Ege Bölgesi’nde tarihi ve doğal güzellikleriyle ünlü koy ve körfezlerde balık çiftliklerinin sayısı hızla artıyor. Kurulan bu çiftliklerde, ağ kafeslerde ve toprak havuzlarda deniz balığı yetiştiriliyor.
TÜİK verilerine göre Türkiye'nin kültür balığı üretimi, son 10 yılda yüzde 100’den fazla artışla 315 bin tonu geçti. Üretimin hızla artması yem ve dışkı ile oluşan atıkların ekosisteme etkisini ve çevre kirliliği tartışmalarını da beraberinde getirdi.
Bodrum, Milas, Didim, Karaburun, Seferihisar başta olmak üzere birçok turizm ilçesinde kurulan balık çiftlikleri tesislerinin deniz kirliliği yarattığı, kötü koku yaydığı ve su ekosistemini yok ettiği gerekçeleriyle yöre halkı, yerel yönetimler ve çevre örgütleri tarafından istenmiyor.
EMSAL KARAR
Balık üretim tesislerinin çevreye etkisi daha önce birçok kez Meclis gündemine taşındı. Tesislerin çevreyi kirlettiği gerekçesiyle çok sayıda dava açıldı. Son olarak Seferihisar’daki orkinos üretim çiftlikleri ile ilgili İzmir 1. İdare Mahkemesi’nde açılan davada, “ÇED olumlu” kararı için hukuka uyarlık olmadığı gerekçesiyle iptal kararı verildi. Kararın gerekçesinde, tesis alanının Akdeniz foklarının tabiat alanı ile çakıştığı, türün aktif yaşam alanını sınırlayacağı, balık çiftliklerinin sayısının artmasının çevreyi tehdit ettiği, su temizliği ve biyoçeşitliliğin azalması kriterlerinin balık çiftliklerinin artışı ile tehlikeye gireceği ifade edildi.
Görüştüğümüz çevre örgütleri, bin ton kapasitenin altında olan çiftliklerden çevresel etki değerlendirme (ÇED) raporu istenmemesini fırsat bilen balık çiftliği sahiplerinin, yüzlerce çiftliği art arda açtığını, tesislerde akşam saatlerinde kimyasal yem kullanıldığını, çiftliklerin hem insan sağlığını, hem de deniz ekosistemini tehdit ettiğini dile getirdiler.
ÇED "FIRSATI"
Didim Derneği’nden Filiz Çelik Hekimoğlu, Seferihisar için alınan mahkeme kararının Didim başta olmak üzere diğer bölgeler için emsal teşkil edeceğini söyledi. Hekimoğlu, bin tona kadar olan balık çiftliklerinde ÇED raporu gerekmediğini, sonrası için istendiğini belirterek bu durumun çiftlik sahipleri tarafından “fırsat” olarak kullanıldığını ifade etti. Hekimoğlu, Didim ve Söke ilçesi sınırları içinde kalan alanla ilgili, “Alanda 28 adet tesis var. Bunlardan 3’ü ÇED’e tabi. Geri kalan 25 işletmenin yıllık üretim miktarları 1000 tonun altında kaldığı için çevreye olan etkileri incelemeye tabi değildir. Ancak bu 25 tesisin yıllık ortalama üretim toplamları 20100 ton. Bu değer, başlı başına tesislerin bölgede kirletici etkileri olduğunu gösteriyor. Dolayısyla tek tek değil, bölgedeki total üretimin etkilerinin incelenmesi esas olmalı. Yetkililerin bir tercih yapması gerekiyor, kaynaklarımızı vahşice mi tüketeceğiz, yoksa onları atalarımızdan miras aldığımız gibi geleceğe, çocuklarımıza gururla ve güvenle mi taşıyacağız?” dedi.
"DENİZLER KİRLETİLİYOR"
Tüm altyapısı ve ekonomisi turizme dayalı, 2006 yılında Turizm Koruma Gelişim Bölgesi ilan edilen Didim’de balık çiftlilerinin sayısının hızla arttığını, bölgeye su ürünleri organize sanayi bölgesi kurulmak istendiğini söyleyen Didim Belediye Başkanı Deniz Atabay da konuya ilişkin görüşlerini şöyle dile getirdi:
Biz doğru yapılan hiçbir şeye karşı değiliz. Tabii ki memleketimizde balık çiftlikleri olacak. Ama doğru işi doğru yerde yapın. Bu çiftlikler yapıldıktan sonra oradan çıkacak olan balıklara verdikleri vitamin ve antibiyotikleri yiyen balıkları da biz yiyoruz. Denizimizi kirletiyorsunuz. İşleme tesisi yapıp havamızı kirletiyorsunuz. İnsanlar kokudan duramıyor. Her şey bitecek sadece balık çiftlikleri kalacak.
