İstanbul Defterdarı Fahrettin Özdemirci ve İstanbul Vergi Dairesi Başkanı Bekir Bayrakdar’ın da katılım sağladığı IMEAK Deniz Ticaret Odası aylık olağan toplantısında sektörün genel durumu ve sıkıntılarına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Deniz Ticaret Odası Başkanı Metin Kalkavan, sektörün sıkıntılı olduğunu ancak karamsar olunmaması gerektiğinin altını çizdi.
Denizcinin herzaman fırtınalara hazırlıklı olması gerektiğine vurgu yapan Kalkavan, “Karamsar olmaya gerek yok. Sonuçta denizcilik işindeyiz, deniz bir göl değil. Denizdeysen fırtınalara alışkın olacaksın. Denizcilik meşakatli iş. Herkesin yapamayacağı, herkesin yapmaması da gereken bir iş. Böyle baktığımızda hırsızın hiç mi suçu yok? Çok suçumuz var. Ne oldu da 2008’e kadar herşey iyiydi de şimdi ne oldu? Kriz beklenmedik büyük bir kriz, bizim krizimiz değil dünya krizi. Farklı olan şu denizci olan ülkeler çok farklı. Gerçekten denizci olan ülkelere bakıyorsun durum farklı. Bu noktalara gelmek kolay şey değil. Ciddi bir emek istiyor, eğitim istiyor. Dolayısıyla böyle baktığımızda bir Norveç’e naktığınızda büyük farkı görebiliyorsunuz” şeklinde konuştu.
Denizcilik denildiğinde akla ilk olarak armatörün geldiğini ve armatörün zengin bir zümreyi temsil etmesinden dolayı denizciligin toplum tarafından dogru algılanmasında güçlüklere yol açtığına değinen Kalkavan şöyle konuştu:
Denizcilik şöyle biliniyor, algılama şu; deniz taşımacılığı dediğimiz zaman armatör akla geliyor. Armatörlük dünyada çok zengin olarak bilinen bir zümreye ait sıfattır.Dünyanın hangi ülkesine giderseniz gidin armatör dediğiniz zaman o zengin üst tabakaya ait olan insanı temsil eder. Bu Onassis’le tavan yapmıştır. Gücüyle ABD başkanının eşiyle evlenme noktasına götürmüştür işi. Orada armatörlük algısı tavan yapmıştır. Bu her zaman için doğru mudur? Gemi inşaatında bu biraz daha farklı. Ama denizcilikte, denizde ana öge gemidir. Gemi yoksa hiçbir şey yok. Liman da yok, tersane de yok, yakıtçı da yok, dizayner de yok. Yani o gemiyi yapan müteşebbis, donatan dediğimiz risk alan, denizcilikte denizde ana omurga gemiyi, armatörü, donatanı tarif eder. Bu da gerçekte bizim toplumda doğru algılanmıyor. Biz sabahtan akşama anlatalım bu algının değişmesi kolay olmayacak. Ankara’da bir algı var, denizciler devamlı ağlar. Afedersiniz pislediği yeri kendilerinin zannedeler, hem zaten zenginler kazandıkları zaman bize mi verdiler? Zaten kazanç vergisinden muaflar vergi vermezler. Ama işin gerçeği böyle değil. İşin gerçeği, deniz taşımacılığı dünyada vergi istisnasına (kazanç vergisi) tabi tutulan ender sektörlerden biri. Şartları eşitlemediğiniz zaman rekabet etmek çok kolay değil. Dolayısıyla bizde de ikinci sicil olarak çıkarılan, milli sicilin yanında ulsulararası gemi sicili bu şartları sağlasın, yabancı bayrakla dolaşılacağına yerli bayrakla dolaşılsın diye o dönemin siyasetçilerini ikna ettiğimiz ve kabul gören bir yaklaşımdı.
