara’da yaşanan patlama ile bombaların gölgesinde başladık 2016 yılına. Ama umudumuz vardı. Türkiye’ye gelecek turistler hem de yurtdışına gidecek misafirler açısından 2016 yılının yaraları saracağını, her şeyi toparlayacağını düşünüyorduk. Biz şirket olarak 2016’da da yine nehir charterında farklı tarihlerde birçok gemi şirketiyle çalıştık. Aslında bizim için de biraz avantajdı bu. Çünkü charter işinde arka arkaya yapılan seferlerde riskimiz daha büyük. Her hafta gemiyi doldurma zorunluluğunuz var. Ama dağınık tarihler veya farklı gemiler alırsanız o zaman gemi bazında riskiniz olur. O gemiyi dolduramama ihtimaliniz varsa da iptal edersiniz. Ama arka arkaya haftalık sürelerde bunu yapamazsınız” şeklinde konuştu.
Yılın başlamasıyla patlamaların devam ettiğini anlatan Alten, “2016’nın başında Sultanahmet’teki patlama, arkasından Taksim başta olmak üzere, sürekli çeşitli illerde olan terör olayları maalesef endişe ortamına soktu bizi. Dışardan gelen yolcu trafiği nerdeyse durma noktasına geldi. Gemi şirketlerinden Türkiye limanlarını içeren seferlerini iptal edenler oldu. Temsilcisi olduğumuz Carnival Corporation zincirindeki gemi şirketleri bu kadar olumsuzluğa rağmen devam kararı aldı. Birazda bekle gör politikasıydı bu aslında.
Mart-Nisan gibi ilk gemiler İstanbul limanına gelmeye başlamıştı. Holland America şirketinin yeni suya inen Koningsdam gemisinin ilk seferinde İstanbul ziyareti olmasına sebebiyle acentelerimizi ve basın ı gemiyi gezebilmeleri için davet etmiştik. Fakat son anda arttırılan güvenlik tedbirleri sebebiyle bu ziyareti iptal etmek zorunda kaldık..
Nisanı bu şekilde geçirdikten sonra Mayıs’a fena başlamadık. Ufak da olsa toparlanma tekrardan başladı. Fakat bayramın hemen öncesinde Atatürk Havalimanı’ndaki terör saldırısı şok yarattı. Dünya çapında haber olması nedeniyle gemi şirketlerinin rotalarını değiştirmesine ve iptallere yol açtı.
Bu kadar olumsuzluğa rağmen yine bir umut diye devam ederken ülke tarihine geçecek 15 Temmuz Darbe girişimi yaşandı. Eğer darbe gerçekleşseydi turizm büyük bir duraklama dönemi yaşayacaktı. İlk şoku atlattıktan sonra hızla hükümet yeni kararlar açıkladı. Yeşil pasaportların yurtdışına çıkışının yasaklanması, kamu personelinin izinlerini iptali ve arkasından OHAL ilan edilmesiyle işlerimiz hızla duraklamaya ve sekteye uğradı. O zamana kadar biz charter gemilerimizin büyük bir kısmını doldurmuştuk. Zorlandığımız bir gemiyi de İspanya’daki bir tur operatörüne tümüyle satıp riskimizi daha da azalttık.
İlerleyen süreçte ülke içerisinde olan çeşitli terör saldırılarının her geçen gün artması huzursuzluğu daha da artırdı. Akabinde Kurban Bayramı sönük geçti. Tüm turizm sektörünü etkiledi.
Dış politikadaki sorunlar da gelecek olan turisti çok etkiledi. Bir anda 2017’deki programların içinden Türkiye çıkarılmış oldu. Biz yine bir umutla erken rezervasyonu başlattık. Ekim de fena değildi. İlk satışlar güzel geldi. Kasım’da da iyi gidiyordu fakat aralık başı itibariyle tekrar durgunluk başladı. Ekonominin de yavaşlaması olumsuz olarak etkisi oldu. Ardından terör saldırıları sıklaşmaya başladı. Üstüne de yılbaşı saldırısının gelmesiyle artık işler tamamen durma noktasına geldi. Ondan sonra hızlı bir kur atağı şu anki tüm piyasayı adeta tamamen bir durgunluğa itti. Bir senenin kısa özeti bu şekilde oldu” ifadelerini kullandı.
