Türkçede "beyaz dağ" anlamına gelen Aktau, Kazakistan'ın güneybatısındaki Mangistau Yarımadası'nda bulunuyor. Mangistau eyaletinin idari merkezi olan Aktau, Hazar Denizi kıyısındaki konumu itibarıyla Azerbaycan, Rusya, Türkmenistan ve İran ile ortak deniz sınırını paylaşıyor.
Kazakistan'ın tek deniz kapısı olarak bilinen Aktau, 2018'de Hazar Denizi'nin hukuki statüsüne kavuştuğu 5. Hazar Ülkeleri Devlet Başkanlarının tarihi zirvesine ev sahipliği yaparak adını tüm dünyaya duyurmuştu.
MANGİSTAU'DA ÜLKE PETROLÜNÜN YÜZDE 25'İ ÜRETİLİYOR
Aktau şehrinin bulunduğu Mangistau Yarımadası açık hava müzesini andırıyor. Halk arasında "deniz dibi" olarak da adlandırılan bölgede 5 ila 10 milyon yıl önce Tethys Okyanusu'nun bulunduğu belirtiliyor. Doğal afetler sonucu okyanus suyunun çekilmesiyle oluşan toprak birikintisinden şimdilerde Üstyurt platosunun oluştuğu ifade ediliyor. Bölgede hala milyonlarca yıl öncesine ait köpekbalığı kalıntıları ve dişlerine rastlanıyor.
Kurak, çöl iklime sahip Mangistau bölgesinde yollarda çok sayıda deve sürüsü görmek mümkün. Kazakistan'ın inanç turizminin de merkezi olan Mangistau'da, Beket Ata, Şopan Ata gibi yeraltı camileri bulunuyor. Söz konusu kutsal mekanları ziyaret etmek için her yaz ülkenin dört bir yanından ziyaretçiler bölgeye akın ediyor.
Bunun yanı sıra ülke petrolünün yüzde 25'inin üretildiği Mangistau topraklarında ayrıca doğal gaz, bakır, fosforit, kaya kristali, cevher ve uranyum gibi kaynakların zengin rezervleri de mevcut.
"AKTAU KENTİNİN EN BÜYÜK ÖZELLİĞİ İSE ÇÖLÜN ORTASINDA İNŞA EDİLMESİ"
Ülke bağımsızlığını kazandıktan sonra iki kat büyüyen Aktau, kentte ve eyalette toplamda bir milyona yaklaşan nüfusuyla sadece ülkenin değil Hazar bölgesinin de hızla gelişen şehirleri arasında yer alıyor.
Kentin kuruluşunu ve tarihini bölgenin önde gelen sakinlerinden jeolog Amanjol Kartbay, anlattı. Kartbay, geçen yüzyılın ortalarında bölgede uranyum yataklarının keşfedilmesiyle Aktau kentinin temelinin atıldığını söyledi.
İlk başta Aktau'nun bir kent olarak değil uranyum yataklarında çalışan jeolog ve işçilerin oturduğu bölge olarak inşa edilmeye başladığını aktaran Kartbay, "İlk okula gittiğimde burası Aktau değil jeologlar yerleşkesi olarak geçiyordu." dedi.
Kartbay, Aktau'nun bir kent olarak ancak 1963'te inşa edilmeye başladığını belirterek, "Aktau kentinin en büyük özelliği ise çölün ortasında inşa edilmesiydi. Burada su kaynağı yok. İçme suyu olarak Hazar Denizi'nin suyunu kullanıyoruz. Bunun için çevreyi günlük hayata uyumlu hale getiren şehrimiz bu alanda dünya ödülüne de layık görüldü." diye konuştu.
"TÜRK YATIRIMCILARI, AKTAU'NUN TURİZM SEKTÖRÜNE BEKLİYORUZ"
Halkının büyük kısmının petrol ve doğal gaz sektöründe çalıştığı bölgede son dönemde ulaştırma ve turizm sektörlerinde de önemli imkanlar sunuluyor.