Eşit şartlarda verildiğinde çok daha iyisini yaparız
Farklı ülkelerde denizcilik alanında verilen destekler konusuna da değinen Kalkavan, rekabet için şartların eşit olması gerektiğini ve şartlar eşit olduğunda Türk denizcilerinin çok daha iyi işler çıkaracağını söyledi. Denizciliğin ülke için çok önemli bir sektör olduğunu ve bunu anlatmak için çok çalıştıklarını belirten Kalkavan, “Dünyanın en genç filolarına sahip ülkelerden biri Almanya ve çok güzel bir sistemleri var. Sistemin altında yatan konsept şu; dünya denizlerinde kazanılan parayı vergilememek fakat bir şartla; manegmenti bende yapılacak, kaydı bende tutulacak. Tek şartları bu. Çif bayrak dediğimiz, dual bayrak çekme imkanı sağlıyor. Yani kendi siciline kaydeder, kendi siciline kayıtlı olan gemiye Sicilya veya Liberya bayrağı çekme imkanı verir. Kaydını tutar, manegmentini yaptırır, bankalardan kredi kullandırır herşeyi yapar ama şartı şudur; dünya denizlerinde kazanılan parayı herşeyi belgeleyeceksin. Bu bir konsept. Bunu anlatmaya çalıştık. Kim kaybediyor? Almanya bundan kaybediyor mu? Denizcilik ülke için önemli bir sektör. Bunu anlatmaya çalışıyoruz. Eşit şartlar verildiğinde iddalıyız çok daha iyi işler çıkaracağız. Tersanecilikte, gemi inşada çok iyi işler yapabilecek güçteyiz. Sırf ekonomik olarak değil; istihdam olarak, ihracat olarak, ödemeler dengesine katkı olarak önemli bir alan. En büyük avantajımız bu alanda çalışmak isteyen binlerce insanın olması” dedi.
Sektör için ümitsiz olunmaması gerektiği, dünyanın hızla büyüyüp geliştiğini söyleyen Kalkavan, bu gelişim ve değişimlere reaksiyon göstermekte geç kalındığına dikkat çekti.
İdare ile yürütülen çalışmalarda bürokratların sürekli değişmesinden kaynaklı olarak işleyişte yavaş kalındığına değinen Kalkavan, “Tam öğretiyoruz, tam verim almaya başlayacağız pat bürokrat değişiyor. Siyasette de bu olmaya başlayınca daha büyük sıkıntı yaşayacağız. Yoksa son dönemlerde 400’ün üzerinde mevzuat düzenlemesi yapıldı denizcilik için. Bu bir rekordur. Neredeyse 6 günde bir mevzuat değiştirildi. Sektör büyüyen bir sektör, sektör çok dinamik bir sektör, dünyanın ihtiyacı olan bir sektör. Çok değişik kolları olan, bir keyif tarafı yatlarımız marinalarımız, bir normal hizmet tarafımız yolcu taşımaları, bir sanayi tarafı gemi üretimi, bir mamül veya yarı mamül ürünlerini taşıyan tarafı taşımacılığıyla korkunç bir dev. Dünyanın en büyük parasının döndüğü sektörlerden bir tanesi. Esas hadise biz bundan ne kadar pay alacağız” ifadelerini kullandı.
Öte yandan toplum olarak denizciliğe ve denizciye bakış açısına sitem eden Kalkavan “Bizim bir diğer eksikliğimiz de enerjiyi doğru kullanamamak. Enerjiyi, tartışmakla boşa harcıyoruz. Dünyada enerjiyi doğru kullananlar yukarı çıkıyor. Bizleri de işveren, iş yaratan olarak görmek lazım. Götürücü hırsız olarak görmek doğru değil. Ama malesef kime anlatırsak anlatalım Türkiye’de iş adamlığı tanımında çok fazla deformasyon var. Bunu da çok kısa zamanda çözmek zor” dedi.
Hakkı Taşdemir - Deniz Haber Ajansı