Senede yaklaşık 60 bin şoförün çalıştığı bir model oluşturan bu sistemde 25 bine yakın şoförün Venedik havalimanı üzerinden Trieste’ye gittiği tahmin ediliyor. İntermodal taşımacılığın önemli oyuncusu U.N. Ro-Ro’nun Pendik, Ambarlı ve Mersin’den kalkan gemilerinin yanaştığı İtalya’nın Trieste Limanı’ndaki kullanım hakkının 2041 yılına kadar uzatılması, pasaport polislerinin bu soruyu daha uzun süre soracağını gösteriyor.
U.N. Ro-Ro’nun Trieste Limanı’na güvenli erişimi, Türkiye ve Avrupa arasındaki deniz köprüsü için temel oluştururken neden ayrıcalıklı bir yere sahip olduğunu sormak ise çok daha önemli. Yugoslavya iç savaşının ardından Avrupa’ya karadan ulaşması çok sıkıntılı bir hal alan Türk nakliyecilerin Avrupa’ya ulaşma çözümü olarak iki Ro-Ro gemisi kiralaması ile hayat bulan şirket, bugün farklı bir yolculuğa hazırlanıyor. Uluslararası Nakliyeciler Derneği (UND) üyesi 48 şirketin Türkiye ucu Derince olmak üzere kurduğu hattın diğer ucunda da Trieste bulunuyor. Ancak Trieste bu tarihsel öneminden çok Türk ihracatçısı için oynadığı rolle dikkat çekiyor.
Nakliyecilere önemli bir avantaj sağlıyor
U.N. Ro-Ro CEO’su Selçuk Boztepe, “Trieste Limanı’nın diğer Akdeniz limanlarında mevcut olmayan ‘Serbest Bölge’ statüsü, müşterilerimizin transit geçiş belgesi almadan operasyonlarını yürütmesi anlamına geliyor” derken Avrupa pazarına açılan çok önemli bir kapı olan Trieste Limanı’nda sağlanan bu avantajın ihracatçılar için bir fırsat niteliği taşıdığına dikkat çekiyor. Bunun çeşitli nedenleri söz konusu. Öncelikli neden, Türkiye’den karayolu ile çıkan TIR’ların geçiş yaptığı ülkelerde karşılaştığı sorunlarla yüz yüze gelmeden Avrupa’da gidecekleri ülkeye ulaşmasının mümkün olması. İkinci olarak nakliyenin bu şekilde yapılması ve çekicilerin Avrupa’da çalışması, Avrupa’da kullanılan çekici filosu Avrupa Birliği’nin (AB) yeni çevre standartlarına uygun hale getirilirken bütün filonun yenilenmesi için gereken yatırım maliyetinin bir miktar ötelenmesine izin vermesi. Yine buna bağlı olarak, gemi ile nakliyede karbon ayak izinin küçülmesi, AB’nin gündeminin önemli bir maddesi olan çevre mevzuatına uyum konusunda nakliyecilere önemli bir avantaj sağlıyor.
Bu, UND zamanında her geçen yıl gemi sayısı, sefer ve kullanılan liman sayısının artması ile bir alternatiften çok önemli bir taşıma şeklinde dönüşen model için yeni bir sıçrama noktasına geldiğimizi düşündürüyor. Bu modelin başlatıldığı 1994’ten bugüne gelirken kiralık iki gemiden U.N. Ro-Ro’nun özvarlığı olan, tamamı Alman yapımı, 12 tane modern ve yüksek teknolojiye sahip gemiye ulaşılması ise şirket olarak gerçekleştirilen yolculuğu ortaya koyuyor.
