Yok şimdilerde profesyonel olarak bir Tersanede çalıştığım için değil; bundan yıllar önce sevgili oğlum bu civarda bir ilköğretim okulunun kurasını kazandığı için Tuzla’da yaşıyoruz. Tuzla’da yaşamaktan da ailece şimdilik çok memnunuz.
Geçen hafta Tuzla’daki sitedeki komşumuz İsmail bey aradı. Çoktan beri evleri boş; kendisi eşi ile Ege’deki şirin tatil kasabalarımızdan birinde yaşıyor. Bir süredir emeklilik hayatlarını İstanbul’un kalabalığından uzakta geçirmeye karar vermişlerdi.
Şimdi bu kararlarını daha da ilerleterek evlerini de kiraya vermeye niyetlenmişler. Benim çevremde evi ile ilgilenebilecekler olduğunu düşündüğü için bana da haber veriyor.
Ama bu konuşmada asıl dikkatimi çeken, komşumuz İsmail beyin banka mevduat faizleri ile ilgili söyledikleri oldu. “Biliyorsun Ertuğcum” dedi, “bir süredir banka mevduat faizleri iyice düştü. Eskiden birikimlerimiz ek bir aylık gibi bize faiz geliri sağlıyordu; şimdi ise bundan çok uzaktayız”.
Hani yıllarca yüksek faiz çığırtkanlığı yaptıkları için “rantiye” diye suçladıklarımızı düşündüm de, … utandım.
Evet, çok nakit paraları olduğu için yüksek faizler sayesinde ciddi anlamda rant peşinde olan çok küçük bir kesim vardı. Ama yüksek faizden belki de en çok yararlananlar, 100 bin, 200 bin TL … gibi ufak birikimlerini bankalarda tutarak ek bir emeklilik maaşı gibi aylık getiri sağlayanlardı.
Şimdi o türlü bir ek emeklilik maaşı kapısı iyice kapanmış görülüyor. Mevduat faizlerinin negatife dönmesi ve iyice küçülmesi nedeni ile son on yılın ilginç bir gelir olanağı kurumaya başlamış.
***
Bendenizin belli bir süredir yatırım yapacak kaynağı fazla olmadı. Ama tabi ki profesyonel işimiz gereği sürekli paranın, faizin, finansın içinde yaşıyoruz.
2008 krizinden sonra, dolar kredisine LIBOR üzerine 10 puan faiz isteyen de gördük; “CDS arttı” diye faiz artıran (ama CDS düşünce hiçbir şey yapmayan, üstelik büyük bir pişkinlikle “vallahi CDS’in kredi faizi ile ilgisi yok” diyen) de; “riskler çok yükseldi” deyip (aslında bankaya maliyeti “0” - sıfır- olan Teminat mektubu komisyonuna zam yapan da…
Bilgi 1: LIBOR, Frenkçe “London Interbank Operating Rate” kelimelerinin kısaltması olup, Londra’daki bankalar arası piyasada belirlenen bankaların birbirlerine borç verme faizidir. Uluslararası bir çok kredi sözleşmesinde faiz, LIBOR + … diye belirlenir.
Bilgi 2: CDS, yine Frenklerin “Credit Default Swap” kelimelerinin kısaltması olup, bir ülke bonosunu satın alan yatırımcının, o ülkenin Hazinesinin iflas ederek, o bononun faiz ve anaparasını ödememe riskine karşı yaptırılan sigortanın maliyetini anlatır.
***
İsmail bey böyle yakınınca benim de aklıma reel faizlere bir bakmak geldi. Tabi “faiz” aslında çok geniş bir kavram. Ya da “hangi faiz ?” demeliyiz…
Bankanın İsmail beye ödediği mevduat faizi mi, yine aynı bankanın ticari kredi faizi mi, yoksa tüketici kredisi faizi mi ?
Bana göre faiz, bankaların bir işletmeye ya da bir tersaneye iş yapması için verdikleri en az altı ay vadeli ve en az 1 milyon liranın üzerinde kredinin faizidir. Ne yazık ki faizi böyle tanımlarsanız, bu faiz konusunda düzenli ve sağlıklı bir bilgi bulmak olası olmuyor. Biz de FAİZ olarak “Hazine Gösterge Faizi”ni aldık. Bu faizi de enflasyon ile karşılaştırdık.
Daha önceden de yazmıştık ya, Faizin “negatif” olup olmadığı “önceden” bilinemez; ancak “sonradan” hesaplanabilir. Çünkü faiz bugünkü bir göstergeyse de enflasyon dönem içinde gerçekleşecek bir veridir.
İşte 2008 yılından bu yana Türkiye’de reel faiz:
Eğer gerçekten “faiz”, Hazine’nin gösterge faizi ise;
Ve piyasada bir bankanın işletmelere verdiği kredilerin faizi Hazine gösterge faizi ile uyumlu / paralel seyrediyorsa (ki benim burada ciddi endişelerim var);
Türkiye’de nerede ise 2010 başından bu yana çok düşük reel faiz ya da Negatif reel Faiz ile yaşıyoruz (Ocak – Nisan 2011 arası dört ay hariç).
Çünkü grafik bunu söylüyor.
Bu kadar düşük reel faiz ya da negatif reel faiz ortamında bizce girişimcilerin proje üzerine proje patlatması gerekir. Hem nominal faiz düşük, hem enflasyon düşük, hem reel faiz düşük. Yatırım için daha iyi bir ortam olur mu ?
Eğer böyle olmuyorsa bir sorun var demektir.
Bizce bu sorun da esasen Hazine Gösterge Faizinin piyasada geçerli olan kredi faizini yansıtmamasıdır.
Her ne kadar Hazine Gösterge Faizi düşse ve eksi olsa da;
Her ne kadar Hazine Gösterge Faizinin düşüşü ardından bankalar ödedikleri mevduat faizlerini düşürseler de;
Bankalar aynı hızda ticari kredilerin faizlerini düşürmemektedirler.
Yeni kredilerde belki faizler bir parça düşmektedir. Ama eski kredilerde mıh gibi çakılı kalmaktadır. Bankalarımız tuttukları mevduatın ortalama vadesinin iki aydan kısa olduğunu da söylediklerine göre, demek ki eski kredilerde tarihsel yüksek maliyet sorunu da olamaz.
Anlayana davul zurna…
Ertuğ Yaşar;
Tuzla, İstanbul; 23.05.2013