Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Deniz Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Coşkun Erüz, Sera Gölü'nde oluşan yoğun çamurlanmayla ilgili açıklamada bulundu.
Doç. Dr. Erüz, Sera Gölü’nün neden bu hale geldiğini anlatarak, “Sera Gölü toplam hacminin neredeyse yarıdan fazlasını kaybetti. 1954’te oluşan Sera Gölü'nün derinliği 25 metrelerden 15 metrelere düştü. Toplam su kütlesinin de yarıdan çoğunu kaybetti.” ifadelerini kullandı.
Sera Gölü'nde oluşan durumun nedeninin yapılan yanlış uygulamalar olduğunu söyleyen Doç. Dr. Erüz, “Sera Gölü'nün arkadaki havzasında yukarıdan aşağıya yaylalardan göle kadar yapılmış hatalardan dolayı göl bu halde. Yanlış arazi müdahalesi, yol açmaları, yapı açmaları gibi işlemler sonucunda arazide gereğinden fazla tahribat ve bunun sonucunda yağışlarla birlikte kar erimesi gibi durumlar nedeniyle yoğun şekilde erozyon meydana geliyor. Dolayısıyla o gelen malzeme havzada toplanıp denize ulaşamadığı için de göle geliyor. Sera Gölü toplam hacminin neredeyse yarıdan fazlasını kaybetti. 1954’te oluşan Sera Gölü'nün derinliği 25 metrelerden 15 metrelere düştü. Toplam su kütlesinin de yarıdan çoğunu kaybetti. Zaten yanılmıyorsam 200 metre kadar yukarıya gidiyordu” ifadelerini kullandı.
GÖLÜN TÜKENME SÜRECİ HIZLANDI
Sera Gölü'nün tükenme hızının arttığını ve bunu önlemek için neler yapılması gerektiğini anlatan Doç. Dr. Erüz, “Şu anda orada belediyenin işlettiği, Mili Parkların inşa ettiği bir dinlenme alanı var. Orası normalde göl sahasıdır. O saha gelen malzemenin dolması nedeniyle karalaştı. Normalde bütün göllerde böyle bir özellik vardır. Oluşum, gelişim ve yavaş yavaş tükenme. Ama Sera Gölü'nde bu olay maalesef bizim coğrafyanın hatalı arazi kullanımından dolayı çok hızlandı. 40-50 yılık bir sürede baya alanını kaybetti. Sera Gölü'nde son yıllarda aşırı bir dolma var. Hemen hemen her aşırı yağmur sonrasında ciddi bir dolma meydana geliyor. Geçen yıl DSİ çok ciddi maliyetler harcayarak boşaltma yaptı. Çünkü baya bir karalaşma olmuştu. Neredeyse şuanki dinlenme tesislerinin olduğu kadar bir alan dolmuştu. O alanı geri kazanabilmek için o malzemeyi kaldırdılar. Dolayısıyla bugün yine benzer bir durumda aynı şey olacak. Ama bildiğim kadarıyla DSİ yukarıda malzemeyi tutmak için bentler yapıyor. Orman Bakanlığı'yla birlikte yayla kotlarından başlayarak erozyonu önleyici ağaçlandırma yapılmalı ve heyelanı önleyici tedbirler alınması gerekiyor. Alt kotlarda da gelişigüzel yol açılmamalı. Buna müsaade edilmemesi gerekiyor. Çünkü burası çok ciddi heyelan riski taşıyan bir alan” şeklinde konuştu.
EKOSİSTEME ZARAR VERMEDEN BOŞALTMA YAPILMALI
Kurulan bentlerin boşaltımının düzenli olarak yapılması gerektiğini söyleyen Doç. Dr. Erüz, “Yamaçlar çok riskli. Bu konuda yapılan sayısız bilimsel araştırma var. Riski artıracak uygulamalardan sakınmak gerekiyor. Yoksa aksi durumda ne kadar boşaltırsak boşaltalım yine dolacak. Çünkü gelecek malzemeyi tutamazsanız, o gelen malzemeyi bentte tutmakla çözüm mümkün değil. Gölün daha yukarısında bentler yaparak göle gelecek malzemeyi daha yukarılarda tutup, o bentleri boşaltmak suretiyle göle gelen malzemeyi boşaltabiliriz. Ama bu da yeterli değil. Şuanda Derecik Beldesi'nin orada bentler var. Ama bentlerin mütemadiyen boşaltılması gerekiyor ki o malzeme göle gelmesin. Bent yapmak çözüm değil. Benti kontrol altında tutup sürekli boşaltmak gerekiyor. Ekosisteme zarar vermeyecek şekilde bentlerin boşaltılması gerekiyor” dedi.
KTÜ’NÜN HOCALARINDAN YARARLANILMALI
Doç. Dr. Erüz, Sera Gölü'nü kurtarma adına yapılacak çalışmalarda mutlaka KTÜ'den yararlanılması gerektiğini belirterek, “Bu tür çalışmalarda mutlaka üniversite ve kamu kurumlarıyla çalışmalı. Mutlaka DSİ bir çalışma yapacaktır ama bunu belediyeyle işbirliği halinde yaparken aynı zamanda üniversiteden de gerekli uzmanlardan görüş almalıdır. Halkla işbirliği yapılmalı. Halkla işbirliği yapılmadığı sürece oradaki yanlış müdahaleleri durduramayız. Oradaki belediye yamaç yapısına duyarlı çalışma yapmazsa yine heyelan riski çıkacak. Dolayısıyla burada ortak akıl ve bilimsel yöntemlerle havza planlaması yapılması gerekiyor. Bu konuda da KTÜ’deki ilgili birimlerde bu konularda detaylı uzmanlarla uzun süreli planlamalar yapılmalı” sözlerini kaydetti.
DENİZ HABER AJANSI