Edirne’nin Keşan ilçesi Sazlıdere Köyü mevkiinde BOTAŞ tarafından yapılması planlanan “Saros FSRU Gemi İskelesi” projesi çevrecilerin tepkisini çekmeye devam ediyor.
Trakya Platformu’dan yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:
*Marmara Denizinin başına gelen devasa kirletme faaliyetinde ısrar gibi Saros FSRU Liman inşaatı ve işletmesinde ısrar ve halkla inatlaşma devam ederse Saros Körfezi'mizin geri dönülmez kaybı gerçekleşecektir.
*FSRU Doğalgaz Limanı inşaatı ile Saros Körfezi ekolojik açıdan çok kritik bir sürece itilmek istenmektedir. Marmara Denizi’nin atıklarla oksijensiz bırakılarak kirliliğin salyalaşması örneğinden çevreyi korumakla görevli Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın ders alması gerekmektedir. Einstein'a atfedilen tabir ile “aynı şeyleri yaparak farklı sonuçlar beklemek aptallıktır.”
*Marmara Denizi merkezi iktidar ve yerel iktidar yetkililerinin gözleri önünde yok edilmiştir. Marmara Denizi'ni kirleten vicdansızlık ve göz yuman umursamazlık Trakya’mızdaki yıkım projelerine karşı halkın özgücüne dayanmak dışında bir çare olmadığını göstermektedir.
*T.C.Çevre ve Şehircilik Bakanlığı açısından Saros Körfezi'ni kirletip yok edecek Saros FSRU Doğalgaz Liman ve Kara Boru Hattı çalışmalarını durdurmak kamu yararı için zorunluluktur. Daha fazla orman, kıyı, tarım ve deniz tahribatı yapılmadan Saros Körfezi'ndeki FSRU liman çalışmalarını durdurmak bilim ve hukukunda gereğidir.
İNŞAAT ACİLEN DURDURULMALI
Saros Körfezi’nin doğal varlıklarıyla birlikte korunması için Saros FSRU inşaatının acilen durdurulması gerektiği belirtilen açıklamada, Trakya’da, Saros’ta yaşayan insanların oylarıyla seçilmiş olan Trakya Belediyeler Birliğini ve Marmara Belediyeler Birliğini sessizliğini bozmaya, doğal varlıklarımıza, denizlerimize aktif şekilde sahip çıkmaya ve bu yıkım faaliyetlerine karşı halk ile birlikte hareket etmeye çağırıyoruz. Saros Körfezi'nde bu zulmü bizlere yaşatanları da bu vandalizme sesini çıkarmayanları da tarih bir gün mutlaka yargılayacaktır.
“İNSANLIK CİDDİ BİR YOL AYRIMINDA”
Trakya Platformu’dan yapılan açıklamanın devamında şu ifadelere yer verildi:
*2020 Eylül ayında Birleşmiş Milletler açıkça ‘insanlığın ciddi bir yol ayrımında bulunulduğu, doğayı kurtarmak için acil harekete geçmesi gerektiği’ konusunda uyarıda bulunmuştur. Doğa umursanmadan, sadece çıkarlar düşünülerek gerçekleştirilen bu zihniyetin en tipik örneğini, Saros FSRU projesinde ve iç bir deniz olan Marmara Denizi'nde gözlemlemekteyiz.
*1971 tarihli İstanbul Kanalizasyon Projesi'nde (DAMOC 1971) atıkların arıtılması öngörülürken, İstanbul Kanalizasyon Projesi Revizyonu'nda (CAMP-TEK-SER 1975) arıtma yerine, Akdeniz'den gelip Karadeniz'e ulaşan, tuzlu ve dolayısı ile yoğun alt akıntının bir “taşıyıcı bant” (konveyör) olarak kullanılıp, arıtılmamış atıkların bu yolla Karadeniz'e postalanması yoluna gidilmiştir.
*Zamanında bilim insanlarının ve kurumların karşı çıktığı bu proje her şeye rağmen “bu kadar büyük bir proje gerçekleştirilirken, mikroskobik planktonların ne önemi olabilir ki?” söylemi ile bir anlamda bilim ile inatlaşarak, 1989 senesi başında, atıkların arıtılmaksızın “Derin Deniz Deşarjı” adı altında Marmara Denizi'ne basılması hayata geçirilmiştir.
*1989 Temmuz ayında Marmara Denizi tarihinde ilk defa kırmızı-su (red-tide) olgusuna rastlanmıştır. 1989 Ekim ayında Marmara Denizi tarihinde ilk defa, Sarayburnu – Tuzla –Adalar üçgeninde kitlesel balık ölümlerine rastlanmış, durumun yarattığı şaşkınlık dolayısı ile İstanbul, Ankara ve bazı Karadeniz'e kıyısı olan kentlerde Valiliklerce balık satış ve tüketimi yasaklanmıştır.
*1992 senesi Temmuz ayında Marmara Denizi tarihinde ilk defa yeşile bulanmış (green-tide), yemyeşil bir görünüm kazanmıştır. 1995 senesi Eylül ayında Marmara Denizi tarihinde ilk defa taraklı medüzlerin (balıkçı deyimi ile kay-kay) istilasına uğramış, Marmara Denizi genelinde denizanası adaları oluşmuş, balıkçılık uzun bir süre sekteye uğramıştır.
*2000 senesine gelindiğinde Marmara Denizi tarihinde ilk defa balık istihsali dramatik şekilde düşmüş, genel istihsali sadece 1-2 tür balık taşır hale gelmiştir. Yine 2000 senesinden sonra arıtılmaksızın yapılan deşarjların sonucunda oluşan bulanıklık dolayısı ile yüzey suyu sıcaklıklarında anormal artışlar gözlenmiş, Marmara Denizi tarihinde ilk defa 2.5°C ortalama sıcaklık artışları görülmüştür.
“YURT GENELİNDE UYGULANMAYA ÇALIŞILMAKTADIR”
*2007 senesi Eylül ayında Marmara Denizi tarihinde ilk defa “deniz salyası” veya balıkçıların deyimi ile “lez”musilajagregat oluşumu Marmara Denizi genelinde görülmüş ve geriye kalan canlı hayata, geriye dönülmez zararlar vermiştir. Bu gün itibarı ile de söz konusu musilajagregat oluşumu Marmara Denizi genelinde kâbus gibi hüküm sürmektedir.
*Günümüzde benzer yaklaşımlar İkizdere'de, Ergene’de, Istrancalarda, Saros Körfezinde, Tekirdağ’da, Kaz Dağları'nda, Kuzey Ormanları'nda, Karadeniz'e akan derelerde, cennet göllerimizde, meralarımızda, Akkuyu'da, kısaca denizlerimiz, koylarımız da dâhil tüm yurt genelinde uygulanmaya çalışılmaktadır.
*Derin deniz deşarjı denen yöntemin bir katliama yol açtığı ortaya çıkmıştır. Akıntıların konveyör olarak kullanılabileceği konusunun tam bir palavra olduğu kanıtlanmıştır. Bugün yaşadığımız doğa olaylarının çözümü, olumsuzluklara yol açan nedenlerin ortadan kaldırılması ve geçmişte bu olumsuzluklara yol açanların cezalandırılmasıdır.
DENİZ HABER AJANSI