• BIST 9549.89
  • Altın 3005.805
  • Dolar 34.5348
  • Euro 36.0249
  • İstanbul 18 °C
  • Ankara 14 °C
  • İzmir 19 °C
  • Antalya 16 °C
  • Muğla 14 °C
  • Çanakkale 20 °C

4 X 4'lük Ekonomik Büyüme

ERTUĞ YAŞAR

Yok, bunu öyle ünlü bir Türk Büyüğü ya da ekonomi dâhisi söylemedi; naçizane bizim sözümüz !!! Yıllardır ekonominin içinde olduğumuz ve özel merakımız olarak da ekonomik büyüme modelleri ile ilgilendiğimiz için bu sonuca vardık.

Zaten görülen köy kılavuz ister mi ?

Ekonomik büyüme, bütün ekonomi hedeflerinden daha önce, hem de çok önde gelen bir hedeftir. Ekonomi büyüyecek ki,

herkes daha zengin olacak,

daha çok satış yapacak,

daha çok imalat yapacak,

daha çok para kazanacak,

daha iyi evlerde oturacak,

çocukları daha iyi okullara gidecek,

kendisi tatile gidecek, daha iyi arabaya binecek,

toplumun aldığı sağlık hizmetleri iyileşecek,

yollar yapılacak, havaalanları yapılacak, köprüler yapılacak;

Belki bir parça iddialı olacak, ama örneğin biz Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının bu kadar çalkantıya karşın on bir yıldır sürmesinin önemli bir nedeninin de, son on bir yılda Türkiye’de sağlanan ekonomik büyüme olduğunu düşünüyoruz. 2002 ile 2013 arasında Türkiye nerede ise %75 büyüdü. Küresel mali kriz yılı olan 2009 dışında, son on bir yılda Türkiye her yıl büyüdü; hem de iyi rakamlarla büyüdü.

2002 yılına göre hemen hepimiz daha zengin olduk; daha çok para kazanmaya başladık; tüketimimiz daha iyileşti. Hiçbir şey olmasa bile sahip olduğumuz ev ya da arsa gibi gayrimenkullerin değeri en az iki katına çıktı; kendimizi en azından daha zengin hissetmeye başladık.

***

Tabi ekonomik büyüme sağlanırken istihdam da sağlanması gerekir.

Aslında bunu söylemekten ve yazmaktan çekiniyoruz; çünkü ekonomik büyümenin doğal sonucudur istihdam artışı. Yani ekonomi büyüdüğü ve imalat arttığı zaman doğrudan doğruya istihdam da artar.

Ama işte bu doğrudan ilişki son dönemde bir parça “koptu”. Bunun nedenlerinden biri teknolojik gelişme; diğeri de emek piyasalarında yaşanan sertliklerdir.

Teknolojik gelişmeye hemen bazı örnekler verelim: İnternet hizmetlerinin gelişmesi ile eskiden önemli bir iş kolu olan seyahat acenteliği işi değişti. Eskiden bütün uçak biletlerini seyahat acentelerinden alırdık; şimdi hemen her bileti internet üzerinden alıyoruz. Ya da bankacılık işlemlerinin çoğunu internet üzerinden yapıyoruz; bankaya gitmiyoruz bile. Bir diğer örnek de Köprü geçişleri: Eskiden gişelerde insanlar çalışırken şimdi OGS ve HGS gibi sistemlerle köprü geçişleri insansız (istihdamsız) hale getirildi.

Bir de emek piyasalarında yaşanan sertlikler var. “Sertlik” sözü Türkçede iyi durmuyor. Frenkler “Rigidity” diyorlar; aslında “esnek olmama” belki daha iyi bir çeviri olurdu. Olay şu: İşe aldığınız her kişi size gün geçtikçe çok daha yüksek bir maliyet getirmeye başlıyor.

Örneğin eskiden evde günü birlik çalışan temizlikçiler için günlük bir para verirdiniz, işte o kadar. Şimdi ise yasa ile sigorta yaptırmak zorundasınız ve bu zorunluluk da takip edilmeye başlandı.

Ya da artık çok küçük işletmeler dışında kimseyi işten çıkarmak nerede ise olanaksızdır. Tazminatını ödeseniz bile çalışan mahkemeye giderek rahatlıkla İşe İade kararını alabilmektedir. Böyle olunca da patronlar işe bir kişi daha fazla almak için nerede ise günlerce düşünmektedirler.

***

Tanımımızda son durak da enflasyondur.

Evet, yüksek ekonomik büyüme iyidir, ama bu (dengesiz) büyüme, talep fazlası yaratarak ya da maliyetleri yukarı çekerek bir enflasyona neden olmamalıdır.

Örneğin biz 80’li yıllarda bunu yaşadık. Ekonomimiz hızlı büyüyordu; ama enflasyon da yüksekti. Hep %50’nin üzerinde idi.

***

Genel kabul görecek bu ekonomik bilgilerin ardından, asıl amacımıza gelelim: Salı günü Türkiye’nin Üçüncü Çeyrek ekonomik büyüme verileri açıklandı. Piyasaların beklediğinden daha iyi bir büyüme verisi geldi. Türkiye ekonomisi Temmuz - Ağustos – Eylül 2013 döneminde %4,4 büyümüş.

2011 Dördüncü Çeyreğinden bu yana yaşanan en yüksek büyüme oranıdır bu. Altı Çeyrektir ekonomik büyüme oranımız o kadar da yüksek değildi. Bizleri endişelendiriyordu. Bu gelen veri endişelerin bir anlamda geçmesine neden oldu.

Gerçi ekonominin o 2010-2011 yıllarındaki %8’i geçen hızlı büyümesini yavaşlatmayı biz kendimiz (ekonomi yönetimi ve Merkez Bankası) istedik. Çünkü Türkiye ekonomisi ne yazık ki varolan dengeleri ile %8’lik bir büyümeyi kaldırmıyordu.

O kadar yüksek bir büyüme başarısı, dışalımı çok arttırdığı için cari açığın patlamasına neden oluyordu ve bu cari açık da bir yerden sonra “sürdürülemez” hale gelip ekonominin temel döviz / faiz dengesinin altını oyuyordu.

2011 yılı sonundan itibaren ekonomi yönetimimiz, kitapta yazan “ekonomi çok ısındı ise faizi artır ve ateşi düşür” reçetesini izlemeden ekonominin ateşini düşürmeye çalıştı.

Kolay da bir iş değildir bu !!!

Ateşi düşüreyim derken ekonomiyi soğuktan da öldürebilirsiniz

Şimdi öyle görülüyor ki bir taraftan büyümenin ivmesi uzun dönemli ekonomik hedef olan %4-%5 çizgisine oturmuşken diğer taraftan da cari açığı kontrol altına aldık.

Böylece son altı aydır uluslararası finans piyasalarının en büyük konusu olan ABD Merkez Bankası kaynaklı likidite sıkılaştırmasının etkilerini daha az hissedebileceğiz.

Ertuğ Yaşar;

Tuzla, İstanbul; 06.12.2013             

 

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÇOK OKUNANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2004 Deniz Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0544 880 87 87 | Haber Scripti: CM Bilişim