• BIST 9549.89
  • Altın 3005.805
  • Dolar 34.5348
  • Euro 36.0249
  • İstanbul 17 °C
  • Ankara 11 °C
  • İzmir 19 °C
  • Antalya 15 °C
  • Muğla 13 °C
  • Çanakkale 20 °C

Erdoğan’a “Biz hükümet olarak bu işi beceremiyoruz” dedirtiyorlar

Kpt. Dr. HASAN TERZİ

Cumhurbaşkanımız Kanal İstanbul’un neden yapılması gerektiğini anlatırken son dönemlerde yeni bir gerekçeyi daha ön plana çıkartmaya başladı. 14 Ocak ve 18 Ocak’ta yaptığı konuşmalarında “Boğazda (İstanbul Boğazında) şu anda kılavuz kaptan ve römorkör gibi uygulamalar kazaları önlemede yetersiz kalıyor” dedi.

“BİZ HÜKÜMET OLARAK BU İŞİ BECEREMİYORUZ”

Amacım kesinlikle kimsenin mesleki bilgi ve yeterliliğini sorgulamak değil. Fakat vatandaşlık görevi olarak, Cumhurbaşkanımızın danışmanları ve söz yazarlarıyla ilgili şu eleştiriyi yapmak zorundayım:

Türk Boğazlarında “kılavuz kaptan ve römorkör gibi uygulamalar” yani Montrö Boğazlar Sözleşmesine konu olmuş, barış zamanında isteğe bağlı olsa da savaş durumunda mecburi olacak olan bu hizmetler, Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından, devletimizin hazırlamış olduğu mevzuata uygun olarak ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kadrolu kamu personeli tarafından verilmektedir. Türk halkının seçtiği Hükümet tarafından atanan Bürokratlar eliyle de yönetilmektedir. Yani bu hizmetlerin verilmesiyle ilgili tüm yetki ve sorumluluk Türkiye Cumhuriyeti Devletindedir. Hal böyle iken “Boğazda (İstanbul Boğazında) şu anda kılavuz kaptan ve römorkör gibi uygulamalar kazaları önlemede yetersiz kalıyor” ifadelerini Cumhurbaşkanına söyletmek “Biz hükümet olarak bu işi beceremiyoruz” anlamına gelmez mi? Nasıl böylesine büyük bir hata yapılabilir? Nasıl bu söylemden bu sonucun çıkacağı düşünülemez? Tüm Türkiye’nin nefessiz bir biçimde takip ettiği, tüm dünyanın gözünün, kulağının üzerinde olduğu Kanal İstanbul Projesi tartışmaları kapsamında, Cumhurbaşkanının bu türden ifadeler kullanmasına nasıl sebebiyet verilebilir.

Hem de Cumhurbaşkanımız bu söylemi, Türkiye ve dünya gündemini değerlendirdiği, AKP Grup Toplantısında ifade etmiştir. Eğer gerçekten bu ifadedeki türden sorunlar varsa bu tür sorunlar nasıl olur da Kanal İstanbul’un açılması için gerekçe olarak gösterilebilir? Yani şu şekilde bir ifade Kanal İstanbul’un açılmasına nasıl gerekçe olabilir? “Biz hükümet olarak İstanbul Boğazında kazaları önlemede ana unsurlardan biri olan kılavuz kaptan ve römorkör uygulamalarını layıkıyla yönetemiyoruz o sebeple Kanal İstanbul’u açacağız ve orada bu işi daha iyi yapacağız.”

Özetle eğer ifade edildiği gibi bu hizmetlerle ilgili ciddi bir sorun varsa bu sorun İstanbul Boğazının sorunudur, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin sorunudur ve derhal çözülmelidir. Kesinlikle Kanal İstanbul’a gerekçe olarak gösterilemez ve de gösterilmemelidir.

Bu tespiti yaptıktan sonra olaya farklı bir açıdan daha bakmak zorunda olduğumuzu düşünüyorum.

