Temmuz ayındayız. Üstelik de Ramazan.
Bana kalsa piyasalarda yaprak kımıldamaması gerekir.
Ama öyle olmuyor.
Dünya, Mayıs ayı sonunda gelen Amerikan Merkez Bankası Başkanı Bernanke’nin ABD’de likiditenin önümüzdeki yıl azalabileceği yönündeki açıklamalarından bu yana gelişmiş Batı dünyasının yaydığı mali şok dalgaları nedeni ile ekonomik olarak çalkalanıyor.
Coğrafyamız, Gezi Parkı olayları ve Mısır’da yaşanan askeri darbe gibi politik gelişmelerle dünyada öne çıkıyor.
Ülkemiz, yaklaşan seçimlerin verdiği gerginlik ve oy kaygısı nedeni ile, keskin politik söylemlerin darbelerini yiyor.
***
Kısa dönemde bizim derdimiz ise döviz kurunun nerede denge bulacağında kitleniyor. Gemi İnşa ya da gemi tamir-onarım işi yapan sanayiciler olarak hepimizin gelirleri dövizle.
Yani aslında döviz kurunun yükselmesi işimize gelmelidir öyle değil mi ?
Bence değil…
Aslında işimize gelir de, bu biçimde aniden ve sert bir biçimde devalüe olması, orta ve uzun dönemde işimize gelmez. Keşke aylar ve yıllar içinde yavaş yavaş TL değer kaybetse de (en azından değerli olmasa da) biz de uluslararası rekabetin en keskin odluğu gemi inşa ve gemi tamir sektöründe makro ekonomik nedenlerle rekabet gücümüzü yitirmesek…
***
Tabi geçtiğimiz ay başında patronlarımız oldukça memnun oldular.
Çünkü bir çok tersanemizde TL olan maaşlar için ayırmak zorunda oldukları döviz gelirinin ciddi anlamda azaldığını gördüler.
Yani tersanemizin toplam maaşları örneğin 100.000 TL ise, Mayıs ayı başında bu 100.000 TL için 55.555 Dolar bozdurmak gerekirken Temmuz ayı başında sadece 51.020 Dolar bozdurmak gerekiyordu (Mayıs başında TL/USD kuru 1,80; Temmuz başında ise 1,96).
Demek ki aradaki 4.500 dolar tersanenin / patronun cebine kalıyordu.
Ama sevgili patronlarım, ne olur bu illüzyonun ya da göz kanmasının hayaline kapılmayın… Dünyada hiçbir ülke ya da hiçbir sektör, orta ve uzun dönemde döviz kurunun hızlı devalüe olması ile, uluslararası rekabet gücü kazanamaz.
Evet, önceleri işler çok iyi olur; karlar ve kazançlar artar.
Ama hemen birkaç ay sonra:
- Müşterileriniz sizde ciddi bir devalüasyon olduğunu hemen duyarlar ve dolar bazında fiyatlarınızda indirim isterler (sanki o deyyuslar TL yıllarca aşırı değerli seyrederken döviz bazında zam yapmış gibi (!) şimdi iki kuruş kazancınıza göz dikerler). Siz yapmasanız bile yanınızdaki tersanenin işi yoktur / paraya acil gereksinimi vardır / …, indirimi yapar. Yapış o yapış. Sonra toplayabilirsen topla çarşafın ucunu…
- Tedarikçileriniz ve alt yüklenicileriniz (taşeronlarınız) da zam isteği ile gelirler hemen kapınıza. TL ile iş yapanlar döviz kurunu bahane ederler. Zaten fiyatı döviz olanlardan ise bir kazanç elde edemezsiniz.
- Finans maliyetleri mutlaka artar. Çünkü Merkez Bankası artan döviz kurunu dizginlemek ve TL’yi daha değerli kılmak için bir miktar döviz sattıktan sonra döviz saymanın işe yaramadığını görerek son çare olarak faizleri artırır. Bankalar ise zaten aporttadır. Merkez Bankası 1 faiz artırdı ise Bankalar hemen 2 faiz artırır.
- Çalışanlarınızın çoğunun maaşı TL olduğu için, aslında TL’nin devalüasyonu daha enflasyona dönmemiş ve dönmeyecek olsa da, çalışanlarınız kendilerini psikolojik olarak daha yoksul hissetmeye başlarlar. Ya mutsuz olup size daha az verimlilik sağlarlar, ya da sizden zam isteyerek döviz kuru artışının kaymağını elinizden alıverirler.
- Aslında gerekmese de, devalüasyonu fırsat bilen piyasa hemen mallarına zam yapar. Devalüasyon ve dış dünya rekabeti ile hiç ilgisi olmayan konut fiyatları bile artar ! Artık varın siz gerisini düşünün…
Sonuç:
Son bir aydır yaşadığımız gibi hızlı bir devalüasyon, yani TL’nin değer kaybetmesi, biz gemi inşa sanayicilerinin işine orta dönemde yaramaz.
Evet, son yirmi yıldır Türkiye’de bilinçli bir politika olarak
- TL hep değerli tutulmuş;
- döviz artışı baskılanmış;
- sıcak paraya açık davetiye çıkarılmıştır (bunun kendince haklı makro ekonomi ve politik nedenleri var; ama bu nedenlere başka bir yazıda gireriz).
Şimdi “hiç değilse birkaç ay devalüe TL’nin keyfini sürelim” dediğinizi duyar gibiyim.
Tabi ki bazı makro ekonomik nedenlerle ve özellikle bazı menfaat gruplarının baskısı ile TL’nin aşırı değerli olmasına karşıyız.
Ama TL’nin, içinde gemi inşa ve tamir-onarım sektörünün de bulunduğu bütün Türk imalat sektörüne uluslararası rekabet gücü kazandırmasının yolu, hızlı ve şok biçiminde devalüe olması değildir. Yavaş ve adım adım sağlanacak bir değer ayarlaması, diğer bütün imalat sanayi gibi bizim gemi inşa ve tamir-onarım sektörünün de yararına olacaktır.
Ertuğ Yaşar;
Tuzla, İstanbul; 15.07.2013