Rüşvet ve Yolsuzluk Operasyonu Türkiye’ye damgasını vurdu. Toplam 100 milyar dolarlık usulsüz altın ticareti ve Hükümet Üyesi bakanların, bu ticarete aracılık yaparak, göz yumması karşılığında aldıkları 100 milyon dolara yakın rüşvet iddiaları, kirliliğin boyutunu gözler önüne seriyor.
İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’nın 17 Aralık 2013’te başlattığı Rüşvet ve Yolsuzluk Operasyonu, Başbakan Erdoğan tarafından “Hükümete Karşı Kirli Komplo” diye niteleyerek, Emniyet Genel Müdürlüğü’ndeki tüm daire başkanlarını değiştirdi.
Başbakan Erdoğan’ın Rüşvet Operasyonu’nda adı geçen bakanları görevden alacağına, bu kadar sert tepki göstermesinin arkasında, Rıza Sarraf’ın, 19 ve 30 Temmuz 2013 tarihinde TÜRGEV’e 3 milyon TL yardımda bulunmasının etkisi olduğu konuşuluyor.
Bilindiği gibi TÜRGEV (Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı) Başbakan Erdoğan ve Ailesinin kurduğu ve 12 adet Kız Öğrenci Yurdu’nu işleten kamu yararına çalışan bir Vakıf. Bu vakfın yönetiminde, Başbakan Erdoğan’ın oğlu Necmettin Bilal Erdoğan ve kızı Esra Albayrak yer alıyor.
AHLAKSIZ KASET OPERASYONU
Rüşvet ve Yolsuzluk Operasyonu’nun başlamasıyla birlikte, eski bir senaryo yeniden servise konuldu. Başbakan Erdoğan’a yakınlığı ile bilinen isimlere karşı “Kaset Operasyonu” devreye sokuldu. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’a ait olduğu iddia edilen bir kaset, sosyal medya da yoğun bir dezenformasyonla dağıtıma başlatıldı. Numan Kurtulmuş olduğu iddia edilen görüntülerin bir Arap porno sitesinden alındığı kısa bir süre sonra ortaya çıkartılırken, Azerbaycan merkezli internet sitelerinden Başbakan Erdoğan’ın kardeşi Mustafa Erdoğan’a ait olduğu iddia edilen başka bir görüntü sosyal medyada çığ gibi yayıldı.
Bu ahlaksız ve itibar suikastının arkasında, Fethullah Gülen Cemaati’nin olduğu yoğun bir şekilde konuşulurken, Deniz Baykal ve MHP Milletvekillerine yapılan kaset operasyonları konusunda hiçbir şey yapmayan Hükümetin, bugün bu kasetler konusunda devletin tüm imkânlarını ayağa kaldırması “Adalet Herkese Lazım” sözünü akla getirdi.
GÜLEN’İ ARAYAN KASETÇİ KİM?
Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonu’ndan 10 gün önce, 6 Aralık 2013 tarihinde Fethullah Gülen’in yaptığı sohbet toplantısında, Bir AK Partilinin kaseti olduğu imasında bulunmuştu.
“Kara Propaganda ve Nefis Muhasebesi” başlıklı söyleşide yer alan bir ayrıntıda Amerika'da bulunduğu sırada, birisinin kendisine telefon açtığını söyleyen, bu kişinin gece bir alüfte (Hayat Kadını) ile buluşmaya gittiğini ve bu kişinin şu anda önemli bir pozisyonda olduğunu söyledi.
Herkul.Org ta yayınlanan söyleşide, üst düzey yetkilinin kaset komplosunu kendisinin engellediğini ifade eden Fethullah Gülen şunları kaydetmişti; “Bir büyük zat, bir dönemde... Bana seneler evvel bir telefon geldi. Dediler ki nefsine uyarak bir yerde bir tane alüfte (hayat kadını) ilebuluşmaya gidiyor ve aynı zamanda birilerinin de komplosu da söz konusu olabilir. Gece yarısı Türkiye’de onu tanıyan bir arkadaşa telefon ettim. Kalk dedim, evine koş git, oraya gitmesin katiyen, hem kendisi o masiyete girmesin hem de hafazanallah bir komplo meselesi ise şayet günümüzde geldiği noktaya gelemezdi, gelemez dedim. Ve o mevzudaki telefon sabit. Kendisine ricada bulunduğum o zat da hayatta, ama ben bugüne kadar o meseleyi kimseye açmadım. Bize düşen şey odur, ayıbını yüzüne vurmama. Ama belki de öyle birisi, benim öyle bir ayıbını bildiğimden dolayı şimdilerde homurdanıyorsa şayet, keşke benim ayıbımı bilen bu insan nalları dikse gitse de ayıbımı bilen kimse olmasa... Mümin olarak bizim karakterimiz buydu, bu mevzuda belki on tane hadise sayabilirim.”
