Marmara Denizi’nde son görülen 15 yılın en yoğun deniz salyası çevre felaketine dönüşürken Çanakkale’nin derinliklerinde yatan tarihi miras 1. Dünya Savaşı batıklarının durumunu gözlemlemek için bilimsel inceleme yapıldı.
Dünyanın en büyük ve gerçekçi sualtı tarihi parkını hizmete açmayı bekleyen Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı (ÇATAB) deniz salyası istilasının etkisini araştırmak için bilim insanlarını ve sualtı uzmanlarını bölgeye davet etti.
ÇATAB’ın davetiyle Bandırma 17 Eylül Üniversitesi’nden Prof. Dr. Mustafa Sarı, Çanakkale 18 Mart Üniversitesi’nden Prof. Dr. Adnan Ayaz ve Prof. Dr. Uğur Altınağaç, İstanbul Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ufuk Kocabaş, sualtı görüntüleme uzmanları Ateş Evirgen, Ali Ethem Keskin ve Ferhan Coşkun, uzman dalış eğitmeni ve batık gemilerin rehberi Ercan Zeybek Çanakkale Boğazı ve Gelibolu çevresinde dalışlar yaptı. Gökhan Karakaş’ın katıldığı dalışlar Eftelya Dina dalış teknesiyle gerçekleşti.
BATIKLAR DENİZ SALYASI İSTİLASINDA
Çanakkale Boğazı içinde 1914 yılında 35 denizciyle batan Mesudiye gemisi ile 1966 yılında batan ticari gemi Kaptan Franco’nın yoğun müsilaj etkisiyle adeta görünmez olduğu, müsilajın batıkların bulunmasını bile neredeyse imkansız hale getirdiği görüldü. Marmara Denizi’nin Karadeniz akıntısıyla çıkış noktası olan Çanakkale Boğazı’ndaki batıkların ne yazık ki deniz salyasından çok etkilendiği ve dalış turizmi başta olmak üzere pek çok etkinlik için geçici süre kullanılamayacağı anlaşıldı. Boğazın içinde bulunan Halep ve denizaltı ağları gibi tarihi batıklarında müsilaj etkisinde olduğu tahmin ediliyor.
BOĞAZ ÇIKIŞINDA ŞARTLAR DEĞİŞİYOR
Milliyet’ten Gökhan Karakaş’ın haberine göre, 61 kilometre uzunluğundaki Çanakkale Boğazı’nda etkili olan Karadeniz yüzey akıntısı Marmara’nın sularını Ege Denizi’ne doğru taşırken Gökçeada’ya vurarak müsilaj yığınları oluşturuyor. Gökçeada’ya ulaşmadan önce kuzeye yönelen deniz salyasının etkisini yitirdiği gözlense de Çanakkale’nin tarihi batıklarının en turistik olanı HMS Majestik’te varlığı hissediliyor. 1915 tarihinde Alman denizaltısı U 21’in batırdığı HMS Majestik’in patlamamış topları, gözlem kulesi ve silah bataryalarında sarkıt şeklinde gözlenen deniz salyası aralıklarla öbek oluşturuyor.
SAROS KÖRFEZİ, LUNDY’İ KORUMUŞ
Dünyanın kendini temizleyen ender ekosistemlerinden Saros Körfezi’ndeki batıkların ise müsilajın yıkıcı etkisinden kurtulduğu gözlendi. Kaptan Cousteau’nun da araştırma yaptığı körfezin Büyükkemikli burnundaki HMS Lundy dalışında deniz salyası görülmedi. Bilim insanları ve uzmanlar geminin ambarları dahil her yerini incelerken deniz salyası çok küçük sarkıtlar dışında göremedi. 1915 yılında batan İngiltere donanmasına ait geminin Nisan ayındaki dalışlarda gözlenen müsilaj öbeklerine rastlanmamışı dalış ekibindeki herkesi mutlu etti. Temiz kalmasını Saros Körfezi’nin doğal yapısına bağlayan uzmanlar, güçlü akıntı ve temiz su girişiyle bölgedeki batıkların turizme devam edeceği yönünde birleşti.