Bu yolculuğun önemli bir ayağını da Trieste gibi limanlarla kurulan ağ oluşturuyor. U.N. Ro-Ro, daha önce de Fransa’daki bağlantı noktası olarak organize ettiği Toulon Limanı ile işlerini büyütme yönünde önemli bir adım atmıştı. Hem Avrupa içine hem de Kuzey Afrika’ya açılmak için bir fırsat yaratan bu güzergah, Afrika’ya şu anda karadan bir ay olan sevkıyat süresini yedi güne indirme kapasitesini yaratmıştı. U.N.Ro-Ro’nun sahibi olduğu Toulon Limanı’na gemi ile gelen treylerlerin bir saatlik yolculukla Marsilya Limanı’na aktarıldıktan sonra yine gemi ile Afrika’ya gönderilmesinin mümkün olduğu modelin önemli bir parçası olarak o dönemde de Trieste’nin adı geçiyordu. U.N.Ro-Ro Trieste üzerinden başlattığı tren hattı bağlantısının Toulon Limanı’nın hemen dışına kadar gelen demiryolunun limana bağlanması ile genişletilmesi sayesinde Toulon’dan İngiltere Benelüks ve Batı Avrupa’ya uzanan bir hat oluşturma planlarını dile getiriyordu. Türkiye’nin Afrika’ya ihracatı son 12 yılda dört katına çıkarken en önemli ticaret partnerinin hâlâ AB olması, işin iki boyutunu da önemli hale getiriyor. Aradan birkaç yıl geçmişken Trieste’de yine demiryolu konusu önemli bir başlık olarak gündeme geliyor.
Boztepe, “2017 yılında Trieste üzerinden gerçekleşen tren bağlantıları; Avusturya (Wels, Salzburg), Almanya (Münih, Ludwigshafen, Duisburg, Lubeck, Hamburg), Lüksemburg (Bettembourg), İsveç (Malmö, Stockholm, Trelleborg, Göteborg), Norveç (Oslo), Letonya (Liepaja), Finlandiya (Hanko, Kotka), Rusya (St. Petersburg) olarak öne çıktı. 2018 yılında ise bu bölgelere Doğu Avrupa, Almanya Ruhr bölgesinde yeni şehirler ile Kuzey İtalya eklenecek” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin son 15 yıllık büyümesine önemli katkı yaparken U.N. Ro-Ro’nun Türkiye ile Avrupa arasındaki ihracatın belkemiği olan uluslararası lojistik ve karayolu taşımacılığında farklı taşımacılık modlarını birlikte kullandığını vurgulayan Boztepe, “U.N.Ro-Ro, tüm bunlara bağlı olarak daha verimli bir şekilde, modern gemilerle, programlı, izlenebilir, güvenli ve ekonomik bir taşımacılık seçeneği sunuyor. Böylelikle U.N. Ro-Ro, Türkiye ile Avrupa arasındaki en büyük intermodal altyapıyı oluşturmuştur” şeklinde konuşuyor.
Bu altyapının Türkiye’deki bağlantı noktalarını oluşturan altı limanın İstanbul Anadolu yakasında Pendik, Avrupa yakasında Ambarlı ve güneyde Mersin olmak üzere üçü Türkiye’de yer alırken bu yerleşimleri ile karayoluna bağımlılığı azaltan bir tablo oluşturuyor. İki rıhtımı sayesinde iki geminin aynı anda yükleme/boşaltma yapmasına olanak tanıyan 100 bin metrekarelik Pendik Limanı, şirketin kendi malı olarak faaliyetlerine devam ediyor. Avrupa’da ise Güney Fransa’daki Toulon ve İtalya’daki Bari’nin Trieste’ye eklenmesiyle ileri üçlü oluşmuş durumda. 2017’de başlayan Bari seferleri Türkiye ile Güney İtalya arasında bir köprü kurulmasını sağlarken, her üç limanla bağlantı U.N. Ro-Ro’nun her gün yapılan çıkışlar ve dört ila altı gün süren transit süresi ile seferlerini gerçekleştirerek çok ciddi bir alternatif yaratmasını sağlıyor.
Bu durum iş sonuçlarına da yansımış durumda. 2010’da Türkiye’den çıkan TIR’ların yüzde 55’i karadan giderken ve yüzde 45’i Ro-Ro ile giderken 2017’de bu tablo tersine dönüyor. Artık sadece yüzde 45’in karadan gittiği bir modele geçilmiş durumda. Yüzde 55’i ise Ro-Ro ve intermodali kullanıyor.