Şeytandan Allah’a sığınarak, avukatlık yapmak gerekirse,
Fethullah Gülen’i arayan zat kimdir?
Gülen’i arayan bu zat, ne iş yapıyor?
Neden bir başkasını aramayıp ta, ABD’de yaşayan Fethullah Gülen’i arıyor?
Alüfte ile buluşacak kişiyi, Gülen’i arayan zat nereden biliyor?
AK Parti üst düzey yöneticisini, Gülen’i arayan zat neden takip ediyor?
Bu tür soruları çoğaltabiliriz. Bu sorulara cevap verecek tek kişi Fethullah Gülen’dir. Kaset furyasının içinde olduğu tahmin edilen kişinin acil olarak deşifre edilmesi ve hukuki çalışmaların yapılması gerekmektedir. Aksi takdirde bunun vebali ve hukuki sorumlusu Fethullah Gülen olacaktır.
DEVLETTE CADI AVI BAŞLADI
Fethullah Gülen, avukatı aracılığıyla yaptığı açıklamada, devam eden Rüşvet ve Yolsuzluk Soruşturması’nda alakası olmadığını ve operasyonu yapan Emniyet ve Adalet personeli ile ilişkisinin bulunmadığını kaydetti.
Bundan birkaç gün önce, Macaristan Başbakanı ile yaptığı ortak basın toplantısında konuşan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, isim vermeden Fethullah Gülen Cemaatini kastederek, “Devlet İçinde Bir Çete, Bir Örgüt Var. Babamızın oğlu olsa gözünün yaşına bakmayacağız” diyerek, devlet kademesinde görev yapan Gülen Cemaatine yakın bürokratlara, bir anlamda “Cadı Avının” başlayacağına işaret etmişti.
Başbakan Erdoğan’ın bu ifadesinden saatler sonra, Türkiye genelinde başta Emniyet Genel Müdürlüğü olmak üzere, TRT, Maliye Bakanlığı ve diğer kurumlarda görevden almalar yoğunlaştı.
Başbakan Erdoğan’ın isim vermeden DEVLET İÇİNDE ÇETE olarak suçladığı, Fethullah Gülen cemaatine bağlı olduğu iddia edilen bürokratların tek tek iş hakları fesih edilirken, diğer taraftan Cemaat Yapılanmasını “Cumhuriyet Hükümeti’ni illegal ve demokratik olmayan yollarla yıkmaya çalışan Terör Örgütü” sıfatına yerleştirmek için çalışmaların başladığı öğrenildi.
Bu bir anlamda, Ak Parti’nin yıkmak için bir zamanlar büyük mücadele verdiği Askeri vesayet dönemine, yeniden dönmesi anlamı taşıyor. Batı Çalışma Grubu’nun TERÖR ÖRGÜTÜ diye yaftaladığı Fethullah Gülen Cemaati, Ak Parti ile birlikte yeniden TERÖR ÖRGÜTÜ yaftasını yemiş olacak.
Ak Parti’nin, Askeri vesayetçiler ile aynı paralele gelmesi, kabul edilecek bir olgu değil. Fethullah Gülen cemaatinin yaptıkları yanlışlıkları, yıllardır bu köşeden yazan biri olarak, Ak Parti’nin Gülen cemaatine ÇETE ve TERÖRİST BİR YAPI olarak lanse etmesi, doğru bir yaklaşım olmamakla birlikte, buna alkış tutmak demokratik olan hiçbir insanın anlayışında yer bulmaması gerekir.
Hükümetin bu yapılanmada, illegal ve hukuksuz işlemleri olduğunu belgeler ile ispatlarsa, gerekli işlemi yapması gerekir. Eğer Hükümet üyelerinin rüşvet aldığı savcılık soruşturmasında tespit edildiği ve bu olayı kaşımasından dolayı intikam hırsı ile yaparsa, bunun vebali çok büyük olur.
Başbakan Erdoğan’ın yapacağı tek şey, rüşvet alan kabine üyelerinin siyasi hayatlarına son vermek, daha sonra da ÇETE diye nitelediği yapıyı gün yüzüne çıkarmaktır.
Kısacası Fethullah Gülen’den terörist, cemaatinden örgüt çıkar mı? Bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey var. Birileri, boğazına kadar HARAMA bulaşmış durumda…
Sevgiyle Kalın...