"Süleymaniye Camiinin inşası tamamlanmış, ibadete açılacağı gün ilan edilmişti. O gün gelince İstanbul’un her yanından insanlar bu eşsiz eserin açılışında bulunmak için şehrin bu noktasına akın etmişti. Herkes hayranlıkla bu Türk mucizesini seyrediyordu. Fakat bunlar arasında bulunan bir çocuk, "Aaa şu minareye bakın nasıl eğri!" diye bağırıyordu. Herkes de bakıyordu ama bir eğrilik görmüyordu. Çocuğun minarelerden biri için eğri dediği Mimar Sinan'a kadar ulaştı. Koca mimar hemen çocuğun yanına geldi ve ona, "Yavrum hangi minare eğri göster bana" dedi. Çocuk da "İşte şu" diye minarelerden birini gösterdi. Mimar Sinan hemen adamlarını topladı. Uzun halatları biribirine ekletip minareye bağlattı. "Çekin yukarı doğru!" diye çektirmeye başladı. Çocuğa da, "Oğlum, bak bu minareyi doğrultturuyorum, sen dikkat et, dosdoğru olunca haber ver" dedi.
Adamlar gerçekten düzeltiyormuş gibi çekiyorlardı. Çocuk bir süre sonra, "Tamam, minare doğruldu" diye bağırdı. İşçiler çekme işini bırakıp halatları çözdüler. Başından beri olaya tanık olan Sinan'ın ustalarından biri herkesin kafasını kurcalayan soruyu Mimar Sinan'a yöneltti:
- Ulu mimarbaşımız, sen herkesten iyi biliyorsun ki, minarede eğrilik falan yok. O halde niçin düzeltmeye kalkıştın?
Mimar Sinan'ın cevabı inceliğin, anlayışın, hoşgörünün simgesiydi;
- Ben bilmez miyim minarede eğrilik olmadığını. Ama çocuğun kafasındaki "minare eğri" intibaını da öyle bırakamazdım. Bu yönteme başvurdum ki, çocuğun kafasındaki "eğri" kanaati silinsin. Yoksa her yerde çocuk aklıyla minarenin eğri olduğunu söyler, sonra gerçekten eğri olduğu şeklinde bir inanç yayılırdı.
& & &
Ankara Feribotu 1983 yılın inşa edildi. 31 yaşındaki bu gemi Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’ndan satın alındıktan sonra, çok ciddi bir yatırım yapıldı. Yanlış strateji sonucu yapılan yatırıma rağmen, geminin işletme maliyetleri düşürülemedi.
Ankara Feribotu’nun eş değerinde olan Samsun isimli diğer gemi, daha iyi olmasından dolayı Hindistan’da kiraya verildi. Ve şu anda o bölgede hizmet veriyor. Ankara Feribotu verimli olmadığından dolayı laid-up olarak demirde bekliyor.
Metin Kalkavan Başkanlığında geçen ay bir araya gelen Denizciler Turizm ve Denizcilik A.Ş Yönetimi Ankara Feribotu’nun satılması kararı alıyor. Piri Reis Üniversitesi’ne okul gemisi olarak satışı konusunda yetki alan Yönetim Kurulu görüşmelere başlıyor. Ankara Feribotu’na biçilen değer 7 milyon 500 bin dolar.
Geminin alımı ve satımını gerçekleştiren iki isim Hem Piri Reis Üniversitesi’nde Mütevelli Heyeti Başkanı ve Yardımcısı, hem de Denizciler Turizm ve Denizcilik A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı ve Yardımcısı. Gemiyi alan bir kamu kurumu, gemiyi satan ise bir özel ticari şirket.
Metin Kalkavan ve Ekibi, Mimar Sinan’ın algı yönetimini içeren yukarıdaki kıssayı iyi analiz etmesinde fayda var. Ankara Feribotu, ne kadar ucuza mal edilirse edilsin, “70 yaşındaki bir bayana takılan silikonun” verimliliği algısını, kamuoyuna anlatamaz ve ikna edemez.
Çünkü Ankara gemisi ile ilgili yorum yapan uzman isimler, 6650 LT olan Ankara gemisinin söküme gönderilmesi halinde ton fiyatının 320 dolar olduğunu hesaplayarak, 2 milyon 150 bin dolardan fazla bir bedel etmeyeceği konusunda hemfikirler.
M/F Ankara Feribotu’nun, Piri Reis Üniversitesi’ne satışı resmen tamamlanmasa bile mutabakata varıldığı, Denizciler Turizm ve Denizcilik A.Ş. Başkan Yardımcısı Sualp Ürkmez tarafından teyit edildi.
Metin Kalkavan’ın bu konuda hata yapmaması lazım. Nijerya’dan gelecek öğrencilerin eğitimi için o gemiyi üniversiteye almak zorunda hissediyorlarsa, bu süreci kiralama seçeneğini ortaya koyarak aşabilir. Bu sayede yabancı öğrenciler verilen eğitim ve öğretim hizmeti karşılığı, Piri Reis Üniversitesi’ne akacak maddi gelir ile bu işi daha rahat atlatabilir. Aksi takdirde, algı yönetiminde sınıfta kalmış olur.
BU BİR DOST UYARISIDIR
Recep Canpolat imzasıyla yayınlanan “Metin Kalkavan ve Ekibi Hata Yapıyor” başlıklı yazıya Metin Başkanın çok bozulduğunu biliyorum. Ama Sayın Kalkavan şunu iyi bilmeli ki, çevresinde bulunan insanların bu konuda kendisini uyarması gerektiğini düşünüyorum.
Dürüstlüğüne inandığım Metin Kalkavan’ın Ankara gemisinin alan ve satan isim olarak usul hatası yaptığını kendisinin de kabul etmesi gerekir. Kalkavan, bu hatanın ilerde başını ağrıtacağını ve üzerine yapışacağını kabul etmek zorunda.
Balkondan sektörü izleyen biri olarak, bu eleştirilerimi bir dost uyarısı olarak görmesinin, kendisine fayda sağlayacağını umut ediyorum.
Allah (c.c) selamet versin…