Salih Zeki Çakır neden kaybetti? Metin Kalkavan nasıl kazandı? Bu yazımda, bu soruya cevap bulmaya çalışacağım.
İMEAK Deniz Ticaret Odası seçimleri, sevabı ile günahıyla tamamlandı. Metin Kalkavan ve Ekibi, Deniz Ticaret Odası Meclisi’nde 116 Meclis üyesinden 98’ini alarak seçimin mutlak galibi oldu.
Salih Zeki Çakır ve Değişim Grubu 13 meclis üyesi kazanırken, Bağımsızlar ise 5 ismi meclise sokma başarısını gösterdi.
Salih Zeki Çakır ve Değişim Grubu’nun, seçim stratejileri ve manevra kabiliyetlerini analiz etmeye başlayalım.
Salih Zeki Çakır ve Değişim Grubu, 24 Aralık 2012 tarihinde Sözbir Otelde adaylığını açıkladığında kamuoyu tarafından yakından takip edildi. Özellikle Çakır’ın adaylık çıkışında, proje ve söylemleri denizcilik sektörünü pek ilgilendirmiyordu. Sektörün en çok merak ettiği soru “Çakır kiminle hareket ediyor?” düşüncesiydi.
Salih Zeki Çakır ilk golü adaylığını açıkladığı 24 Aralık 2012’de kendi kalesine Erkan Dereli ile attı. Çünkü Erkan Dereli ismi ile sahneye çıkan Salih Zeki Çakır, rakibi tarafından yıpratılma sürecinin başlatılmasını sağladı. Çünkü Erkan Dereli, İMEAK DTO’nun seçim süreci başladığında, ilk önce mevcut yönetimle görüştüğü, mevcut yönetimin Erkan Dereli’ye mesafe koyması üzerine, Dereli’nin muhalefet kanadına geçtiği söylemi, (dedikodusu) "Ayaklı gazete tirajında" geniş yer buldu.
Bu süreci iyi yönetemeyen Salih Zeki Çakır, neşter vurması gereken konuya yerinde müdahale edemeyerek bir anlamda kendi ayağına sıktı. Çünkü Erkan Dereli ile ikinci golü, yine Sözbir otelde yaptığı ikinci basın toplantısında mevcut yönetime söylediği “Hilekar” ifadesiyle yedi. Erkan Dereli’nin “Hilekar” söylemi, Metin Kalkavan tarafından, kendisine verilen pas olarak görüldü ve Erkan Dereli’nin üzerinden golü, kendi hanesine yazdı. Şunuda belirtmekte fayda var. Erkan Dereli'nin çalışma temposu, Salih Zeki Çakır'ın ekibine büyük katkı yaptığıda yadsınamayacak bir gerçek olarak önümüzde durdu.
Diğer bir konu ise Salih Zeki Çakır’ın, cemaat medyasını kendi penceresinden iyi değerlendirirken, sektörel medya ayağını verimli kullanamamasıydı. Özellikle Çakır’ın sektörel PR çalışmasında, basın danışmanlığı teklif ettiği bir bayanın “Ben Metin Kalkavan ile beraberim” cevabı ile üçüncü golü yedi. Önceden reklamcı, sonradan gazete patronu olan bu bayan, Salih Zeki Çakır’ın “Basın ve PR Danışmanlığı” teklifini, kendine yer açmak için pazarlık unsuru olarak kullandı ve bu teklifin, Çakır’ın aleyhine kullanılmasını sağladı.
Golleri arka arkaya yiyen Salih Zeki Çakır, bazı bürokratlar ve siyasilerin sayesinde destek aldığı firmaların seçim sabahı, manevra yapmaları üzerine tam manasıyla ofsayt ta düştü. TÜRKLİM’in Yönetim Kurulu’na teklif ettiği Arkas’ın prenslerinden Hakan Genç, Salih Zeki Çakır’ın ekibinde yer alırken, Arkas’ın diğer firmaları grup halinde Metin Kalkavan’ın listesinde kendilerine yer buldu.
Seçim öncesi kazanacağına o kadar çok inanan Salih Zeki Çakır, kendi dar alanındaki pencereden dönen manevraları göremedi. Eğer onları görebilseydi, seçimi kazanacak üyeyi Meclise sokamasa bile, aldığı oya paralel bir rakamı, DTO Meclisinde kendi hanesine yazdırabilirdi.
