Cumhurbaşkanlığı himayelerinde, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı uhdesinde, TÜBİTAK MAM Kutup Araştırmaları Enstitüsü koordinasyonundaki bilim seferi 4 Temmuz'da İstanbul Havalimanı’ndan hareketle Norveç’in başkenti Oslo’ya gerçekleştirilen ilk uçuşla başladı.
Yaklaşık 1,5 ton kişisel donanım ve araştırma ekipmanları taşıyan sefer ekibi, 69 derece kuzey enlemindeki Tromso’ya geldi. Tromso Limanı’na ulaşan 9 kişilik bilim ekibi, limanı içerisinde bulunan PolarXplorer isimli 42 metrelik araştırma gemisi ile Arktik Okyanusu'ndaki Barents Denizi’nde 20 gün boyunca bilimsel faaliyetlerini gerçekleştirmeyi planlıyor.
Ekip Arktik Okyanusu'nda, deniz canlılarının ve deniz buzlarının gözlemlenmesi, atmosferik kirlilik gözlemleri, meteorolojik gözlemler, denizdeki kirleticilerin belirlenmesi, deniz suyu fiziksel parametrelerinin takibi, gemi ticaret rotalarının çevreye etkileri ve mikroplastik gibi 14 farklı proje için araştırma yapacak.
Türkiye’nin her yıl bilim seferi düzenlediği Antarktika, yani Anti-Arktik, okyanusla çevrili, beşinci büyük kıta. Antarktika’da hem denizsel hem karasal hem de atmosferik çalışmalar yürüten Türkiye, tamamen deniz ve atmosfer konularında 14 bilimsel proje ile Arktik’te küresel iklim değişikliğini ve insan etkisini araştıracak.
Antarktika’dan daha yakın olan Arktik bölgeye, 1,5 ton malzemeyle İstanbul’dan yola çıkan ekip minimum insan ayak izi ile maksimum çalışma yapmak üzere araştırma gemisine ulaştı.
"SEFERLER SONRASI 100 BİLİMSEL YAYINA ULAŞTIK"
2. Ulusal Arktik Bilim Seferi Lideri ve Koordinatörü Prof. Dr. Burcu Özsoy daha önce Antarktika’ya yaptıkları 6 seferle kamuoyunda çokça ses getirdiklerini ve bu seferler sonrasında yaklaşık 100 bilimsel yayına ulaştıklarının altını çizerek "Antarktika seferleri kadar Arktik, yani kuzey Kutbu'na, yapılacak seferler de önemli.
Antarktika Güney Kutbu iklim değişikliğinden hayli etkileniyor ve fiziki bilimler, yer bilimleri, canlı bilimleri ve sosyal bilimler olarak çok geniş yelpaze de bilimsel bir ağa sahip. Aynısını Arktik kuzey kutbu için de düşünebiliriz." dedi.
"Tüm dallarda bilimsel çalışmalar Kuzey Kutbu'nda da yapılabiliyor. İlk seferimizi 2019 yılında gerçekleştirmiştik ancak pandemi sebebiyle 2. seferimizi şimdi gerçekleştirebiliyoruz." diyen Özsoy, " 2. Ulusal Arktik seferimizde de denizde yapacağımız 20 günlük seferle deniz araştırmaları yapılacak.
Tabii ki hava kalitesi, deniz canlılarının gözlenmesi, deniz buzu gözlemlenmesi, deniz suyu sıcaklığı, mikroplastik gibi farklı alanlarda minimum ayak izi oluşturacak şekilde 14 farklı projeyi Arktik bilim seferinde icra edeceğiz" yorumunu yaptı.
Prof. Dr. Burcu Özsoy, bilim ekibinin gerçekleştireceği izleme projelerinin önemine dikkati çekerek "Bu projeler özellikle iklim değişikliğinin 'bizim nereden nereye gittiğimiz' konusunda en büyük farkındalığı yarattığımız projeler. Bu anlamda üniversitelerden çok büyük destekler alıyoruz. Hocalarımız bu konuda bize bilimsel anlamda da katkı sağlıyor." dedi.
Özsoy, "TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi Kutup Araştırmaları Enstitüsü tarafından icra edilen seferimizde TÜBİTAK kutup 1001 çağrısında sefere katılmaya hak kazanmış projelerimiz de mevcut. Bu anlamda Bolu Abant Baysal Üniversitesi ve Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi’nden de araştırmacılar sefere katıldı" şeklinde konuştu.
Antarktika ile Arktik bölgesinde yapılan lojistik çalışmaların birbirinden çok farklı olduğunu ifade eden Özsoy şunlara dikkati çekti:
"Burada en büyük etken mesafeler. Antarktika kıtası 14 bin kilometre uzaklıkta, Arktik ile mesafemiz ise 4-5 kilometre. Bu mesafenin kısa olmasından dolayı lojistik anlamda biraz daha kolaylık yaşadık. 1,5 tonluk malzeme yükümüzü Oslo’dan Tromso'daki araştırma gemisine getirdik. Seferimiz buradan başlayıp Barents Denizi’nde devam ederek Svalbard'da sonlanacak"
"SVALBARD ANTLAŞMASI’NA TARAF OLMAMIZ YOLUMUZU AÇACAK"
Özsoy, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde komisyonlara ulaşan Svalbard Antlaşması’na Türkiye’nin taraf olmasının bilimsel anlamda kolaylıklar sağlayacağına işaret ederek, "Antarktika’nın bir kara parçası olması ve hiçbir dünya ülkesine ait olmaması sebebiyle aslında Antarktika Anlaşmalar sistemine bilgi notlarıyla yapmak istediğimiz çalışmalar hakkında bilgi vererek icra ederken, Arktik bölgesinde bu durum farklı ilerliyor.