***

Cumhurbaşkanımıza bunun söyletilmesinde farklı bir amaç ya da amaçlar olabilir mi? Son yıllarda yaşanan gelişmeler ışığında bu soruya da cevap vermeye çalışayım.

YENİ YÖNETMELİĞİMİZDE İSE ARTIK BUNLARIN HİÇBİRİ YAZMAMAKTA

1990’lardan sonra sayıları artan liman bölgelerinde kılavuzluk ve römorkörcülük hizmeti verecek kamu kuruluşlarının bulunmayışı veya bu kurumların hizmetleri vermekte yetersiz kalmaları gibi gerekçeler öne atılarak bu hizmetler yavaş yavaş özel sektöre devredilmeye başlandı. İşte o andan itibaren ana amacı emniyeti arttırmak olan kılavuzluk ve römorkörcülük hizmetleri, ticari menfaat konusu haline gelerek rant kapısına dönüştü. Rant mücadelesi başladı. Limanlarımız, körfezlerimiz bu mücadelenin verildiği alanlardı ama henüz Türk Boğazlarına sıçramamıştı. 31 Aralık 2018 tarihinde ise Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı tarafından yürürlüğe konan Kılavuzluk ve Römorkör Hizmetleri Yönetmeliği ile Türk Boğazları da bu rant mücadelesine dahil edildi. Çok fazla detay var ama detaylarla kafaları karıştırmamak için sadece bu Yönetmeliğin “çok ilginç tarihi sürecini” paylaşayım burada.

İlk olarak 1998’de yılında yayınlandı. “Bu yönetmelik ticari menfaatlerimize aykırı” dendi ve iptal davası açıldı.

2002, Yönetmelik değiştirildi. Değiştirildi fakat aynı gerekçelerle yeniden iptal davası açıldı.

2004, Yönetmelik iptal edildi.

2004- 2018 yılları arasında “Mevzuatsız Dönem” yaşandı.

31 Aralık 2018. Tam 14 yıl süren mevzuatsız dönemden sonra, “bir gece ansızın” yeni Yönetmelik yayınlandı. Çeyrek asırlık ticari menfaat kavgasına bu defa Türk Boğazları da dahil edildi. Türk halkı tepki gösterdi. Konuyla ilgili haberler yapıldı. Siyasi partiler Meclis soru önergeleri verdi.

24 Ocak 2019, Bakanlık bir Genelge yayınladı ve Boğazların özelleştirilmesiyle ilgili sorunu çözmüş gibi yaptı.

1 Mart 2019, Yönetmeliğin iptali davaları açıldı. (İptal davası açanlardan biri de bendim. Basından öğrendiğim kadarıyla yirmiden fazla iptal davası açılmıştı.)

14 Mart 2019, Genelge manevrası tutmayınca ve açılan davalar sonucunda Yönetmelikte değişikliğe gidildi. Fakat değiştirilen madde bırakın sorunu çözmeyi tam tersine daha da karmaşık hale getirdi.

27 Temmuz 2019, süreçle ilgili gelişmeleri ve doğuracağı sorunları içeren raporu başta CİMER olmak üzere pek çok yetkili kuruma gönderdim.

8 Ocak 2020, çeyrek asırdır süren rant mücadelesini düzenleyecek/çözecek olan; hakkında Danıştay’da onlarca iptal davası açılmış Yönetmeliği hazırlayan Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, sadece bir yıl önce yürürlüğe koyduğu kendi Yönetmeliğini bu defa bizzat kendisi iptal etti. Böylelikle Danıştay’ın vereceği olası iptal kararını da By-Pass etmiş oldu. Yerine mi ne geldi? İçeriği neredeyse iptal ettiği Yönetmelikle aynı olan; adına “Hakkında” ekleyerek küçük bir değişiklik yapılan yeni Yönetmelik.

