Son dönemde tersanelerde meydana gelen iş kazaları, yüreğimizi kanatmaya devam ediyor. Onlarca tersane işçisi, güvenlik sebepleri, iş güvenliği almayan iş yerleri ve işçilerin şahsi hataları yüzünden hayatlarını kaybediyor.
2003-2008 yılları arasında, Türk gemi inşa sanayinde meydana gelen yüzde 300’lük bir büyüme, gemi inşa sanayinde yüksek derecede kalifiye eleman sıkıntısına yol açtı.
Türk sanayicileri, bu açığı kapatmak amacıyla piyasada çalışan kaynakçı, elektrikçi ve diğer sanayi iş kollarında hizmet veren eğitimsiz elemanları, tersanelerinde işe başlatarak bu açığı kapatmaya çalıştı. Ancak büyüyen gemi inşa sanayine göre, buna paralel işçi açığında meydana gelen fark, bu açığın kapatılmasında engel oldu. Çünkü gemi inşa sanayi, dünyada en ağır iş kollarından bir olarak göze çarpıyor.
Gemi inşa sanayicileri, çaresizlik içerisinde bu açığı kapatamayınca, eğitimsiz ve bu ağır iş kolunda tecrübesi olmayan elemanları, taşeron tabir edilen, yan sanayinin sırtından sektörün tam tepesinden bu iş kollarına girişini sağladı.
Tersanelerde meydana gelen kazalar sonucu, insanlarımızın hayatlarını kaybetmesi, kabul edilecek bir olay değil. Ancak buna paralel olarak, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in, bu kazaları önlemek adına, “GEREKİRSE TERSANELERİ KAPATIRIZ” çıkışı ise aynı şekilde kabul edilemeyecek bir söylem olarak, karşımıza çıkıyor.
Bakan Çelik’in “gerekirse tersaneleri kapatırız” sözü “Şu mektepler olmasa Maarif’i ne güzel idare ederdim” sözünü söyleyen, 1909-1911 yılları arasında Milli Eğitim Bakanlığı (Maarif Vekilliği) yapan Emrullah Efendi’ye nazire edercesine, tarihe not düşüyor.
Bakan Faruk Çelik’in söyleminin bir değişik versiyonu, DSP-MHP-ANAP iktidarı döneminde Ramazan Mirzaoğlu’nun Denizcilikten sorumlu Devlet Bakanlığı yaptığı dönemi hatırlatıyor.
Birileri; Bakan Faruk Çelik’e gemi inşa sanayinin, ne olup, ne olmadığını anlatması gerekir. Sorumluluktan kaçan bakan görüntüsü veren Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik; dünyanın en önemli bir iş kolu olan ve dünyanın ilk dört oyuncusundan biri konumunda bulunan Türk Gemi İnşa sanayini, yok etmeye çalışan ifadelerinin, sektöre zarar verdiğini, sektör temsilcilerinin anlatması gerekir.
Tabi ki işçi kazaları ve işçi ölümleri insanların canını sıktığı kadar yüreğimiz kanatıyor. Ancak bu sorunun çözümü tersanelerin kapatılması ile çözümlenmez.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, bu kanayan yaraya acil müdahale edecek neşteri vurması gerekir. Buda tersanelerin kapatılması ile değil, işçi güvenliği almayan tersane sahiplerine, ağır para cezaları, gerekirse hapis cezasına kadar uzanacak bir yolun ve düzenlemenin yapılması ile çözümlenebilir. Ayrıca sertifikasız işçi çalıştıran ve ölümlü kazaya sebep veren tersane sahipleri, bu olayda birinci dereceden sorumlu tutulabilir.
O zaman tersanelerdeki kazaların büyük oranda azalacağını ve gemi inşa sanayicilerinin sertifikasız ve tecrübesiz işçi çalıştırmaktan kaçınacağı, buna paralel taşeron diye tabir edilen yan sanayini de, bu kurallar çerçevesinde hareket edeceğini kaçınılmaz bir gerçektir.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in kamuoyu tepkisini minimize etme adına, bundan üç ay önce 6 tersaneyi kısmen kapatma talimatı vermesi, uluslararası denizcilik basınında ve ekonomi gazetelerinde “Turkish Shipyard Closed” (Türk Tersaneleri kapanıyor) başlığı ile manşet olmuştur.
Bu olay dünyada sipariş alma noktasında; Çin, Japonya ve Güney Kore’den sonra dördüncü sıradan bulunan, Türk gemi inşa sanayine büyük zarar vermiştir. Çünkü Türkiye’ye sipariş verecek uluslararası armatörler, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in beyanatlarından dolayı Türk gemi inşa sanayine soğuk bakmaya başlamışlar ve bununla beraber verecekleri gemi siparişlerini, Uzakdoğu’ya doğru kaydırmışlardır.
Türk ekonomisine yılda 3 milyar dolar bir girdisi olan, Türk gemi inşa sanayinin yeni açılacak tersanelerle birlikte 2015 yılında 10 milyar dolarlık bir ciroya ulaşması beklenmektedir. Ancak işi bilmeyen bürokrat ve siyasilerin gemi inşa sanayini, elbirliği ile yok etmeye çalışması, ülkemiz ekonomisine yapılan en büyük ihanettir.
İki bakan arasındaki fark
Denizcilik sektörü ve buna paralel denizcilik sanayi, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın göreve gelmesi ile birlikte ayağa kalkmış, son üç yılda ise uçuşa geçmiştir.
Türk gemi inşa sanayi, sipariş alma ve gemi ihracatı konusunda dünya 23’ncülüğünden dünya 4’ncülüğüne çıkması, küçümsenecek veya görmemezlikten gelinebilecek bir olay değildir.
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, tersane kazalarından dolayı çok büyük üzüntü duyduğunu ve bu konuda her türlü önlemi alma noktasında çalışmaların yapılması gerektiğini dile getiriyor. Ancak hiçbir zaman bu üzücü kazalardan dolayı “tersaneler kapatılmalı” gibi uç bir söylemi dile getirmezken, sorumluluğu noktasında ise olayın üstüne üstüne gidiyor.
Buna paralel olarak, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in sorumluluk sahibi bir siyasi gibi davranması gerekirken, aksine, sorumluluktan kaçınan biri gibi “gerekirse tersaneleri kapatırız, Tuzla kangren oldu” gibi ucube söylemler ile sorumsuzluğuna kılıf bulmaya çalışıyor.
Bayrak ve Kalkavan'a çağrı!..
Deniz Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Metin Kalkavan ve Gemi İnşa Sanayicileri Birliği Başkanı Murat Bayrak'a buradan bir çağrım olacak.
Sayın Kalkavan ve Sayın Bayrak en kısa zamanda, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’e tavrını koymalı ve Bakanın bu ucube söylemlerden vazgeçmesi gerektiğini, bununla birlikte, Türk gemi inşa sanayinin büyük zarar gördüğünü ifade etmek zorundadır.
Aksi takdirde iş işten geçecek ve Tuzla’ya dökülen 3-5 milyar dolarlık yatırım bir çırpıda, lağım sularında akıp gidecektir.
Sevgi ile kalın…