- Kimse şimdilerde ekonomiye ve toplumsal olaylardan hemen etkilendiği düşünülen Borsa / Faiz dışında ekonomik verilere dikkat etmezken;
- Gezi Parkı çerçevesinde yaşanan toplumsal olaylar nedeni ile ekonomik verilere dikkat etmemek son derece de olağanken;
Mart sonundan bu yana nerede ise iki buçuk ay geçti; ama açıklanan veriler Ocak-Mart 2013’e ait olduğu için, gecikmiş yorumlar yapmaktan başka çaremiz de olmayacak. Çünkü Mart sonundan bu yana geçen sürede ekonomide işler olumlu ya da olumsuz yöne değişmiş de olabilir.
Büyüme, en geç açıklanan ve aslında en önemli de olan ekonomi verisidir. Ülke olarak ne kadar zenginleşebildiğimizi; ya da ne kadar yerimizde saydığımızı bu veriler sayesinde öğreniriz.
…
Ama ağaçtan önce bir de ormana bakalım. Yani Türkiye’nin artık bir parçası olan dünya ekonomisinde büyüme durumuna bakalım:
- 2008 krizi Batıda hala atlatılamadı. ABD, aldığı (tartışmalı) parasal önlemler sayesinde, 2013’de de düşük de olsa büyümesini sürdürecek; A.B’de ekonomi bir yıl daha küçülecek; Japonya’da da ekonomik büyüme beklenmiyor.
- Çin, Hindistan, Brezilya, Rusya, … gibi son yılların yıldız ülkelerinde ekonomik büyümenin ciddi anlamda yavaşladığı görülüyor;
- ABD’de ekonomik büyümenin düşük de olsa sürmesini sağlayan Amerikan Merkez Bankası aşırı “genişlemeci para politikası”nın (ayda piyasaya 85 milyar dolar enjekte etmek) artık biteceği konuşuluyor. Tabi bu durum bütün dünyada faizler üzerinde artış etkisi yapacağı için, ekonomik büyümeyi de olumsuz yönde etkileyebilecektir.
Velhasıl dünyada durum pek de parlak değil gibi…
Türkiye’de de ekonomik büyüme oranları, son Çeyrekler de sürekli düşüyordu. Yani 2011’in Birinci Çeyreğinde sağlanan %12,4’lük büyümenin ardından tam yedi Çeyrek dönem (ya da hemen hemen iki yıl) ekonominin büyüme hızı hep düştü. 2012’nin Dördüncü Çeyreğinde %1,4’e kadar…
Şimdi açıklanan verilere göre ise ekonomik büyüme yeniden %3,0 olmuş. Böylece yıl sonu hedefi olan %4’ü tutturma ümidi de doğmuş oldu.
Açıkçası rakamlar %3,0’lük bir büyüme söylemesine karşın, ben kişi olarak ekonomik büyümenin bu kadar yüksek çıkabileceğine inanmıyordum.
Yani şaşırdım.
Çünkü öncü göstergeler olan örneğin elektrik kullanımı, örneğin hafif ticari araç satışı, örneğin protesto edilen senetlerin sayısı, … gibi veriler, daha muhafazakar ve düşük bir büyüme oranına işaret etmekteydi.
Zaten ekonomik büyüme verilerinin ayrıntısına bakınca aslında benim gibi düşünenlerin haklı olduğu; açıklanan ilk üç aylık ekonomik büyüme verilerinin bir parça HORMONLU olduğu anlaşıldı.
Neden mi ?
Ekonomik büyümenin kaynaklandığı kalemlere bakarsanız eğer, asıl büyümenin “gök kubbeyi delip aşan” kamu harcamalarından sağlandığını göreceksiniz de ondan…
Birinci çeyrekte yaşanan ekonomik büyüme, nerede ise tamamen kamu harcamalarından ve yatırımlarından gelmiş.
Öyle ki %3,0 olarak gerçekleşen ekonomik büyümeye kamu harcamalarının katkısı %2,2. Hal bu ki son on yıl ortalamasında bu katkı sadece %0,1 imiş !!!.
Bir diğer deyiş ile, ekonomik büyümenin dörtte üçlük kısmı, geçen yılın aynı dönemine göre TAM %82 oranında artırılan kamu harcamaları ve yatırımları sayesinde oluşmuş.
Bundan iyi HORMON mu olur ?
Korkulacak veri ise, eğer ilk üç ayda da kamu harcamaları son on yıl ortalaması kadar artsa idi, ekonomik büyümenin %3,0 yerine %0,9 olacağı öngörüsüdür.
Tabi, belki burada kendimize bir parça teselli bulacağız. Yani:
- Ekonomik büyümenin yavaşladığı dönemlerde Hükümetin politikalarından biri de, Keynesci politikalar izleyerek kamu harcamalarını artırmak ve ekonomik canlanmayı diri tutmaktır;
- Belki de bu istisnai durum, yüksek büyüme döneminde (2010-2011 ve kısman 2012) enflasyonun artmaması için ertelenen kamu yatırımlarının hayata geçirilmesi olarak yapılmıştır
- Belki de son zamanlarda gemi inşa sektöründe de artan kamu talepleri ve siparişleri de bu politikanın bir yansıması değil midir ?
Yine de umarız ki, bu kamu harcama patlaması, Mart 2014’de başlayacak üçlü seçim süreci (Yerel Seçimler, Cumhurbaşkanlığı Seçimi, Genel Seçimler) öncesinde alınan ekonomiyi yapay olarak büyütme önlemleri değildir.
Çünkü hormonla yapay olarak büyütülen meyve ve sebzelerin kanser yaptığı artık kanıtlandı değil mi ?