Boztepe “İstatistiklere ve tahminlere göre, 2022’ye geldiğimizde Ro-Ro ve intermodalin oranı yüzde 65’e gelecek. Sadece yüzde 35 karadan gidecek. Karayolunun payının azalmasının birçok nedeni var. Bunun en önemli nedeni, destinasyona veya hattına göre değişmekle birlikte yüzde 5’ten başlayıp yüzde 30’a varan oranlarda daha rekabetçi fiyatlarla uluslararası nakliyecilerimize hizmet veriyoruz” şeklinde konuşuyor. Batıya doğru gittikçe bu fiyat avantajı artarken İspanya ve Portekiz zirveye ulaşılan yerler oluyor.
Boztepe, ikinci avantajı ise uluslararası nakliyecilerin yatırım maliyetlerinin düşmesi olarak ifade ediyor. Karadan gidildiğinde her treyler ya da diğer adıyla dorse için bir çekici gerekirken U.N.Ro-Ro’nun intermodal sistemi kullanıldığında ortalama üç treylere bir çekici düşüyor. Boztepe, “Firma çekiciyi TIR’ı limanımıza bırakırken birkaç kilometrelik mesafede kullanıyor ve bir de Ludwigshafen tren terminalinde biz dorseyi indirdikten sonra Almanya içindeki depoya gönderirken kullanıyor. Kısa sürelerle kısa mesafelerde kullanıldığı için ortalama üç dorseye bir TIR kafası düşüyor” diye açıklıyor.
Boztepe, bir çekicinin 100 bin-120 bin euro civarında fiyatla satıldığını, dorse fiyatının ise 20-25 bin euro civarında olduğunu kaydediyor. Bu, intermodal sisteme geçen bir nakliye firmasının yatırım maliyetinin ciddi biçimde düşmesini sağlıyor. Boztepe, “Bu, lojistik gibi kâr marjlarının çok yüksek olmadığı bir sektörde önemli bir avantaj anlamına geliyor” diyor. Özellikle tren ile limandan sonraki devam yolculuğuna yapılan katkı, bu modelin kalbinde yer alıyor. Şu anda Trieste limanında U.N.Ro-Ro gemilerinden indirilen 100 dorsenin 45 tanesinin trene bindirildiğini ifade eden Boztepe, “Bu oran, geçen 10 yılda güçlü bir biçimde arttı. Bu şirket ilk kurulduğunda hem çekici hem dorse gemiye biniyordu. Türkiye ile Avrupa arasında bu modeli ilk olarak U.N.Ro-Ro uyguluyor. Zaman içinde model evrim geçirerek intermodale dönüştü ve tren yatırımları bunu daha ileri taşıyor” diyor.
Trieste Limanı’na yapılan 12 metrelik mega vinç yatırımı tren taşımacılığına verilen önemin açık bir göstergesi. Yakın zamanda U.N. Ro-Ro tarafından Trieste Limanı’nda hizmete alınan 325 ton ağırlığında, 12 metre yüksekliğinde ve 50 metre genişliğindeki mega vinç, 60 tonluk yükü kaldırma kapasitesine sahip. Bu mega vinç, Samer Seaports & Terminals’de Türkiye ile Trieste arasındaki Ro-Ro taşımacılığı açısından büyük bir yük hacmi artışına neden olacak. 2017 itibariyle Trieste’ye gelen yüklerin yüzde 45’i tren ile devam ederken, bu oranın 2019 sonunda yüzde 75 olması hedefleniyor. Operasyonun geneline bakıldığında daha fazla tren operasyonu yapılması ile karayolundan demiryoluna daha fazla araç geçişini sağlayacak. Mega vinç, hem elektrikli olması hem de karayolundan tren yoluna geçecek araç sayısını kapasitesini arttırması nedeniyle doğa dostu vinç olarak da anılıyor. Mobil vinçlerle 1 saatte 15 hareket ile sınırlı hareket sayısı yapılan yatırımla 27’ye çıkabiliyor. Devreye alınan mega vinç ile kullanılan tren sayısı artarken transit süreler ve beklemelerde azalma sağlanacak. Yeni yatırımla birlikte, bir yılda 4 bin 380 tren seferi kapasitesi sağlanmış oluyor.