“UMARIZ BATIKLARDA HİDROJEN SÜLFÜR OLUŞMAZ”
Dalışa açılmasıyla bölgenin turizmi adına önemli kaynak olacağı düşünülen İngiliz gemisinin üzerindeki deniz salyasının yok olmaya başladığını söyleyen Prof. Dr. Ufuk Kocabaş, Nisan ayındaki görüntünün kısmen değişmesinden umutlandıklarını vurguladı. İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Taşınabilir Kültür Varlıklarını Koruma ve Onarım Bölüm Başkanı Prof. Dr. Kocabaş, “Kaptan Franco’nun hazin hali sualtı kültür miraslarımız için tehlikeli gidişatı özetliyor. Kaptan Franco da yüzeyden dibe kadar deniz salyasının yıkıcı etkisini gördük. Marmara Denizi’ndeki hidrojen sülfür oluşumu ulusal mirasımız batıklar üzerinde oluşursa bozulma hızlanır. Hidrojen sülfür metal kalıntıların bozulmasını 5 kat hızlandırır. Müsilajın teşhisinin, sebep sonuç ilişkisinin tam tespiti sualtı kültür mirasımızın korunması için çok önemli. HMS Majestik’i Nisan ayında kontrol amaçlı incelemiş müsilajın etkisini yoğun gözlemlemiştik. 2 ay sonra yaptığımız bu dalışta ise 15 metreden itibaren etkisinin azaldığını gördük. Şimdi daha iyi ama halen tam temizlenmediğini belirledik. Boğazın dışında olması HMS Majestik’e fırsat veriyor. Temizlenmesi uzun süreceği için önlemlerin sıkı şekilde taviz vermeden devam etmesi gerekli. Büyükkemikli koyundaki HMS Lundy üzerinde müsilaj etkisini yitirmiş. 1915 tarihi batıklarının ulusal kültür mirasımız olduğunu ve savaş tarihi açısından önem taşıdığı bilincinde olmalıyız. Kesin konuşmak için çok erken” dedi.
“SAROS ATLATIYOR AMA ÇANAKKALE BOĞAZI ALARM VERİYOR”
Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Adnan Ayaz, Çanakkale boğazı içindeki Kaptan Franco’da deniz salyası nedeniyle görüşün yok denecek kadar az olduğunu, doğal oluşum mercanların, balıkların ve süngerlerin olumsuz etkilendiğini vurguladı. Prof. Dr. Ayaz, “Kaptan Franco’da sargos, akya, ıstakoz, karagöz sürüleri yuva yapardı artık görülmüyor. Mercanlarda beyazlaşma başladı. Boğaz dışında HMS Majestik’te kötü bir tablo göremedik, HMS Lundy ise körfezin güçlü sistemiyle ufak hasarlarla atlatıyor. Müsilaj, Saros Körfezi’nde etkisini yitirmesi bizi sevindirdi ama Çanakkale Boğazı için acil önlem alınmalı. Deniz salyası 15 metre tabaka halinde Ege Denizi’ne akıyor. Boğazdan çıkan akıntı Bozcaada’dan Limni’ye gidiyor. Rüzgarlarla Gökçeada etrafını dolaştıktan sonra Saros’un içine lodos akıntısıyla gidiyor. Saros iyi diye Çanakkale Boğazı’nı boş veremeyiz ve tedbirleri hayata geçirmeliyiz” dedi.
“REHAVETE KAPILMADAN ÖNLEMLERLE KORUMALIYIZ”
Bandırma 17 Eylül Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Sarı, Kaptan Franco ve Mesudiye batıklarının görüntüleriyle dehşete düştüğünü belirtirken Saros’da ki yenilenmeyle umutlandığını vurguladı. Prof. Dr. Sarı, “HMS Majestik müsilajdan çok tahrip olmuş ama boğazın dışında olduğu için atlatmaya başlamış. Halen üzerinde deniz salyası olduğunu gördük ama Akdeniz suyuyla birlikte kısmen yenilenmiş. Her zaman söylediğimiz gibi ikili yapı nedeniyle batığın üzerinde müsilaj tutunamamış. Kaptan Franco’daki yoğunluklu deniz salyasını HMS Majestik ve HMS Lundy’de görmemek umut verdi. Süngerler sağlıklı. Bu büyük avantaj çünkü Marmara’daki tüm süngerler öldü. Saros Körfezi’nde olduğu gibi Ege Denizi’nde büyük deniz salyası istilası beklemiyor. Deniz ekosisteminin korunması çok önemli. Kendi kendini temizlese de Saros’u korumalıyız. Umutlansak bile rehavete kapılmamalı tüm önlemleri acilen hayata geçirmeliyiz” dedi.
“TARİHİ ZENGİNLİĞİMİZİN KORUNMASI İÇİN ÇABALIYORUZ”
Batıkların korunması için uzmanların görüşlerini alan Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanı İsmail Kaşdemir ise, her tesislerinde ileri biyolojik arıtma sistemi uyguladıklarını vurguladı. Batıkların korunması için uzmanların görüşlerini alan Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanı İsmail Kaşdemir, her tesislerinde ileri biyolojik arıtma sistemi uyguladıklarını vurguladı. Kaşdemir, “Tarihi Alan içerik olarak dünyanın en zengin sualtı parkını oluşturmakta. Bu tarihi zenginliği korumak için çabamız sürüyor. Deniz salyası nedeniyle Gelibolu Tarihi Sualtı Parkında bulunan batıklarda son durumu bilim insanları ile inceledik. Daha önce planladığımız üzere Çanakkale Savaş Batıkları bu sene dalış turizmine açılacak, batıkların müsilajdan daha az etkilendiğini görmek umut verdi” dedi.
DENİZ HABER AJANSI