Size bir şehir anlatayım. Ve o şehirde yaşayan insan profillerini gözlerinizin önüne sermeye çalışayım.
Hani bir zamanlar TRT'de izlediğimiz kovboy kasabaları benzeyen şehirler gibi... O şehrin, Belediye Başkanı var, Yargıcı var, Polisi var. Bu yaşam alanının gizli yöneticisi her zamanki gibi şehrin en zengini olan bir efendisi tarafından yönetilir. Bu efendinin, şehrin dışında büyük mü büyük bir çiftliği var. Yanında ABD kasabalarında olduğu gibi silahlı adamları, tetikçileri bulunur. Bu şehrin efendisi olan şahıs, aynı zamanda Belediye Başkanı, yargıç, emniyet güçlerinin de efendiliğini üslenir.
Kasaba da her hangi bir işletme açılsa, şehrin efendisine haracını öder. Her türlü iktisadi işletmeler, şehrin efendisinin dolaylı malıdır. Kimse, şehrin efendisinden izin almadan hiç bir karar alamaz. Şehrin dışında küçük çiftlikleri olan bölge sakinleri, şehrin efendisine bulaşmak istemez...
Ancak şehrin efendisi, menfaatine dokunduğu eylem ve işlemlerde; yargıç, belediye başkanı ve polis marifetiyle her türlü organizasyonu lehine çevirmeyi başarır. Kasabada hukuk yoktur, adalet yoktur. Çünkü hak ve hukuk elbisesini giyen her birey, şehrin efendisinin maaşlı elemanıdır. Maaşlı elemanlardan biri, vicdan yaptığı zaman, sadakati önde olan başka bir elemanla yeri değiştirilir.
Şehrin belirli bir söz sahibi zümresi olan tüccar takımı, Şehrin efendisinin yanaşması olarak yaşarlar. Bu tüccar sahipleri, şehrin efendisinin her sözünü emir telakki eder. Şehrin efendisi bu gücü, başkentte beslediği Eyalet Valisi kanalıyla alır. Vali beyi besler, Vali yardımcılarını akçelerle ödüllendirir.
İsimleri merak etmenize gerek yoktur. Çünkü İsimler geçicidir, pek önem arz etmez. Bu Ali olur, Veli olur; Ahmet olur, Mehmet olur; Erol olur, Birol olur. Yeter ki şehrin efendisinin menfaatine helal gelmesin...
Ahlak ve adalet yoksunu bu çeteleşmiş yapıyı deşifre eden kalem sahipleri, vilayetin Öşür ve Ağnam memurları tarafından cezalandırılır. Vilayetin gücü, şehrin efendisine karşı gelen vicdan sahiplerinin hizaya getirilmesi için sopa gibi kullanılır.
Kendi hukukları vardır. Kimse bu hukuka müdahale edemez. Kendi hukuklarını manivela olarak kullanırlar. Önce gerçek hukuk diyenlerin Yargıca götürdükleri itirazlar, kulak çekilerek kendilerinin lehine düzelttirilir. "Kaşının üstünde gözün var" denilerek, "kaş-göz" hukuku ile çözüm bulurlar...
Dindar geçinirler ancak ne kiliseye, ne de camiye uğrarlar... Şehrin efendisi ve tebaası, başkent sınırları dışında cefcaf partileri ile gününü gün ederler... Ahlak maskeleri ile topluma inkişaf ederken, paçalarından hayasızlık akıtırlar...
Anlattığım şehir ve aktörlerinin, fi tarihinden günümüze yansımaları olur mu? Bilinmez... Ancak, ahlak fukaralığının, akçe kişiliğinin ve hukuk garabetinin vücut bulduğu bu şehirde yaşamak, her düzenbaza nasip olmaz....
Sevgi ile kalın....