1991 yılı Temmuz ayında profesyonel olarak çalışmaya başladığımdan beri en çok baktığım ekonomi göstergesi sanırım döviz kuru olmuştur.
Bir dönem ki 2006 yılına kadardır, hep asıl pazarı ihracat olan firmalardan çalıştığım için döviz kurunun yüksek olmasını isterdim.
Sonra ki dönem ki 2006 ile 2009 arasındadır, bu kere iç piyasada tüketiciye mal satan bir firmanın genel müdürü olduğum için, hep döviz kuru düşük kalsın (böylece de iç piyasada talep canlı olsun; bizim mallara talep hep var olsun) istedim.
2009 başından beri de gemi inşa işinde çalışırken karmaşık duygular içindeyim.
Bir taraftan döviz kuru yükselsin ki bizim uluslararası rekabet gücümüz yerinde olsun diye düşünüyorum.
Öte taraftan ise döviz kurundaki her artışın eninde sonunda bize bir maliyet artışı olarak geleceğini bildiğim için sıkılıyorum. Kaldı ki gemi inşa ederken Türkiye’den satın aldığımız malzemelerin çoğunun fiyatı bile dolar ya da euro ile olduğu için, döviz kuru artışının sonuçta bize net katkısı yanıltıcı olabiliyor.
Sadece TL yaptığımız ödemelerde (ki bunun çoğunluğu da maaş ve ücretlerdir) bir tasarruf sağlanıyor. Ama maaş ve ücretlerde sağlandığını sandığımız tasarruf, sonuçta başka sektörlerden net olarak daha yüksek kazanç elde edebilen değerli ve yetişmiş personelin Tersanelerden kaçması / başka sektörlere transfer olması ile elden kaçıyor.
***
Yine de kim ne derse desin, TL yüksek anlamda devalüe olmasa da (örneğin bir Euro 3,50 TL olmasa da), hiçbir biçimde değerli de (örneğin 1 euro 2,20 TL) olmamalıdır.
Gerçi Türkiye’de özellikle başını bazı bankaların ve finans kuruluşlarının çektiği gerçek bir “değerli TL lobisi” olsa da, bizce Türkiye’nin gerçek kalkınma modeli dışsatıma dayanan bir sanayileşme modeli olmalıdır.
80 milyon nüfusu olan bir ülkeyi yıllarca sanayileşmeden, sadece TL’yi değerli tutup içeri para çekerek, ekonomiyi iç talep sayesinde büyüterek, “finanse edilen cari açık sorun değildir” diyerek, … yönetemezsiniz.
Bu formülle 10 milyon nüfuslu Yunanistan ekonomisinin bile yürümediği yanı başımızda canlı örnek iken, değerli TL formülünü zorlamanın anlamı var mıdır ?
***
Zaten bu gök kubbenin altında iyi bilinen bu gerçekleri bir kere daha yazdıktan sonra, izin verirseniz kahinlik görevimize (!) geri dönelim: Döviz kuru ne olur ?
“Ne olur ?” sorusuna yanıt vermeden önce “ne olmaz …” onu yazalım da biz de son günlerde çok moda olan Merkez Bankası Başkanımız Erdem Başçı’yı serbest stilde “dövenler” kervanına katılalım: Yok, dolar kuru yılsonunda 1,92 TL olmaz.
Bunu söylerken zaten Merkez Bankası Başkanımız da yılsonunda dolar kurunun 1,92 TL olmayabileceğini çok iyi biliyordu.
Ama bunu söylemek zorunda idi. Ben de onun yerinde olsam aynısını ya da benzerini söylerdim. Çünkü Merkez Bankası başkanının önemli görevlerinden biri de beklentileri yönetmektir. Tabi beklentileri yöneteyim derken en önemli silahınız olan prestijinizi kaybederseniz, işte o zaman … olur size “yandı gülüm keten helva” !!!
Peki solar 1,92 TL olmazsa ne olur ?
Doları yılsonu için 2,00 – 2,05 bandında; Euroyu da 2,70-2,80 bandında düşünmekte yarar olur.
Zaten 31 Aralık buradan çok da uzakta değil. Birkaç gün sonra göreceğiz.
31 Aralık 2013 kurunun bu beklentimizden bir parça daha düşük çıkmasına da şaşırmayız. Çünkü dövizde “asıl oğlan” olan bankalarımız son gün bir hamle yaparak, sadece 31 Aralık kurunun düşük çıkması için gayrette de bulunabilirler. Merkez Bankamız da bu gayretin açık ya da gizli destekçisi olur.
***
Ya sonra… ???
İşte orası zor.
Çünkü ekonominin gerçeklerini hem dış ekonomik ve politik olaylar hem de iç politik gelişmeler o kadar etkiliyor ki !
Kaldı ki okuduğumuz her yabancı kaynaklı değerlendirme, cari açık sorunu nedeni ile, diğer dört ülke (Güney Afrika, Brezilya, Hindistan ve Rusya) ile birlikte Türkiye’nin de her zaman uluslararası şoklara çok kırılgan bir ekonomik yapısı olduğunu yazıyor da yazıyor.
Bu konunun uluslararası basında ve ekonomik değerlendirmelerde ısrarla yazıldığını ve dile getirildiğini görünce tabi ki pireleniyorum.
Son on yıl içinde cari açık Gayrı Safi Milli Hasılamızın (GSMH) %10’una dayanırken tek kelime laf edilmediği o kadar çok olmuştu ki ! Şimdi bu oran (yani cari açık / GSMH oranı) %6 dolayında, hem de çok çok daha büyük ve derin bir ekonomide bu oranda, ona rağmen bu kadar alarm zili çalınıyor.
“Vardır Frenkin bir oyunu, yakında çıkar” diye pireleniyorum işte, ne yapayım ?
Tam da bu nedenle 2014 yılı için bir döviz kuru öngörüsü yapamıyorum; ama yine de döviz kurunun yüksek kalacağını ve daha da yükseleceğini düşünüyorum. Yani Euro kuru 3,00 TL’yi geçebilir diye düşünüyorum.
…
Yine de bence siz önce resmime bir bakın, “kelimi” görün, o ünlü atasözümüzü anımsayın, ve … ondan sonra karar verir diye de yazmadan edemiyorum.
Ertuğ Yaşar;
Tuzla, İstanbul; 06.12.2013