Bu sebeple Svalbard Antlaşması çok faydalı olacak ve yolumuzu açacak. Hem kara hem deniz alanında toplayacağımız bilimsel örnekler konusunda özellikle antlaşmaya taraf olmamız bize çok büyük kolaylık sağlayacak" dedi.
TÜRK BİLİM EKİBİNDEN OSLO BÜYÜKELÇİLİĞİ’NE ZİYARET
2. Ulusal Arktik Bilim Seferi’ne katılan 9 kişilik ekip sefer öncesi Türkiye’nin Oslo Büyükelçiliği’ne ziyarette bulundu. Ziyarette, Prof. Dr. Burcu Özsoy, Türkiye’nin Oslo Büyükelçisi Fazlı Çorman’a sefer hakkında bilgi verdi.
Sefer öncesi AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Çorman, Svalbard Antlaşması’nın Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki süreci tamamlandıktan sonra Türkiye’nin taraf haline geleceğini ifade ederek "Bu antlaşma 1920 tarihli bir anlaşma. Türkiye bu antlaşmaya taraf olunca Svalbard takım adaları ve civarında, kutup bölgesindeki bilimsel araştırmalara daha rahat katılabilecek. Norveç’e ait Svalbard takım adalarında bu antlaşma uyarınca özellikle bilimsel alanda yapılacak çalışmalara daha rahat şekilde katılabileceğiz" dedi.
Çorman, bölgedeki çalışmaların, Svalbard Antlaşması'nın tarafı olarak daha rahat ve düzene oturmuş şekilde yapılabileceğini hatırlatarak şunları kaydetti:
"Sefere katılan 9 bilim insanımız Svalbard Arktik bölgesine kadar geniş bir coğrafyada, deniz koşullarını, iklim değişikliği ve çevre koşullarındaki değişikliği inceleyecek ve izleyecek. Bilim dünyamızın da hem Antarktika’ya hem de Arktik bölgesine ilgisinin son yıllarda arttığını ve başarılı bilim seferlerini gerçekleştirdiğimizi de büyük bir memnuniyetle görüyoruz"
"ARKTİK BÖLGE KÜRESEL VE SİYASİ ANLAMDA 'SULARIN ISINDIĞI' BİR ALAN"
Arktik bölgenin küresel ve siyasi anlamda "suların ısındığı" bir alan olduğunu söyleyen Çorman sözlerini şöyle sürdürdü:
"Siyasi açıdan dünyada bazı eksen oynama ve kaymaları geçerli. Bunlardan birisi; batıdan doğuya doğru ekonomi ve diğer aktiviteler açısından Çin’in giderek önem kazanmasından kaynaklı bir kayma var. Uzakdoğu'nun bulunduğu güney-kuzey ekseninde de bu durum olabilir.
Kuzeyde kutup dairesi çevresinde yılın büyük bir kısmında donmuş bulunan denizler de buzlar eridiğinden, artık daha uzun sürelerde deniz ticaretine imkan veriyor. Bunun çevresel etkileri olumsuz ve bu konuda kaygılarımız var ama uluslararası ticaretin rotaları açısından da yeni bir denklem ortaya çıkacak."
Türkiye’den bahsedilirken; bir köprü ülke olduğuna ve tarihi ipek yolunun üzerinde bulunduğuna dikkat çekildiğini hatırlatan Çorman sözlerini şöyle tamamladı:
"Kuzey rotası diye bir gerçek karşımıza çıkıyor. Türkiye’nin uluslararası alandaki en önemli pozisyonu; bizim doğal, jeopolitik olarak bazı kazanç ve imkanlarımız var. Bunların yeni kuzey rotasının da devreye girdiği bir ortamda nasıl yürüyeceğini şimdiden hesap edip onlara göre yöntemler bulmamız, önlemler almamız lazım.
Türkiye köprü niteliğindeki konumuyla birlikte enerjideki bütün bağlantıların merkezinde. Bu düğüm merkezini son yıllarda ilerlettik ve geliştirdik. Bunu uluslararası ticaretin rotaları açısından da yapmamız ve Türkiye’yi kalıcı bir seçenek olarak daima göz önünde tutacak ve vazgeçilmez kılacak önemler almamız lazım. Zira rekabet çok yoğun ve kuzey rotası bambaşka bir yeni denklem ortaya çıkarıyor. Buna dikkat etmemiz lazım ve bu siyasi açıdan da gözden kaçırılmaması gereken bir mesele."
TÜRK BİLİM EKİBİNE GEMİ İÇİ EĞİTİM VERİLDİ
2. Ulusal Arktik Bilim Seferi'ni (TASE – II) icra etmek için yola çıkan Türk bilim insanları, Arktik okyanusunda PolarXplorer isimli gemide yaklaşık 20 gün araştırmalarını sürdürecek.
42 metrelik araştırma gemisinde bilim ekibi için eğitimler de verildi.
Bu kapsamda, teorik ve uygulamalı olarak hayata geçirilen intibak eğitimleri sırasında geminin bölümleri tanıtılarak, emniyet ekipmanları ve acil durumlarda yapılması gereken müdahale ve davranışlar aktarıldı.
20 gün boyunca Norveç bayraklı PolarXplorer isimli araştırma gemisinde konaklayacak olan 9 bilim insanı, soğuk hava koşullarında beslenmelerine de dikkat ederek sefer süresince gemide Filipinli aşçıların pişirdiği yemekleri yiyecek.
DENİZ HABER AJANSI