Buna paralel olarak, gücün yanında olan rüzgargülleri ve yaşam alanı, kendi mesleği olan Truva Atları, Salih Zeki Çakır’ın bir anlamda ipini çekti. (Bakınız: Seçimi Truva Atı Belirleyecek - 08.05.2013 – Recep Canpolat / Deniz Haber Ajansı)
Bir başka konu ise Salih Zeki Çakır’ın en çok güvendiği Kibir İmparatorluğu’nun, kendi dar penceresinden olaylara bakışıydı. Bu bakış tarzı, sektörel medya tarafından çok çabuk deşifre edildi. Salih Zeki Çakır en büyük handikabı ise sektörün “Bakışını” iyi analiz edememesiydi. Merkez Sağ ve Merkez Sol dünya görüşüne sahip insanların yoğunlukta olduğu denizcilik sektöründe, Cemaat medyası ile sahne alması, Salih Zeki Çakır’ın yediği gollere bir yenisinin daha eklenmesine neden oldu. Çünkü denizcilik sektörünün ve bahriye teşkilatının mesafe koyduğu tek yayın kolu, cemaat medyası olduğunu, Salih Zeki Çakır maalesef anlayamadı.
Bir başka konu ise, Cengiz Kaptanoğlu’nun Mart Ayı Olağan Meclis toplantısında, Salih Zeki Çakır’a söz vermemesi, Metin Kalkavan’ı zor duruma soktu. Ancak Çakır’ın centilmenliğinden midir? Yoksa basiretinin bağlanmasından mıdır? Bu olayı kullanamadı. Eğer Kaptanoğlu’nun “Anti demokratik tavrını” sektöre iyi işleyebilseydi, Kalkavan Grubu’nu başına çorap örebilirdi.
Diğer taraftan, "sektörel medyayı büyüteceğiz" diyen Salih Zeki Çakır’ın, Deniz Haber Ajansı yazarlarının köşe yazılarına ambargo koymak için noter marifeti ile “Mahkemeye vereceğiz” çıkışı, Değişim Grubu’nun inanırlığını ortadan kaldıran önemli etkenlerden biri oldu.
Buna paralel olarak, Salih Zeki Çakır’a da haksızlık etmemekte yarar var diye düşünüyorum. Çakır’ın en büyük başarısı; uyguladığı dar kadro, geniş teşkilatlandırma stratejisiydi. Bu strateji sayesinde, Kalkavan Grubu'nun “Kadro Aşırma veya Sindirme” operasyonların da önünün kesilmesini sağladı. Çakır, bu strateji sayesinde, sektör ailelerinin “Babadan-Dededen Ahbaplık” hatırının kullanmasını ve gündeme getirilmesini engelledi. Mevcut DTO Yönetimi ve sektör ailelerinin, yeni nesil denizcilerin üzerinde etkili olması beklenen “Hatır Misyonu Söylemi” Salih Zeki Çakır’ın uyguladığı, başarılı bir taktik ile ortadan kalktı. (Bakınız: DTO seçimleri ve Gülen Cemaati - 23.02.2013 – Jurnal / Deniz Haber Ajansı)
Sözü özü; Salih Zeki Çakır’ın aldığı yüksek oya rağmen, İMEAK Deniz Ticaret Odası Meclis Üyeliği seçimlerinde hezimete uğraması, “Balkondan Seyretme” kültürünün oluşmamasından kaynaklanmıştır.
Bu konuya en iyi cevabı, Salih Zeki Çakır'ın ekibinde bulunan Mehmet Akyol’un, İMEAK DTO Mart ayı meclis toplantısında Metin Kalkavan’ı eleştirirken verdiği örnek ile yazımı bitirmek istiyorum.
“Dev holdinglere baktığınız zaman üst düzey yöneticileri kendilerini dışarıdan bir göze denetlettirirler. Çünkü göz kararması olabilir. Organizasyonu iyi yapabilmek için, sistemin kendine dışarıdan bakması gerekir. Sporcular aklı ve vücudu şaşırtıp interval yaparlar. Sayın Başkanın interval yapması gerekiyor. Yeteri kadar focus olamıyor”
Sevgiyle kalın…