Türkiye’nin, Birleşmiş Milletlerin alt ihtisas teşkilatı, Uluslararası Denizcilik Örgütü'ne (IMO) üye olduğu 1956 yılından beri ilk kez IMO Başkanlığını üslenmesi ve Konsey Üyeliğine tarihinin en yüksek oyunu alarak ikinci sıradan seçilmesi, Türk denizcilik sektöründe sevinçle karşılandı.
Bu büyük başarıda, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım ve kadrosunun emeğini göz ardı etmememiz gerekir. Bakan Yıldırım’ın Denizcilik İdaresi’ni denizcilere emanet etmesi, bu başarının anahtarı olduğu su götürmez bir gerçektir. GSK Uzmanı’ndan, Liman Başkanı’na; Genel Müdür’den, Müsteşarı’na kadar, Bakanlık kadrosu bu başarıda hak sahibidir.
Diğer taraftan sektörün çatısı konumunda bulunan başta İMEAK Deniz Ticaret Odası olmak üzere sivil toplum örgütlerinin idareye verdiği destek, “Biz Bir Ekibiz” mantığı ile başarıyı getirmiştir.
Ancak bu başarıya sevinmek ile birlikte, devamını sağlamak, çok daha önemlidir.
IMO’DA VAR OLMAK!
Denizcilikle ilgili ülkelerin bağlayıcı kararların alındığı ve Birleşmiş Milletlerin alt ihtisas örgütü olan Uluslararası Denizcilik Örgütü’nde (IMO) 170 üye ülke, gözlemci statüsü kazanmış olan 78 hükümet dışı (NGO) uluslararası kuruluş ve 61 adet hükümetler arası (IGO) teşkilat temsil ediliyor. İki senede bir yapılan IMO Genel Kurulu'nda 40 Konsey üyesi seçimi gerçekleşiyor. 3 Statüde yapılan seçimlerde A Statüsünde 10 ülke, B statüsünde 10 ülke, C statüsünde ise 20 ülke konseye seçiliyor.
Türkiye, 1996 yılından itibaren katıldığı IMO Genel Kurulu Konsey Seçimleri’nde, 8 kez üst üste kazanarak, büyük bir başarıya imza attı.
IMO Konsey Seçimleri’nde, Deniz Haber Ajansı’nın, Dünya Gazetesi ile birlikte organize ettiği Uluslararası Altın Çıpa Denizcilik Başarı Ödülleri’nin, IMO üyesi ülkeler arasında, Türk denizcilik sektörünün tanınırlığının arttığını görmek, bizleri ziyadesiyle memnun etti.
Özellikle kararsız ülkelerin, Türkiye’ye oy vermesi konusunda yapılan ikili görüşmelerin başarı ile sonuçlanması, Türkiye’nin oyunu artıran en büyük etken oldu. Bunda pay sahibi olmamız bizleri sevindiren bir başka husus oldu.
Türkiye’nin IMO’daki başarısını devam ettirebilmek için yeni bir strateji belirlemesinde büyük bir fayda var. Yıllar önce projelendirdiğimiz Deniz Stratejileri Merkezi adı altında bir büronun veya İMEAK Deniz Ticaret Odası’nın da içinde bulunduğu bir temsilciliğin Londra’da açılması gerekmektedir. Çünkü IMO’da başarı, ikili ilişkiler sayesinde olduğu bilinen bir gerçek. Çekirdek bir kadro ile oluşturulacak “Turkish Maritime Center”in aktif bir şekilde Londra’da hizmete girmesi, hem idare, hem de sektör için büyük bir katkı sağlayacağını söylemek için müneccim olmamıza gerek yok.
Geçmiş yıllarda Avrupa limanlarında tutuklanan Türk bayraklı gemilerin, ikili ilişkiler kullanarak serbest bırakıldığı ve Konsey Seçimleri başta olmak üzere IMO Komiteleri’nde Türkiye’nin aktif yer alması bu ikili ilişkilerin sayesinde olduğu biliniyor.
Türkiye, eğer Uluslar arası Denizcilik Örgütü’nde (IMO) var olmak ve 2019 yılında Karargâh’ta yer almak istiyorsa bu fikrimizi, göz önüne almasında fayda var.
GSK UZMANLARI
21 Temmuz 2013 tarihinde kaleme aldığım "GSK Uzmanlarına Müjde!" başlıklı yazı, GSK Uzmanları tarafından mesafeli okunmasına neden oldu.
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Suat Hayri Aka’nın tarafıma yaptığı açıklama ile kayıp yaşayan GSK uzmanlarının haklarının geri verileceği belirtilmiş ancak onlarca GSK uzmanı, yaptığı yorumlar ile yazımıza tepki göstermişti. Çünkü GSK uzmanlarının ek göstergeleri 3600’den 2200’e düşürülerek, büyük hak kaybına neden olmuştu.
Bu konuyu Bakanlığa sorarak GSK uzmanlarının son durumu hakkında bilgilendirmelerini rica ettim.
Konu şöyle; GSK uzmanları ile ilgili Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı tarafından kariyer uzmanı olan Denizcilik Uzmanları ile aynı statüye gelebilecek bir taslak hazırlandığını ve bu taslağı TBMM’de bulunan Torba Kanun Tasarısı’na eklendiği kaydedildi.
Ancak bu konuda Maliye Bakanlığı’nın direnç gösterdiği, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın GSK Uzmanları’nın haklarının verilmesi için Maliye Bakanlığı’nı ikna etmeye çalıştıklarını söylediler.
Eğer Maliye Bakanlığı bürokratları yeni bir direnç göstermez ise yeni hazırlanan Torba Kanun Tasarısı’nda GSK uzmanlarının hakları geri iade edilmesi ile birlikte, kariyer uzmanı statüsüne yükseltileceği kaydedildi.
Son durum bu…
NOT: Yorum yazan bazı okuyucular, isim vermeden ahlaki kuralları zorluyorlar. Klavye kabadayılığı yapmanın anlamı yok. Biz, bu köşeden GSK uzmanlarının haklarını kamuoyu ile paylaşıyor ve haklı oldukları bir konuda sorunlarının çözülmesini istiyoruz. Bu konuda hassasiyet gösteren okuyucularımıza teşekkür ederiz.