Başbakan Recep Tayyip Erdoğan yine coştu.
17 Aralık 2013 tarihinde yapılan Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonu’nu darbe olarak nitelemeye devam etti. Başbakan Erdoğan, Hükümet aleyhinde yapılan her türlü melaneti, Cemaate yüklemiş durumda.
Diğer taraftan cemaatin organize ettiğini iddia ettiği, 26 Aralık 2013 tarihinde yapılmaya çalışılan ancak siyasi iradenin engellediği ikinci yolsuzluk operasyonu ise “Hükümete yapılacak yargı cuntası durdurduk” diyerek, Hukukun askıya alınmasını “Demokrasi Kazancı” olarak yorumlandı.
Bununla da yetinmeyen Başbakan Erdoğan, 17 Aralık ve 26 Aralık soruşturmalarıyla 30 Mart 2014 tarihinde yapılacak yerel seçimlerde hesaplaşacaklarını söylemesi, “Başbakan ne içiyor kardeşim, ben de istiyorum” sözünü akla getirdi.
Dünyada yolsuzluk ve rüşvet hadiseleri, mahkemelerde görülür ve kararlar mahkemelerde verilir. Başbakan Erdoğan’a göre ise her türlü hadise sandıkta çözülür. Bu nasıl bir mantık, bu nasıl bir izan, anlamakta zorluk çekiyoruz.
Sandık, hukukun üstünlüğünün ve demokrasinin olduğu ülkelerde, siyasi iradenin yönetim anlayışının bir göstergesi olarak halkın önüne konur ve halk, iktidarın sözleri ve eylemlerine göre karar verir. Başbakan Erdoğan’a göre ise sandık, her türlü yapılanmanın çözüm anahtarıdır.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın çevresinde bir tane akıllı adam yok mu? Bir Allah’ın kulu çıkıp ta “Sayın Başbakanım, adli olayların adresi, mahkemedir. Yasama, Yürütme ve Yargı Erkleri farklı çalışır ve hiçbir erk, diğer bir erkin görev alanına giremez, müdahale edemez. Sandık, adli olayların değil, demokrasinin anahtarıdır” demez mi?
Başbakan Erdoğan, kendisini ve ülkeyi uçuruma doğru sürüklediğinin farkında mı? Bilmiyorum. Bildiğim bir konu, Yürütmede bulunan herkesin, bir akıl tutulması yaşadığı, görünen bir gerçek.
BAŞBAKAN ERDOĞAN’IN RUH HALİ
Başbakan Erdoğan, TBMM Ak Parti Grup toplantısında yaptığı konuşmada, Fethullah Gülen Cemaatini, tarihin en kirli örgütü Haşhaşiye’ye benzetmesi, dinleyenleri dumura soktu. Haşhaşiye örgütü, tarihte uyuşturucu, kadın ticareti yapan, masum insanları katleden ve her türlü karanlık işleri icra eden bir yapı olması, Başbakan Erdoğan’ın ruh halini de ortaya koyuyor.
Fethullah Gülen’i Hassan Sabbah’a, Cemaatini ise, tarihin en kirli ve karanlık örgütü, Haşhaşşiyelere benzetilmesi, Başbakan Erdoğan’ın düşünce dünyasını ortaya koyuyor. Bu düşünce yapısı, insanı korkutuyor.
Başbakan Erdoğan'ın, "Paralel Yapı" diye nitelediği devlet içindeki örgütlenmeyi ortaya çıkaracağına, hukuk mekanizmasını değiştirmeye çalışması, kafalarda soru işareti oluşmasına neden oluyor. Geçmiş dönemlerde beraber yürüdüğü, Fethullah Gülen Cemaatini bugün, kirli örgüt, vucuda sızmış virüs, Haşhaşşiye gibi nitelemelerde bulunması, maalesef kendisini haklı çıkarmıyor.
Türkiye, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın diliyle, darbe, paralel yapı ve demokrasiye karşı kalkışma, söylemleri ile bir bilinmezliğe doğru yol alıyor.
Allah (c.c.) sonumuzu hayırlı eylesin…
(HAŞHAŞŞİYE: Hasan Sabbah’ın 1090 yılında Alamut Kalesi’ni almasıyla ortaya çıkmış bir harekettir. Hasan Sabbah'ın amacı Selçuklu Devleti'nden intikam almaktı. Bunun için Nizamülmülk ve Sultan Melikşah'ı kendisini saraydan kovmasından dolayı öldürmek istiyordu. Hasan Sabbah’ın gençlik yıllarında bir şeyhin ona haşhaş içirmesiyle haşhaşın büyük etkisinde kalmış ve Hindistan’dan getirdiği haşhaş tohumu ile insanları kendi etkisinde hareket etmesini sağlamıştır. Haşhaşiyeler, tarihte kadın ticareti, uyuşturucu ticareti ve her türlü ahlaksızlıkla anılan kanlı bir örgüt olarak tarihe geçmiştir.)