Bugüne kadar kara ve hava unsurlarıyla kendi güç dengesini oluşturan Türkiye, 2000’li yılların başından itibaren son derece hızlı bir şekilde hayata geçirdiği ‘yerli ve milli’ savunma sanayii hamlesiyle denizlerde de etkinliğini artırmaya başladı.
Çok amaçlı korvet ve fırkateyn üretiminde takvime uygun ilerleyen ve sürekli yeni deniz unsurlarını suyla buluşturan Türkiye, TCG Anadolu çok amaçlı havuzlu çıkarma gemisinin göreve başlaması için gün sayıyor.
TCG ANADOLU UÇAK GEMİSİ DEĞİL
Savunma Sanayii Araştırmacısı Yusuf Akbaba, Türkiye’nin son dönemlerde özellikle Doğu Akdeniz, Ege ve Karadeniz başta olmak üzere Libya hattında da deniz üzeri unsurlarıyla varlık gösterdiğini hatırlattı.
Hidrokarbon çalışmaları kapsamında görev üstlenen sismik gemilerin korumasını da donanma unsurlarıyla gerçekleştirildiği bilgisini paylaşan Akbaba, “Türk savunma sanayiinin bugüne kadar yaptığı en büyük tek parça iş olan ve ‘Yüzen Kışla’ olarak bilinen TCG Anadolu gelecek yıl teslim edilecek. Ancak kamuoyunda bilinenin aksine TCG Anadolu bir uçak gemisi değil” bilgisini paylaştı.
2017’DEN BU YANA HAZIRLIKLAR HIZLANDI
Türkiye’nin ‘Uçak Gemisi’ sahibi olması konusunda son dönemlerde art arda gelen açıklamaların ardından bu olayın yeniden gündeme geldiğini ifade eden Akbaba, süreçle ilgili şunları söyledi:
“Konuyla ilgili hem Sayın Cumhurbaşkanımızın, hem de sektörün diğer temsilcilerinin açıklamalarını okuduk. Aslında Türkiye için bu konu çok yeni değil. Türk Silahlı Kuvvetlerinin 1990’lı yıllardan bu yana tartıştığı işlerden biri. Ancak o dönem kurmaylar maalesef iki farklı görüş etrafında kümelenmiş.
Uçak geminizin olması sizin deniz aşırı yerlerde hedefleriniz olduğunu gösteren bir unsur. O dönemki askeri yöneticilerin bir kısmı ‘Böyle bir hedefimiz yok sadece kendi sınırlarımız çevresinde adım atalım’ derken diğer grup gelecek dönemde Ankara’nın farklı coğrafyalarda boy gösterebileceğini, bu nedenle de söz konusu imkanın kazanılmasının önemli olduğunu vurgulamış.
Tabii o dönemki siyasi irade ve ekonomik zorlukları da işin içine girince konu çok uzun bir süre rafta beklemiş. Şimdi gerek Mavi Vatan nedeniyle ortaya konan perspektif hem de gönül coğrafyamızın ulaştığı yerlerde adım atabilmek için bu tür bir güç unsuruna ihtiyaç olduğu açıkça görülüyor.”
HAZIR ALIM SEÇENEĞİ DE MUHTEMEL
Akbaba, 2017’den bu yana sürecin hızlandığını ve ilgili kurumların ‘İlgili yerden talep gelirse muhtemel yol haritası nasıl olmalı?’ sorusuna yanıt aradığına vurgu yaparak, şunları söyledi:
“Dost ülkelerle ilişkisinde sürecin askeri boyutunu da işleten bir Türkiye var artık. Somali’den Katar’a kadar farklı ülkelerle bu yönde ilerleyen bir birliktelik söz konusu.
Tabii işin bir diğer boyutu da dünya genelinde size karşı bakışın nasıl olacağı… Uçak geminiz olduğu zaman siz de artık ‘en üst lig’ olarak kabul edilen yerde görülüyorsunuz.
Tüm bunlar alt alta gelince uçak gemisi sahibi olma fikri bir kez daha gündem oldu. Şu an sadece yerli yapalım seçeneği konuşulmuyor. Yerli imkanlarla uçak gemisi nasıl yapılır konusunda tüm altyapı çalışmaları devam etmekle birlikte, ‘hazır alım’ durumunda nelerle karşılaşılacağı da en ince ayrıntısına kadar hesaplanıyor.
Alınacak geminin modeli, üzerinde konuşlanacak muhtemel uçaklar, kullanılacak diğer alt sistemler gibi oldukça zorlu ve detaylı bir yol haritası çalışılıyor.”
YERLİ OLARAK YAPMAK 7 YILI BULABİLİR
Türkiye’nin kendi uçak gemisini yapma kararı alması durumunda sürecin yaklaşık 7 yıllık bir dönemi kapsayabileceğinin altını çizen Akbaba, “Uçak gemileri bir göreve giderken ‘görev grubu’ oluşturuluyor. Destek gemileri, hava savunma fırkateyni gibi unsurlar da bu uçağın yanında görev alıyor. Türkiye’de bunlar da eksik. Eğer hazır alım yolu tercih edilirse, uçak gemisiyle beraber destek unsurların da satın alınacağı bir süreç olabilir. Bu tür zamanlarda ‘acil ihtiyaç’ seçeneği işletilebiliyor” şeklinde konuştu.
DENİZ HABER AJANSI