En önemlisi de şudur: Tüm bu sürecin başında mevzuatta Türk Boğazlarında bu hizmetlerin “Kamu tarafından verileceği ve özel kuruluşlara devredilemeyeceği” kesin ifadelerle yazmaktaydı. Bakanlığın kendi kendine iptal ettiği son Yönetmelikte ise bu hizmetlerin “Kamu Hizmeti” olduğu yazmaktaydı. 8 Ocak tarihli yeni Yönetmeliğimizde ise artık bunların hiçbiri yazmamaktadır.

BU SORUNLAR KANAL İSTANBUL’A GEREKÇE OLAMAZ

Yeni Yönetmeliğin ilanından sadece 6 gün sonra, 14 Ocak 2020’de Cumhurbaşkanımız AKP Grup Toplantısında “Boğazda (İstanbul Boğazında) şu anda kılavuz kaptan ve römorkör gibi uygulamalar kazaları önlemede yetersiz kalıyor” dedi.

18 Ocak 2020 Cumhurbaşkanımız aynı söylemi tekrarladı.

Tüm bunlar “tesadüftür” diye ümit ediyorum. Türk halkı yoğun bir şekilde artıları ve eksileriyle Kanal İstanbul’u tartışırken, sadece Türkiye’nin değil yaşadığımız coğrafyanın da ortak geleceği için herkes bir şeyler yapmaya uğraşırken, kafa patlatırken, birileri bu tartışma ortamını fırsat bilip, Türk Boğazlarında Türkiye Cumhuriyeti Devletine yıllık yaklaşık 1 Milyar TL gelir sağlayan bu hizmetlerin gelirini kendi ceplerine aktarma yolu arayışı içinde değildir diye ümit ediyorum. 

Umarım birileri “Boğazda bu işler şu an iyi yapılamıyor, yönetilemiyor o zaman bize verin biz çok daha iyi yaparız efendim” gerekçesini kullanabilmek için Cumhurbaşkanımızın bu türden beyanlar vermesine sebep olmuyordur.

Sonuç olarak, Boğazlarda verilmekte olan kılavuzluk ve römorkörcülük hizmetleriyle ilgili sorunlar varsa ki var olduğunu çok iyi biliyorum, bu sorunlar Türkiye Cumhuriyeti Devletinin sorunudur ve devletimizin ilgili birimleri tarafından çok rahatlıkla çözülebilir. Bu sorunlar ne Kanal İstanbul’un açılmasına ne de bu hizmetlerin özelleştirilmesine gerekçe olarak gösterilemez.

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar
Muammer AKKAYA
27 Ocak 2020 Pazartesi 13:28
13:28
Bahsedilen yani halen güncel olan yeni yönetmeliğin bazı maddelerinin hukuka aykırı düzenlemeler içermesi nedeniyle bu maddelere ilişkin olarak Yönetmeliğin yayınlandığı süreden itibaren 60 gün içinde husumete ehil gerçek ve tüzel kişilerce danıştay nezdinde iptal davası açılıp açılmayacağı merak konusu.
85.108.166.74
Koray G.
27 Ocak 2020 Pazartesi 12:37
12:37
Kaza riski sıfırlanamaz diyen sizlerdiniz bu gerçekse demekki önlenemiyor Syn cumhurbaşkanımız doğru söylemiştir niye birisi ona söyletsin ki
176.88.137.57
Engin
25 Ocak 2020 Cumartesi 10:55
10:55
Kesinlikle doğru etüt edilmiş ve kaleme alınmış. Önceliklerin söylenenden başka olduğu şüphesi giderek kuvvetleniyor. Umarım tüm yetkililer ve kamuoyu tarafından dikkate alınacaktır. Kaleminize sağlık...
37.154.245.216
Yazarın Diğer Yazıları
ÇOK OKUNANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2004 Deniz Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0544 880 87 87 | Haber Scripti: CM Bilişim