15 Temmuz darbe girişiminin 2. yıldönümünde Piri Reis Üniversitesi’nde bir konferans düzenlendi. Türkiye Demokrasisine yönelik yapılan bu saldırının ekonomik açıdan etkileri değerlendirildi. Konferansta ekonomik saldırıların boyutu, alınan ve alınabilecek önlemler konuşuldu.
Piri Reis Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kaya Ardıç ve Medipol Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kerem Alkin’in konuşmacı olarak katıldığı konferansın açılış konuşması Piri Reis Üniversitesi Rektörü Prof. Dr . Oral Erdoğan tarafından yapıldı.
Rektör Erdoğan; darbe girişiminin hemen ardından, bu işin arkasında çok ciddi ekonomik gerekçelerin olduğunun farkında olduklarını belirterek hemen bir ekonomi deklarasyonu yayınladıklarını belirtti.
'Türkiye 2014'ten beri ekonomil saldırı altındaydı'
Prof. Dr. Erdoğan; “2 senedir gördüğümüz konu Türkiye ekonomisinin aslında 16 Temmuz sonrasında, 15-16 Temmuz’dan itibaren daha önceden yaklaşık 1 sene öncesinden beri gelen ekonomik bir saldırı içinde olduğu gerçeğidir. Bugün hala bunun streslerinin hızla arttığı, derecelendirme kuruluşlarının hızla değer düşürdüğü, dövizin önemli bir şekilde devalüasyon olmasa da serbest dalgalanma anlamında çok ciddi bir şekilde Türk Lirasına karşı değer kazandığı, borsanın 100 binin altına işte 90 bine kadar gerilemesi, reel sektördeki faizlerin yüzde 30’lara doğru tırmanması ve şu anda hala aslında bizim açımızdan önemli bir sendrom yaşandığı kanaatiyle biz bunun sıcaklığını esas gündemde tutalım diye; bu konularda en azından çok değerli iki hocamızdan sunumlar dinleyerek bilgimizi genişletelim istedik.” diye açıklamada bulundu.
Konferansta ilk önce söz alan Piri Reis Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kaya Ardıç oldu. Prof.Dr. Ardıç; konuşmasına Türkiye ekonomisinin kalkınma ve büyüme perspektifinden söz ederek başladı.
Prod.Dr. Kaya Ardıç konuşmasını şöyle sürdürdü; '15 Temmuz darbe girişimi ile ekonomi arasındaki bağlantıları kurmakta bayağı zorlanıyorum. 15 Temmuz’un ekonomik etkilerine kısaca birkaç veri ile değineceğim ama, öncelikle vurgulanması gereken nokta şu ki Türkiye ekonomisi bir kriz içerisinde değildi. Gerçi ekonominin büyüme temposu yavaşlamıştı ama 15 Temmuz bir krizin sonucu, ekonomik nedenlerle yapılan bir darbe değildi. Daha çok siyasetçilerin uzmanlık alanına giren bir siyasal terör ve darbe hareketiydi. Bir iktisatçı olarak ben ancak bunun kısa, orta ve uzun vadeli etkileri üzerinde bir şeyler söyleyebilirim. Türkiye ekonomisi, özünde makro ekonomik dengesini kuramamış, dolayısıyla kırılganlıktan kurtulamamış dinamik bir ekonomi. Temelde makroekonomik dengesini tutturamıyor, bunun da temel nedeni, bizim 1.sınıfta öğrencilere anlattığımız “döngüsel akım modeli” ile çok net olarak görülen, ekonominin reel kesiminde, üretim kesiminde yatırım, tüketim harcamaları vd. ile yaratılan ekonomik büyüklük, değer ile parasal akımın beslediği finansal sektörde yaratılan, varlık fiyatlarından oluşan ekonomik değer arasındaki büyük dengesizlik, Bunun bir başka deyişle anlamı ürettiğinden daha çok tüketen, gelirinden daha çok harcayan bir ekonomik yapı. Özünde bunun nedenine baktığınız zaman çünkü sermaye birikimimiz yeterli düzeyde değil, toplam tasarruflar, büyüme kalkınma çabaları sonucu harcamaların özellikle yatırım harcamalarının çok gerisinde kalması yani tasarruf açığı, kaynak açığı olan bir ekonomik yapı. Bu yapı tabii dış tasarrufla başka bir deyişle borçlanmayla sürdürülmeye çalışılıyor. Bu 2016 Temmuz’unda dediğim gibi 2008 krizinden sonra 2009-2010 yıllarında çok yüksek bir büyüme ivmesi yakalayan Türk ekonomisi bu yüksek büyüme temposunu koruyamıyor. Çünkü bu büyüme oranları sürdürülebilir oranlar değil. Bu nedenle de ekonomi aşırı ısınarak tmel değişken ve parametrelerde dengesizlikler, birtakım sorunlar ortaya çıkıyor.'
