Lüksü tasarlamak hiç kolay iş değil. Öncelikle “biricik” ve konforlu olmalı... Bu konuda başarılı isimlerden biri Rıza Tansu. Dünya onu tasarladığı lüks teknelerden tanıyor. İlk başta mobilya tasarımıyla sektöre giren Tansu, deniz tutkusunun peşinden gitti. Onu diğer tekne tasarımcılarından ayıransa balıkçı tekneleri, araştırma gemileri ve mayın tarama gemilerini yat modellerine uygulaması oldu. Sonrasında Rıza Tansu tasarladığı teknelerle 2012 Show Boats Design Ödülü, 2013 World Superyachts Ödülü ve 2015 World Superyachts Ödülü’nü aldı. Bu saydıklarım yat sektörünün Oscar’ları niteliğinde... Rıza Tansu ile denize karşı sohbet ettik.
■ Tekne tasarımına nasıl merak saldınız?
1996’da kulübüm Fly-Inn’i sattım. Sonra da yat tasarımına ve inşasına eğilmek istedim. Aslına bakarsanız aldığım eğitim de bu yöndeydi.
■ Eğitiminiz neydi?
Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde endüstriyel tasarım eğitimi aldım. Mobilya tasarımıyla başladım, iç mimarlığa geçiş yaptım. Biliyorsunuz, yat tasarımında mimari, iç mimari, grafik tasarımı ve özellikle endüstriyel tasarımla iç içe olmalı.
■ Tasarımlarınızın her detayıyla ilgilenir misiniz?
6 yıl öncesine kadar öyleydi ama artık hem tasarım hem de imalat bölümlerimizde kıymetli bir ekip var. Büyük siparişler alıyoruz.
■ Tekneleriniz dünyada çok tanınıyor.
1996-2006 yıllarında bütün tekne tiplerinin, yat tasarımına nasıl uygulanabileceği ve formun işlevselliği konusunda çok çalıştım. 20 yıl önce bu işe başladığımda balıkçı teknelerini, araştırma gemilerini, mayın tarama gemilerini yata çevirmek ya da esinlenip yat tasarımı yapmak gibi bir akım başlamıştı. Bunların asıl kullanım amaçlarıyla yat kullanımı pek uyuşmuyor. Hepsini tasarlama, yapma ve deneme imkânım oldu, şanslıyım.
‘EZBERİ BOZDUK!’
■ Ne muhteşem bir dönüşüm...
Evet, öyle... Bütün bu sürecin sonunda “Nomade” isimli tekneyi tasarladım. Suya indirdiğimizde tüm endüstrinin gözü üstümüze çevrildi. Ezberi bozduk! 2011’den beri neredeyse tüm yabancı markalar bizi taklit etmeye başladı. Teknelere dikkatlice bakan biri bunu rahatlıkla görebilir. Hatta benim yapıp yapmadığımı, taklit olup olmadığını da anlayabilir.
■ Fuarlara katılıyor musunuz?
Pek sayılmaz. Sadece her yıl eylül sonunda Monaco Yacht Show’a katılıyoruz.
■ Yaptığınız teknelerin fiyat aralığı nedir?
7 milyon 500 bin Euro’dan başlıyor, 15 milyon Euro’ya kadar gidiyor.
■ Sipariş aldıktan sonra nasıl çalışmaya başlıyorsunuz?
Her şey bir akşam yemeğinde peçeteye çizilen bir eskizle başlıyor. Sonra tasarım ve yapım dahil 1.5 yıllık süreç başlıyor. Bu süreci keyifli hale getirmek, verilen sözleri tutarak mümkün oluyor. Tekne suya indikten sonra da ilişki tam gaz devam eder. Demek istediğim hem dost hem de destek olurum.
■ Yurtdışından aldığınız tekne siparişlerini Türkiye’de mi yapıyorsunuz?
Evet. Sadece gemi mühendisliğini Hollanda’da yaptırıyoruz.
■ Öyleyse müşteriniz teknenin yapım aşamasını nasıl takip ediyor?
Genellikle müşteri temsilcileri ya da kaptanları takip eder. Kendileri de belli aşamalarda ziyaret ediyor. Yapım aşamasını görmeleri gerek. Biz firma olarak müşterilerimizi en iyi şartlarda ağırlamaya dikkat ederiz.
■ Türkiye’de hangi ünlülerle çalıştınız?
Kendileri söylemedikçe müşterilerimizin isimlerini vermemek mesleğimizin bir parçası. Bu tüm dünyada böyle. Hatta ofiste bile proje isimlerinin kod isimleriyle anılmasına dikkat ediyoruz; herkesin bir kodu var.
■ Sadece sipariş üzerine mi çalışıyorsunuz?
Hayır. Sipariş teknelerin yanı sıra her zaman bir tekne de fazladan yapıyoruz. Bunu ya yapım esnasında ya da Monaco Yacht Show’da satıyoruz.
‘AVRUPA’YLA REKABET EDİYORUZ’
■ Bizde tekne tasarım eğitimi ne durumda?
Aslında tekne tasarımı dünyada da çok yerleşik bir disiplin değil. Göreceli olarak yeni bir meslek... 1960’lara kadar yat tasarımını gemi mühendisleri, stilistler ve iç mimarlar ender olarak birlikte yapardı. 1960’lı yılların ortasında Jon Bannenberg, tekne tasarımcılığını bu disiplinlerin tümünü hatta fazlasını bünyesinde bulunduran tek bir meslek olarak yarattı. Günümüzde bilinen yat tasarımcılarının neredeyse tamamı Bannenberg’in ofisinde yetişmiş. Birçok ülkede olmamasına karşın, Türkiye’de yat tasarımı eğitimi veren Maltepe Üniversitesi var.