Trieste limanında tren kullanımına yapılan yatırım aslında U.N. Ro-Ro’nun yeni hikayesinin anlaşılması için büyük önem taşıyor. Akdeniz’in en kuzeyinde yer alan, konumu itibariyle Batı ve Orta Avrupa’ya hinterlandı çok geniş olan bir liman olan Trieste, Ro-Ro, konteyner, ham petrol ve genel yük taşımalarına aracılık etmesi açısından önem taşıyor. Liman, İtalya’nın en önemli limanlarından biri olmasının yanı sıra, U.N. Ro-Ro’nun mevcut pazar payında da önemli bir yere sahip olmasıyla da dikkat çekiyor.
Boztepe, “İtalya’nın en büyük limanlarından olan Trieste de Avrupa pazarına açılan çok önemli bir kapı. Trieste Limanı’na 2013 yılından beri 20 milyon euro’luk yatırım gerçekleştirdik. Bu doğrultuda U.N. Ro-Ro iştiraki olan ve İtalya’da yer alan Samer Seaport’un işletmeciliğinde olan Riva Triana Terminali’nin kullanım hakkını 2041’e kadar uzattık. Bu, ihracatçılarımız için büyük önem teşkil ediyor. Trieste Limanı’nın diğer Akdeniz limanlarında mevcut olmayan ‘Serbest Bölge’ statüsü, müşterilerimizin transit geçiş belgesi almadan operasyonlarını yürütmesi anlamına geliyor” diyor.
Yaklaşık olarak 2.3 milyon metrekare üzerine kurulu olan limanda, U.N. Ro-Ro’nun Pendik, Ambarlı ve Mersin’den kalkan gemilerin yanaştığı U.N. Ro-Ro iştiraki olan Samer Seaports firmasının işletmeciliğinde olan Riva Triana Terminali yer alıyor. U.N. Ro-Ro’nun 2013 yılında, İtalya’da faaliyet gösteren Samer Seaports’un yüzde 60 hissesini alarak ilk yurtdışı terminal yatırımını gerçekleştirdiği Riva Triana Terminali’nde, gemilerin yanaşabileceği üç tane rıhtım ve rampası yer alıyor. Terminal içerisinde, acente ve gümrük işlemlerinin yapılabileceği idari bina da bulunuyor. U.N. Ro-Ro’nun Samer Terminali’ni 2013’de satın almasından sonra 2016 yılında Samer Seaports’un yanındaki TFT terminalinin satın alınarak U.N. Ro-Ro bünyesine katılmasıyla terminal içerisinde bulunan toplamda 44 bin metrekare kapalı depolama alanı ve bin 500 araç kapasiteli park alanı müşterilerin hizmetine sunulmuş oldu.
KKR’nin çıkışında yaptıkları yatırımla U.N. Ro-Ro’nun hissedarları olan Actera ve Esas Holding’in ek satış dahil şirketinin yüzde 57.7’si halka arz edeceğini açıklamasının ardından bu yen iş modelinin değerinin daha da arttığı tartışma götürmüyor. U.N. Ro-Ro’dan yapılan açıklamada şirketin ödenmiş sermayesinin 822 milyon 757 bin liradan 1 milyar 47 milyon 757 bin liraya çıkarılması nedeniyle ihraç edilecek toplam 225 milyon lira nominal bedelli pay ile mevcut ortaklardan Trieste Midco Denizcilik ve Taşımacılık’ın sahip olduğu 300 milyon lira nominal değerli payların halka arz edileceği belirtildi. Esas Holding ve Actera’nın üzerinde anlaşmaya vararak göreve getirdiği CEO Selçuk Boztepe böylece yatırımcı yapısında da inovasyona gitmiş bir şirketi yönetiyor olacak.
Kaynak: Kerem ÖZDEMİR