'Türkiye ekonomisi çok çabuk toparlandı'
15 Temmuz 2016 ertesinde borsanın yzüzde 13.4 değer kaybettiğii hatırlatan Ardıç; 'Darbenin olduğu gece ve onu izleyen pazartesi günü kısa dönemde böyle vahim bir darbenin sonunda borsa yüzde 13,4 değer yitirdi, dolar 2,90 TL iken Pazartesi 3.04 oldu gayet doğal. Turist sayısında 5 milyon azalma oldu. Turizm gelirlerinde 3 milyar dolar düşme olduğu belirtildi. Tüm bunlara rağmen 3. çeyrek temmuz ayını da içeren ekonomik büyüme tüm olumsuz etkilerin sonucu eksi 1.8 küçülme gösterdi. Dünyada bu kadar çabuk toparlanan bir ekonomi örneği ben bilmiyorum. Çok çabuk toparlandı Türk ekonomisi. Bu Türkiye ekonomisindeki dinamizmin canlılığın, özel sektörün girişimciliğinin bir yerde sonucu, ama. Hükümetin de bu konuda son derece acil, etkili teşvik tedbirleriyle, her türlü destek kararı rahatlıkla alındı ve uygulamaya kondu.' şeklinde konuştu.
2017'de ise ekomominin yüksek tempolu bişr büyüme gerçekleştirdiğii belirten Ardıç sözlerini şöyle sürdürdü; '15 Temmuz darbesinin orta ve uzun vadeli etkilerine gelince, tabii ki kısa vadede etkilerinden daha ciddi ve derin boyutta etkiler oluştu. Her şeyden önce Türkiye'nin çok zorlukla sağladığı olumlu imajını zedeledi. Türkiye'de demek ki böyle bir darbe girişimi yapılabiliyor, siyasi istikrar açısından böyle bir dengesizlik ortaya çıkabiliyor dendi dış yatırım ve finans çevrelerinde. Türkiye'nin İmajını zedeleyen süreç, özellikle yabancı sermaye girişlerinde doğrudan direkt yatırımlar başta olmak üzere bir aksamaya yol açtı. Bir ara 2017'nin başlarında küresel ekonomide de ivme gelişmekte olan ülkeler lehine döndü, rüzgarlar olumlu yönde esti ve bir sermaye girişi oldu ama bugün geldiğimiz noktada küresel ekonomide gözlenen ticaret savaşları, FED’in faiz artışları ve diğer etmenler sonucu maalesef bu kesildi ve bugün Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu durum oldukça ciddi sıkıntılı bir durum. Belki de 2001 krizinden bu yana en ciddi darboğaz. Çünkü gelinen nokta öyle ki, dışarıya karşı her şeyden önce güven, işlerin hukuka uygun ekonomik rasyonele uygun bir şekilde yürütülmesine ilişkin bir güven, olumlu bir görüntü vermemiz gerekiyor.'
Medipol Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Kerem Alkin ise; 'Dünya ekonomi politiği açısından bir yeniden yapılanma dönemininiçinden geçiyoruz.' diyerek sözlerine başladı.
Prof.Dr. Kerem Alkin konuşmasını şöyle sürdürdü. “95 yıllık Cumhuriyet tarihi mücadelesinde Türkiye ekonomisinde gün oluyor dünya ekonomisinde mal ve hizmet üretimdeki ağırlığımızı 1.14’lere kadar çıkarmayı başarıyoruz. Ancak bugün itibariyle sizlerin de gayet yakından takip ettiği Türk Lirasındaki değer kayıplarına bağlı olarak dünya mal ve hizmet üretiminde ki ağırlığımız 1.14’lerden tekrar 0.98’lere bir nebze gerilemiş durumda. Türkiye'de 2001 krizi yaşandı ve 16 yıllık dönem içerisinde Türkiye'de hızlı bir dönüşümün başladığına şahit olduk. Burada açıkça söylemek gerekirse acaba 16 yılda neler yaşandı diye baktığımızda ilk önemli noktalardan biri connectivity olarak ifade edebilir. Yani Türkiye bir şekilde erişilebilirlik noktasında Dünya ile daha entegre bir ekonomi haline dönüştü. Türkiye'nin artık 81 ilinden ihracat yapılan, bunların önemli bir bölümünde 1 milyar dolar üzerinde ihracat yapılan şehirlere sahip olduğunu ve iyisiyle kötüsüyle yaklaşık 26 milyar dolarlardan 170 milyar dolarlara gelen bir süreçle karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz.'
