İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’nın 17 Aralık 2013 tarihinde yaptığı Rüşvet ve Yolsuzluk Operasyonu’nda içinde bakanların çocuklarının da bulunduğu 22 kişi tutuklanarak cezaevine konuldu. Bu olaydan saatler sonra yapılan “Komplo ve Cemaatin Dış güçler ile yaptığı kirli ilişkiler” naraları, Hükümete yakın gazete ve televizyonlarda cansiperane bir şekilde dile getirildi. Rüşvet iddialarına adı karışan 4 bakan görevden alınırken, yerlerine yeni atamalar yapıldı.
Hükümeti, illegal yollardan “Yargı Cuntası” marifetiyle yıkmaya çalışıldığı iddiaları kelli-felli yazarlar tarafından ifade edildi.
Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonu’nun ikinci dalgası, Hükümetin sert çıkışları ve dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in Başsavcı Çolakkadı ile yaptığı “İkna Görüşmeleri” sonucu, soruşturmayı yapan Cumhuriyet Savcısı Muammer Akkaş'ın elinden alındı. Bununla yetinmeyen Çolakkadı, Savcı Akkaş’ı görevden aldı ve ikinci dalga rafa kaldırıldı. HSYK’nin açıklama yetkisi yeni Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın himayesine alındı.
“Kendi ülkesinin milli ordusuna, milli istihbaratına, milli bankasına, milletin gönlünde yer edinen sivil iktidarına kumpas kuranların bu ülkenin hayrına bir iş yapmış olmayacağını çok iyi bilir. Amaca ulaşmak için her yolu mubah görenlerin nasıl hastalıklı anlayışlar ürettiğini çok iyi bilir'' diyen, Başbakan Erdoğan’ın akil danesi, kamuoyu ilgisi ve algısını Fethullah Gülen cemaatine doğru yönlendirmeye çalıştı.
Eski Adalet Bakanı ve AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, "Önemli bir holdingin başında bulunan bir kişi hakkında bir ceza davası var ve mahkûm olmuş. Yargıtay’da ’Cemaatin imamı’ diye nitelendirilen kişi, ismi bende saklı, bu dosya ile ilgili ne karar verilmesi gerektiği hususunu dosyanın kısa bir özeti ile birlikte Pensilvanya’ya göndermiş. Hoca efendi, ’Adalet neyi gerektiriyorsa ona göre karar verin’ demiş" dedi.
Genelkurmay Başkanlığı, yetkili ve etkili isimlerin “Askere komplo ve Kumpas” açıklamaları üzerine; Balyoz, Ergenekon, Askeri Casusluk, 28 Şubat ve diğer darbe girişimleri içeren davalar hakkında, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonu’nun ülkeye 120 milyar dolar, İçişleri Bakanı Efkan Ala 104 milyar dolar, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan 49 milyar zarara neden olduğunu açıkladı. Ülkeyi yöneten 3 yetkili ve etkili ismin açıkladığı rakamlar arasında devasa farklılıklar olsa da, “Beyan Asıldır” diyen vatandaşlar tarafından Beyt-ül Mal’ın zararı, kafalara nakşedildi.
Ak Parti’ye kumpas kurulduğu iddiasını meydanlar da dile getiren Başbakan Erdoğan, Bakan çocuklarının ve saf genel müdürün evlerinde çıkan paralar konusunda tek kelime konuşmazken, paralel devletin kahramanlarına karşı “İnlerine Gireceğiz” talimatı ile Cadı Avına başlandı. Bürokrasi ve Medyada 2 bin kişilik liste hazırlandığı Burhan Kuzu tarafından açıklandı.
Yardımsever (!) Rıza Sarraf’ın 19 ve 30 Temmuz 2013 tarihlerinde Başbakan Erdoğan’ın oğlu Necmettin Bilal Erdoğan ve kızı Esra Albayrak’ın yönetiminde bulunduğu TÜRGEV’e bavullar ile 3 milyon TL yardımda bulunması, işkilli görünmesine rağmen, üzerinde pek durulmadı.
Bununla beraber, Başbakan Erdoğan’ın meydanlarda yaptığı açıklamada, oğlu Bilal Erdoğan tarafından kendisine ulaşılmaya çalışıldığını açıklamasına rağmen, Ebu Zeyd Abdurrahman bin Muhammed bin Haldun el Hadramî adına (İbn-i Haldun) TÜRGEV tarafından yapılacak Üniversite için kayıt dışı para aktarılmasına değinmedi.
Başbakan Erdoğan’ın, asacağız, keseceğiz, bulacağız türü çıkışları üzerine, diğer yardımsever işadamlarının, neler karşılığı TÜRGEV’e ne kadar arsa, arazi ve nakdi yardım yapıldığı, soruşturma dosyalarının rafa kaldırılması üzerine, öğrenilemedi.
Yolsuzluk ve Rüşvet Soruşturması’nın başlaması ile birlikte, “Yargıya Müdahale Ediliyor” tepkisini göstererek, Ak Parti’den istifa eden 6 milletvekili ile ilgili konuşan Başbakan Erdoğan "Onlar istifa etmedi, biz ihraç ettik. Biz tedbirli kesin ihraç kararıyla disipline gönderdik. Baktılar ki gidiyoruz, beylik bizde kalsın diye istifa etmek zorunda kaldılar” diyerek, Kibir-i Kübra’yı devlet katına taşıdı.
& & &
Düne kadar beraber yürüdükleri Fethullah Gülen Cemaatine; Devletin içine sızmış kirli örgüt,
Yolsuzluk iddialara soruşturan Cumhuriyet Savcılarına; Yargı Cuntası,
Savcının talimatını yerine getiren emniyet görevlilerine; Paralel Devlet ilan edilirken,
Para Kasası, para sayma makinesi, Ayakkabı kutusu DEMOKRASİYE VURULMUŞ DARBE JARGONU olarak kabul edildi.
Sözün özü;
Yolsuzluk ve Rüşvet ile Devlet-talan oldu;
Hukuk, yalan oldu…
Kısacası, yazdığımız her kelime ziyan oldu.
Sevgiyle kalın…