Bu kadar karamsar bir tablo çizdim ama bu geçtiğimiz 2017 ye girdiğimiz yılbaşında ülke tarihinde de bir ilk gerçekleştiğini belirten Zafer Alten, “Biz 3 adet Nehir gemisi charterı yaptık. İlk sene bir gemiyle başladık, geçen sene 2 gemi, bu yıl 3 gemiyi de doldurduk. Biri tuna nehrinde, biri Ren Nehri’nde diğeri de Mozel-Ren Nehri kapsayan bir parkurdu. Üç gemide toplam 450 kişilik bir gruba hizmet vermiş olduk. Bu bize ve sektöre moral verdi.
2017’deki paket turlarının içeriğinde ki gemilerin sözleşmelerini 2016’nın Ocak ayında imzalıyoruz. Neredeyse 2 sene önceden programınızı yapmak zorundasınız.
2017 turlarımız için erken rezervasyon 2016 Ekim ayında başlamıştı. Nehir de kendi gemimizin ilk seferini Ramazan Bayramı döneminde başlayacak şekilde ayarlamıştık. İlk kampanyalarımızda da 300 Euro’ya yakın indirimler sunduk. Şu anda erken rezervasyonda bu tutar 200 Euro’ya kadar indi. Bunu şubat sonuna kadar sürdürmeyi düşünüyoruz.
Son 3 senelik kendi satış istatistiklerini incelediğimizde bu sene normal hedeflerin altına indik. Eski yıllarda bu dönemde yüzde 60’a yakınına ulaşıyorduk ama bu sene yüzde 30-40 arası bir orandayız. Geçmişle mukayese edildiğinde yaklaşık yüzde 40’ın üzerinde bir düşüş var. Talep azalması olabilir ama burada çok keskin bir düşüş var. Huzursuzluk, güvensizlik ve ekonomik koşulların üçünün birlikte tüketiciyi etkilemesi olarak ele alınabilir” şeklinde konuştu.
Bu yıl kurvaziyer gemilerinin uğramamasına rağmen İstanbul’un yolcu hafızalardan unutulmaması için gayret ettiklerini belirten Alten, “Princes Cruises’ın neredeyse tüm dünya ülkelerinde dağıtılan ve Türkiye ve bize bağlı ülkelerde dağıtımını bizim üstlendiğimiz, hatta Türk matbaalarında basılmasını sağladığımız kataloğuna, kendi inisiyatifimizi kullanarak ve ayrıca bütçe ayırarak İstanbul’un yer almasını sağladık. İstanbul’un unutulmamasını, Türkiye limanların unutulmamasını istiyoruz. İnsanların bir dahaki seyahat planlarını yaparken İstanbul’un da olması için bir vesile olacağını düşünüyoruz.
Türkiye’ye gelen farklı gemi şirketleri dünya üzerinde birbirlerine rakipler aynı zamanda. Rekabetten önce işbirliği önemli. Bu işbirliğinin tesisi meslek örgütünün birleştiricisi olan TÜRSAB ve devlet politikası olarak benimsenip, yetkili kişilerden oluşturulacak bir birliğe ihtiyaç var. Biz buna seve seve katkıda bulunuruz. Diğer rakip firmalarda bu tarz ülke yararına olacak konularda buna destek vereceğini düşünüyoruz. Ülkenin lehine olacak gelişmeler ve ileri vadeli yatırımlar için ellerinden geleni yapacakladır.
Kruvaziyer işine uzun vadede bakmak lazım. Türkiye’nin Akdeniz çanağındaki yıldız ülkeler arasında yer alması gerekiyor. Yıllardır yapılan anketlerde en çok görülmek istenen şehir İstanbul olarak gösterildi. Dünyanın yedi harikasının dışında İstanbul’daki eserler de burada yer aldı. Bu vesileyle bakanlıktan özel yetkileri ve bütçesi olan bir komiteyle yurt dışındaki gemi şirketlerinin bu işe karar veren kişileriyle görüşüp limanların ve gezilecek yerlerin güvenliğinin devlet tarafından sağlandığını, cruise pazarın devam ettiği gösterilebilir ve üstüne garanti verilirse ben inanıyorum ki gemi şirketleri hızlı bir şekilde değerlendirir bunu.