Türk iş dünyası ile 30 seneden beri beraberiz diyen Alkin; 'Akademisyen olarak İstanbul Ticaret Odasından başlayarak Türkiye İhracatçılar Meclisi, Türkiye'nin çok değişik yerlerindeki sanayi ve ticaret odaları, İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği falan derken hemen hemen benim neredeyse toplantılarına katılmadığım hiçbir STK yok. Bütün STK’larla yaptığım toplantılar sonucunda Türk iş dünyasında son 20 yıl içerisinde 'wait an see' den çok 'walk and see' gibi bir genel tavrın oluştuğunu görüyoruz. Yani bir ekonomik ve siyasi risk süreci olursa bile Türk İş Dünyası bu oluşan riskleri üretmeye devam ederek aslında yönetmeye çalışıyor. Üretim rakamlarında 2018'in 1.çeyreğine kadar bir kırılma gözlemlemedik, hatta biraz evvel Kaya hocamın ifade ettiği gibi yani 21 Yüzyıl'da artık bu ülke herhalde yeni bir yeni bir askeri darbe ile bir askeri darbe teşebbüsü ile artık hiç karşılayamayacaktır, bu tarihe karışmıştır diye bir görüşümüzün olduğu bir anda gerçekten hiç beklemediğimiz bir anda Türkiye'yi dünya siyasetinde çok zor durumda bırakan, Türkiye'nin uluslararası kredibilitesine çok ağır bir darbe vurmuş olan bir hain darbe girişimi ile karşı karşıya kaldık.' şeklinde konuştu.
Darbe girişimine rağmen türkiye ekonomisinin büyümeye devam ettiğini vurgulayan Alkin; 2016'nın son çeyreğinde tekrar pozitif büyümeye döndüğümüz gibi 2017 yılında da yeni bir ekonomik büyüme rekoruna imza attık. Dolayısıyla genel manada baktığımızda aslında 15 Temmuz’a bu yönü ile bakıldığı zaman, Türkiye'nin yavaş yavaş dünyanın farklı yeni güçleriyle özellikle yükselen yeni E7 grubu ile ilişkilerini daha perçinlemek arzusunda olduğu bir dönemde Atlantik’in yanı sıra Pasifikle de ilişkilerine güçlendirme arayışlarını olduğu bir dönemde, 15 Temmuz hain darbe girişimini, adeta Türkiye'nin bu yeni çok taraflı diplomatik ilişkilerini bir nevi bertaraf etmek amacıyla çok hain bir teşebbüs olarak, Türkiye'yi adeta işgale açık bir ülkeye dönüştürecek çok hain bir teşebbüs olarak da değerlendirmek gerekiyor. O yüzden de önümüzdeki dönemde büyük ihtimalle lisansüstü programlarda bu süreç, Türk halkının destansı direnişinin kodları, çok daha derinlemesine çok daha farklı yönleriyle muhtemelen akademik tezlere konu olmayı sürdürecek diye düşünüyorum. Çünkü çok üzerinde konuşulması gereken boyutu olan bir konu bu mesele, az buz bir mesele değil, büyük bir mesele. Ben bu yönüyle bakıldığı zaman, ekonominin demokratikleşmesi kavramıyla, bu asimetrik düzen kavramıyla, Asya-Pasifik’in yeniden yükselişe, Türkiye'nin Asya Pasifik'le kurma gayretinde olduğu yeni ilişkiler bunların hepsini belli bir pota içerisinde sizlerle paylaşmak gayreti içerisinde oldum.” dedi.
Piri Reis Üniversitesi Deniz Kampüsü Konferans Salonunda gerçekleşen konferansı çok sayıda akademisyen ve katılımcı izledi.
DENİZ HABER AJANSI