■ Yani Türkiye’de yat sektörü gelişim aşamasında mı?
Yat yapımı emek isteyen bir iş. Ülkemizde el emeği ve işgücü hesaplı; o açıdan avantajlı bir durumdayız. İş kalitesine de dikkat edildiği sürece daha da gelişmemesi için bir sebep olmadığına inanıyorum.
■ Avrupa ile rekabet edebilir miyiz?
Daha önce ucuzluğumuzla çekici bir pazardık, şimdi kalitemizle de ilgi çekiyoruz. Yani rekabet ediyoruz.
■ Daha çok ne tarz taleplerle karşılaşıyorsunuz?
Tarzımız çok belli olduğundan müşterilerimiz bunu bilerek bize geliyor. Dolayısıyla tasarım ve uygulama süreci çok hızlı gelişiyor. Tekneyi nasıl kullanacaklarını dinledikten sonra istedikleri yerleşimi kendi anlayışımız dahilinde tasarlamaya çalışıyoruz. Genelde bu şekilde ilerliyoruz ve sonuç iki tarafı da memnun ediyor.
■ Yat tasarımlarınızda geniş yaşam alanları yaratmaya dikkat ediyor musunuz?
Biz teknenin Londra veya Paris’te çok katlı ve süslü bir şehir binası değil, rahat ve sade bir plaj evi olması gerektiğini düşünüyoruz. Yeterince kapalı alan ve bolca açık güverteler olması gerek. Tekne ne kadar büyük olursa olsun denize yakın olmalısınız. Ayrıca hidrolik açılır kapanır balkon ya da garajlardan kaçınıp bunları mimari tasarımın bünyesinde mümkün olduğunca basit çözmeye çalışıyoruz. Her zorlama ve kompleks ekipman, keyfinizi kaçırmak hatta tekne üzerinde geçireceğiniz zamanınızı azaltmak için tehdit unsuru oluşturabilir. Riski mümkün olduğunca aza indirgiyoruz.
■ Yat trendleri neler?
Trendlerle hiç ilgilenmiyorum. Doğru olduğuna inandığımızı yapmaya çalışıyor ve takip edilen hep biz oluyoruz. Pratik, sade, çok iyi planlanmış şekilde hareket ediyoruz.
'PARÇAYI GEREKİRSE ÖZEL UÇAKLA YETİŞTİRİYORUZ'
■ Avrupa’ya yaptığınız bir teknede arıza olduğunda ne yapıyorsunuz?
Tekne sahibinin, teknesi üzerinde geçirdiği zamanın kalitesi çok önemli. Teknik bir aksaklık olduğunda anında gidermek gerek. İtalya sahillerinde su yapıcının filtresi tıkandı diyelim. Normalde tersane, teknenin bulunduğu bölgedeki teknik servisi yönlendirmeye çalışır. Ama yaz sezonunda bu servislerden anında cevap almak zor; en az 2 gün bekleyecek. Zaten tekne sahibinin de değerli 1 ya da 2 günü var. Biz başkalarına güvenmek yerine kendi teknik elemanımızı ve değişecek parçayı gerekirse özel uçakla yetiştiriyoruz. Teknenin bulunduğu yere yakın uluslararası havalimanı olmuyor, biz de o zaman küçük havalimanlarını kullanıyoruz. Belki 200 Euro’luk basit bir problem bize 100 misline mal oluyor, ama bunu yapmadığınız sürece de markalaşmak mümkün değil
'BANA HEP ÇOK İLGİNÇ GELMİŞTİR'
■ Siz kendinize tekne yaptınız mı?
Evet, tasarımcının yaptığını denemesi, onunla yaşaması eksilerini ve artılarını görebilmesi açısından çok önemli. Ayrıca üretim tekniklerinin tasarımla uyuşması da çok mühim. Her zaman hayal edilenler gerçekleşmeyebiliyor. Bunları öğrenerek ilerlediğinizde tasarım başarılı oluyor. Bütün bunları gözlemlemek için 20 yılda kendime 3 tekne yaptım. Bu maliyetli bir deney ama bir tasarımın nasıl çalıştığını uzun süre tecrübe etmeden başkalarına anlatmanız, yönlendirmeniz mümkün değil.
■ İşinizde dikkat ettiğiniz unsurlar nedir?
Zamanında ve bütçeyi aşmadan teslim etmek.
Tekne tasarımında ilham kaynağınız neler?
Yalın, dürüst ve işlevselliği takip eden form.
■ Gelecek projelerinizden bahseder misiniz?
Biri proje aşamasında olmak üzere 39 metre ile 44 metre boyları arasında 5 tekne var.
■ Bu işte size ilginç gelen bir nokta var mı?
Bir konuda sırasıyla mahallenizde, şehrinizde, ülkenizde sonra da dünyada kabul görürsünüz. Bizdeyse kabul görmeniz için önce kendinizi dünya çapında kanıtlamanız gerek! Her şey tersten yani... Bu bana hep çok ilginç gelmiştir.
Kaynak: Habertürk
Deniz Haber Ajansı