Boğaz geçişlerindeki ve liman yanaşma masrafların da bir şekilde düşürülmesi gerekiyor. Bu vesile ile bütün koşulları karşılıyoruz ve ayrıca ekonomiğiz de denebilir. Tüm Türkiye limanları gemi şirketlerinin ticari anlamda para kazandığı limanlardır. Bunun bizim ekonomimize çok büyük bir katkısı var” dedi.
İstanbul’a gelen turistlerin gezeceği bölgeler hakkında da görüşlerini bildiren Alten, “Bütün dünyada gezilen yerler ilk etapta tarihi bölgelerdir. Çünkü öncelikle insanlar sizin kültürünüze, tarihinize, tarihi yapılarınıza bakarlar. Dünya üzerinde genelde dini yapılar ayakta kalmıştır. Çok savaşlar geçirip depremler yangınlar sebebiyle pek çok tarihi bina yok olmuş ama dini yapılar bir şekilde korunmuştur.
İstanbul’a gelen bir gemi yolcusuna tarihin yanında modern kısımların da gösterilmesi bana göre artık şart. Avrasya Tüneli’yle Anadolu yakasına geçip, Bağdat Caddesi gibi modern, Üsküdar gibi tarihi semtlere götürüp, İstanbul’un sadece Sultanahmet’ten ibaret olmadığını anlatılması gerekiyor.
Bu sayede şehrimizdeki konaklama süresi de artar. Gelen misafirler de bu şehirde bir gün kalmak yetmiyor daha fazla kalalım diye karar verirler. İstanbul’un gemi şirketlerinin programlarında olma nedenlerinden biri de konaklamadır. Avrupa da gemi rotalarında 5-6 şehirde konaklama yapılır. Venedik, Barselona, Roma, Baltık denizinde San Petersburg’dur. Bunlardan biri de İstanbul olmalıdır. İstanbul’un en büyük avantajı gezilecek çok yeri vardır. Şehrimizin bazı eksikliklerinin giderilmesi de elzemdir. Mesela trafik sorunu, şantiyeler gibi… Bunlar pek hoş durmuyor. Bunlar da yakın zamanda aşılacak sorunlardır” diye konuştu.
Zafer Alten, “Ülkemizde limanlar son 10 seneye kadar sadece yük taşımacılığı anlamında düşünülmüş. Yolculuk açısından hiçbir yatırım yapılmamış. İstisna olarak bu alanda daha çok özel sektörün marina yatırımlarını görebiliyoruz. Hiç kimse yolcu limanının ileride ne kadar gerekli olacağını düşünmedi. Hâliyle devlet idaresi de bu konuda oldukça geç davrandı. Hala İstanbul da bir cruise limanı maalesef yok. Sadece ortada yapımı oldukça yavaş süren bir inşaat var..
Türkiye’de şirketler gidip Akdeniz de Barcelona limanını işletebiliyorlar. Yurtdışında yabancılarla bağlantısı olan bu tip firmaların her zaman iş getirme potansiyeli vardır. Muhakkak görüşleri alınmalıdır.
Türkiye’nin en büyük şehri, 20 milyona yaklaşan nüfusu, ekonomimizin yüzde 70’ini karşılayan İstanbul’da bir kurvaziyer limanın olmayışının bana göre mantıklı bir açıklaması bile yok. Dünyanın en büyük havalimanını, denizin altından tüneller, köprüler her şeyi yapabiliyoruz. Bir kurvaziyer limanı neden yapamıyoruz? Gemi şirketlerinin beklediği, düzgün bir liman, yolcu indiğinde şehri gezip gelebileceği vasıtalarında hemen yakınında olması gerekiyor. Biz ülke olarak bunu yapabilecek güçteyiz” şeklinde konuştu.
DENİZ HABER AJANSI