Bir Afrika ata sözünde "Aslan, ceylan, sırtlan, zebra yan yana koşuyorsa, orman yanıyor demektir!”
Kılavuzluk ve Römorkör Hizmetleri Yönetmeliği ve akabinde genelgesinin yayınlanmasıyla birlikte denizcilik sektörü, tabiri caizse yangın yerine döndü.
Hamdi Safi'nin, Türkiye'nin özel sektör olarak en çok kılavuz kaptanı barındırdığı DEKAŞ ile birlikte kurdukları Anadolu Kılavuzluk A.Ş., bu yangının merkezi haline geldi.
Deniz ve İçsular Düzenleme Genel Müdürlüğü'nün devlet geleneklerinin dışına çıkarak, 24 saat içinde birbirine zıt iki tamimi yayınlanmasıyla birlikte, İskenderun Körfezi'nde çalışan kılavuz kaptanların Med Marine'den ayrılarak, Anadolu Kılavuzluk A.Ş.'ye transferinin yolunu açarken, devlet kurumu itibarının ayaklar altına alınmasına neden oldu.
DEKAŞ'ın yüzde 60 ortak olmasına rağmen kardan yüzde 25 pay alırken, Hamdi Safi ve şürekasının yüzde 40 hissesine rağmen kardan yüzde 75 pay alması, tam manasıyla ballı kaymak olarak önümüzde duruyor.
Sektördeki söylemler ve dedikodulara bakılırsa, Recep Tayyip Erdoğan Geliştirme Vakfı Mütevelli Heyeti Üyesi Hamdi Safi'nin DEKAŞ'a ortak olmasının ve hisselerinin hülle yoluyla üniversiteye kaynak aktarmak için yapıldığının ifade edilmesi, bana pek gerçekçi görünmüyor. Eğer üniversiteye bir kaynak aktarılacaksa, bu işlemin resmi olarak Recep Tayyip Erdoğan Üniversite iktisadi teşekkülünün hissedar olması, daha mantıklı olur diye düşünüyorum. Hatta Hamdi Safi'ye ait şirketin Muhasebe Müdürü Musa Şeneloğlu'na neden kılavuzluk şirketine hissedar olduğunu anlamakta zorluk çekiyorum.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ismi kullanılarak, gizli saklı işlerin yapılması, başta Cumhurbaşkanı Erdoğan'a zarar verir. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ismini taşıyan üniversiteye bir kaynak aktarılacaksa, bu işlemler resmi yollardan olur. Bir mütevelli heyeti üyesinin hülle yoluyla bir şirkete ortaklığa girmesi ve illegal kaynak aktarımı yapması, ilerde hukuki sorun oluşturur.
2 MİLYAR DOLARLIK KILAVUZLUK GELİRİ
Anadolu Kılavuzluk A.Ş.'nin İskenderun'da kılavuz kaptan transferi ile birlikte ortak olduğu DEKAŞ ile birlikte hem İzmit Körfezi'nde, hem de İskenderun Körfezi'nde Kılavuz Hizmetine talip olması bekleniyor... Yıllık kemiksiz 70 milyon dolar geliri olan her iki bölgenin 30 yıllık kılavuzluk hizmeti imtiyaz hakkı, Anadolu Kılavuzluk A.Ş. ve ortağı Deniz Kılavuzluk A.Ş.'ye verilmesi bekleniyor. Hem de ihalesiz...
Yıllık 70 milyon dolar geliri olan kılavuzluk hizmeti, 30 yıllık imtiyaz hakkı ile birlikte, 3 aşağı beş yukarı toplamda 2 milyar dolarlık bir rant oluşmasına neden oluyor...
Kanunla verilmesi gereken imtiyaz hakkının, yönetmelikle verilmeye çalışılması, ilerde bu kararın altına imza atan bürokratların ve siyasilerin başını ağrıtacağını belirtmemizde fayda var.
Arkadan dönerek, hüllelerle iş çevirerek işlemlere imza atmak doğru değil... Bu hizmetleri ihaleye çıkarın ki devlete bir kaynak yaratılsın. Belki de devletin kasasına girecek 500 milyon dolarlık bir gelir, absürt ayak oyunlarıyla iç edilmeye çalışılıyor. Yönetmelikte belirtilen kılavuzluk ve römorkör hizmetlerini birbirinden ayıran maddeyi (11-2) ortadan kaldırın ve ihaleye çıkın. İşte o zaman sizleri ayakta alkışlayalım.
ASLAN İLE CEYLAN ARKADAŞ OLAMAZ!
Yazımın başında dile getirdiğim Afrika ata sözüne atıfta bulunarak bitireyim. Afrika atasözünde Aslan ile Ceylan yan yana koşarken, yangın tehlikesinin geçmesiyle birlikte Ceylan'ın işini göreceğini söylemek, müneccimlik olmasa gerek... Burada Ceylan'ın kim olduğunu anladığınızı zannediyorum...
Sevgi ile kalın...