"KİMYASAL YEM" İDDİASI
Seferihisar kararını sevinçle karşıladıklarını söyleyen Bodrum Çevre Platformu kurucusu Avukat Remzi Kazmaz ise Bodrum’da turizm alanlarında ve koruma kararı bulunan bölgelerde bile denetimsiz bir şekilde çiftlikler kurulduğunu belirterek benzer bir kararın Bodrum için de verilmesi gerektiğini ifade etti. Çiftliklerde geceleri denetimin olmadığı saatlerde kaçak ve kimyasal yemlerin kullanıldığını savunan Kazmaz, “Kimyasal yemler balığı yiyenler için tehlikedir. O yemler deniz dibinde kirlilik yaratır, yaşamı öldürür” ifadelerini kullandı. Denetim yapılmadığı için Bodrum'da yüzlerce kaçak çiftlik kurulduğunu iddia eden Kazmaz, “Bodrum koylarında yüzlerce belki de binlerce çiftlik var. Sayıları hiçbir zaman yasal olarak bilinmez. Çünkü çoğu ruhsatsız olarak çalışır. Ruhsatsız olduğu için farklı yerlerde kurulur. Denetlenmedikleri için yetkililerin de sayılarını bildiğini sanmıyorum” ifadelerini kullandı.
BAKAN: YENİ YASAL DÜZENLEME ŞART
Konuyu daha önce birçok kez Meclis gündemine taşıyan CHP İzmir Milletvekili Murat Bakan ise balık çiftlikleri faaliyetlerinin son yıllarda kontrol edilemez boyuta ulaştığını söyledi. Denetimlerin sıklaştırılması ve yeni bir yasal düzenleme yapılması gerektiğini vurgulayan Bakan, “Merkezi yönetimin görmezden geldiği bir denetimsizlik mekanizması söz konusu. Ruhsatsız kurulduğu iddia edilen tesislerde çiftlik balıkçılarının kullandıkları balık yemleri ve dezenfekte ilaçların denizin ekosistemini bozduğu gerçeği önümüzde duruyor. Denetimsizlik mekanizmasının yanında doğru bilgiyi ve gerçeği karartma da söz konusu. Düşünün ki faaliyetteki balık çiftliklerinin sayısını net olarak bilemiyoruz. Balık çiftlikleriyle ilgili onlarca, yüzlerce açılmış ve kazanılmış dava var. Öyle ki kazanılmış bir dava, mahkeme tarafından verilmiş bir hüküm olmasına rağmen, mahkeme kararları uygulanmıyor. Bas bas bağırıyoruz; ekosistem bozuluyor! İklim krizi kontrol edilemez bir noktaya ulaştı. Suyumuza, denizlerimize ve geleceğimize sahip çıkmak zorundayız” ifadesini kullandı.
ÜRETİCİLER SUÇLAMALARI KABUL ETMİYOR
Kültür balıkçılığının doğaya etkisini sorduğumuz üreticiler ise suçlamaları kabu etmiyor. İzmir Su Ürünleri Üreticileri ve Yetiştiricileri Birliği’nden yapılan açıklamada, “Ülkemiz deniz kültür balığı üretimi 2007 yılından önce kıyıya yakın konumda, küçük tonajlı tesislerde gerçekleştiriliyordu. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı kararıyla 2007’de balık çiftlikleri açık deniz alanlarında belirlenen yerlere taşınmıştır. Açık deniz alanlarındaki yeni oluşumda yapılacak yeni yatırım ve bunun ekonomik değerlendirmesi ile yine bakanlıkların izni ile kapasite artırılarak buna göre gidilerek üretime başlanmıştır. 2007 yılından bu yana Muğla ve İzmir bölgesinde üretim için tahsis edilen alanlar haricinde bir saha açılmamıştır. Bu alanlar içerisinde mevcut proje kapasitesi dahilinde yasal üretim yapılmıştır. Balık çiftliği firmaları hiçbir zaman kendi inisiyatiflerinde bir alanı üretimde kullanamazlar ve proje kapasitelerinin dışında bir üretim gerçekleştiremezler. Bazı tarafların iddia ettiği gibi firmaların yasal olmayan bir alanda ve yasal belirlenen proje üretim kapasiteleri dışında bir üretimi bulunmamaktadır” denildi.
İlaçlı yem kullanıldığı iddialarının doğru olmadığı vurgulanan açıklamada, şunlar kaydedildi: Ülkemiz firmalarının tamamı, geçerli olan uluslararası kalite standartlarında ve ulusal standartlarımıza uygun üretim yapmaktadır. Her ihraç partisi, ürünün insan tüketimine elverişli olup-olmadığı yönünde analize tabidir. Bu analizler, rutin olarak ürünün ihraç edildiği ülkenin giriş kapısında ve alıcıya ulaştığı anda, bazen de ani denetimlerle üretici ortamında mutlaka yapılmaktadır. Aksi halde ülkemizin bu ürünleri önemli pazarlara ihraç etmesi mümkün olamaz.
DENİZ HABER AJANSI