Aktau Vali Yardımcısı Abilkayır Baypakov, şu anda Hazar Denizi kıyısındaki Aktau şehrini turizm bölgesine dönüştürmek için çalıştıklarını ifade etti.
Baypakov, Aktau'yu Orta Asya'nın rağbet gören turizm rotası haline getirmeyi hedeflediklerinin altını çizerek, "Bölgemiz ne kadar hammadde kaynaklarına sahip olsa da geleceğimizi turizm sektörüyle ilişkilendiriyoruz. Bunun için her türlü imkanımız var. Halihazırda Hazar Denizi kıyısında 5 yıldızlı otel inşaatları sürüyor." diye konuştu.
Aktau'da Serbest Ekonomik Bölge'nin faaliyet gösterdiğine dikkati çeken Baypakov, "Söz konusu bölgede, yabancı yatırımcılar için vergi muafiyeti başta olmak üzere önemli fırsatlar sunulmuş durumda. Kentimizin turizm sektörüne Türk yatırımcılardan yoğun ilgi var. Onları bekliyor ve sıkı bir iş birliğine hazır olduğumuzu belirtmek istiyorum." ifadesini kullandı.
"KURIK LİMANI'NDAN GEÇEN TOPLAM TIR KAPASİTESİNİN BÜYÜK ÇOĞUNLUĞUNU TÜRK TIRLARI OLUŞTURUYOR"
Zamanında tarihi İpek Yolu'nun kuzey güzergahının geçtiği Aktau kenti, bugünlerde Avrupa, Türkiye, Gürcistan, Azerbaycan, Kazakistan ve Çin arasındaki stratejik ulaşım rotası haline gelen Trans Hazar Koridoru güzergahındaki konumuyla dikkati çekiyor.
Hazar Denizi'nin doğu kıyısında ve Aktau şehrinden 90 kilometre uzaklıkta yer alan Kurık Limanı, yıl boyu söz konusu güzergahlarla araç, demir yolu ve gemilerle taşınan yükleri kabul ediyor ve geçişini sağlıyor. Bu yıl açılışının 5. yılını dolduran Kurık Limanı, ülke bağımsızlığını kazandıktan sonra inşa edilen ilk liman olma özelliği taşıyor.
Kurık Limanı Genel Müdürü Serik Ahmetov, limanın yıllık kapasitesinin milyon ton civarında olduğunu aktararak, bu yıl bölgedeki jeopolitik durum nedeniyle araç ve yük geçişinde önemli artış beklediklerini söyledi.
Ahmetov "Kurık Limanı, Kazakistan'dan Hazar Denizi üzerinden Azerbaycan, Gürcistan, Türkiye ve Doğu Avrupa'ya uzanan orta koridorda yer alıyor. Son jeopolitik olaylarla bağlantılı olarak bu koridorun önemi daha da arttı. Sadece son bir ayda hacimde üç kat artış kaydettik." dedi.
Kazakistan'ın Hazar Denizi kıyısındaki tır geçişlerini sağlayabilen tek limanın Kurık olduğuna işaret eden Ahmetov, "Özellikle (Kovid-19) salgın döneminde kara sınırlarının kapatılmasıyla tır şoförleri için önemli güzergah haline geldik. Kurık Limanı'ndan geçen toplam tır kapasitesinin büyük çoğunluğunu Türk tırları oluşturuyor. Şu anda Türkiye, Orta Asya'ya giren yaklaşık 50 bin tırdan bahsediyor." şeklinde konuştu.
Bunun yanı sıra Kurık Limanı'ndan Azerbaycan'ın Bakü şehrine yolcu seferleri düzenlendiğini dile getiren Ahmetov, "Bugüne kadar söz konusu seferleri işçiler ve tır şoförleri kullanıyordu. Son zamanda turistik amaçla kullanılması için yoğun ilgi görüyoruz. Limanın yolcu istasyonunun inşaatını tamamladıktan sonra Hazar Denizi üzerinden yolculuk yapan turist sayısının artmasını bekliyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
DENİZ HABER AJANSI