Türk Deniz Eğitim Vakfı, öncülüğünde kurulan ve İMEAK Deniz Ticaret Odası’nın maddi desteği ile hayata geçen Piri Reis Üniversitesi, Türkiye’nin tek denizcilik ihtisas üniversitesi olması sebebiyle göz kamaştırıyor.
Yapılan yatırımlar ile dünyanın sayılı ihtisas üniversitelerinden biri hale gelen Piri Reis Üniversitesi, Türk denizcilik sektörünün gurur abidelerinden biri oldu. Eğitime yaptığı katkılara öncülük eden Metin Kalkavan başkanlığında İMEAK Deniz Ticaret Odası Yönetim Kurulu, Türk Deniz Eğitim Vakfı ve maddi katkılara destek sağlayan İMEAK DTO üyelerini kutlamak lazım.
Ancak ortada kafalarda soru işareti oluşturan konulara da değinmeden geçemeyeceğim.
Türk Deniz Eğitim Vakfı (TÜDEV) Yönetim Kurulu Başkanı Metin Kalkavan, aynı zamanda TÜDEV’in kurduğu Piri Reis Üniversitesi’nin Mütevelli Heyeti Başkanlığı’nı da üsleniyor. Aynı Metin Kalkavan, TÜDEV’e, yıllık gelirinin yüzde 50’sini eğitime katkı amacıyla bağış yapan İMEAK Deniz Ticaret Odası’nın da Yönetim Kurulu Başkanı.
Diyeceksiniz ki bunda ne var? Bu yapılanmada çok şey var.
YÖNETİM ANLAYIŞI ETİK DEĞİL
İMEAK DTO-TÜDEV-Piri Reis Üniversitesi, üçgenindeki yanlışlıkları ve etik olmayan konuları, maddeler halinde sıralamak istiyorum.
Birincisi; Piri Reis Üniversitesi’ne TÜDEV üzerinden gelirinin yüzde 50’sine denk gelen yıllık 25 milyon TL para aktaran İMEAK Deniz Ticaret Odası üyeleri, TÜDEV ve Piri Reis Üniversitesi’nde hiçbir yetkisi yok. Yani Üniversiteyi kuran, her türlü maddi destek sağlayan İMEAK Deniz Ticaret Odası’nın kurumsal kimliği, Piri Reis Üniversitesi’nde etkisiz eleman konumunda. Piri Reis Üniversitesi’nde etkili eleman ise 120 üyesi olan Türk Deniz Eğitim Vakfı. Bu vakıf ise, ağırlıklı olarak denizcilik sektöründe öncü konumunda bulunan toplam 10 ailenin kontrolünde. Kısacası, Piri Reis Üniversitesi’nde parayı veren düdüğü çalamıyor.
İkincisi; İMEAK Deniz Ticaret Odası, Eğitim Gideri olarak TÜDEV ve Piri Reis Üniversitesi’ne para aktarıyor. TÜDEV ve Piri Reis Üniversitesi, bu para ile üniversitenin ihtiyaçları olan harcamalar yapıyor. Üniversiteye eğitim gemisi olarak Ankara Feribotu’nu satın almak için Denizciler Turizm ve Denizcilik A.Ş. ile görüşmelere başlıyor.
Ankara Feribotu’nu Piri Reis Üniversitesi adına alacak olan Metin Kalkavan. Ankara Feribotu’nu satacak olan geminin sahibi Denizciler Turizm ve Denizcilik A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Metin Kalkavan. Alıcı Metin Kalkavan, Satıcı Metin Kalkavan…
Adama sorarlar, kamu görevi yapan bir isim, kendi ortak olduğu şirketten bir emtia satın alırsa, buna en hafif tabirle, “bu nasıl ticaret kardeşim” diye isyan edilir.
Üçüncüsü; Denizciler Turizm ve Denizcilik A.Ş’nin satışa çıkardığı 6650 LT’luk Ankara Feribotu Aliağa Gemi Geri Dönüşüm fiyatları çerçevesinde ton başı fiyatı 320 dolar. Bu gemi söküme göndersen, en baba fiyatla 2 milyon 150 bin dolara satılır. Ancak, TÜDEV ve Piri Reis Üniversitesi, bu gemiye 7 milyon 500 bin dolar para ödüyor.
TÜDEV, Piri Reis Üniversitesi ve Denizciler Turizm ve Denizcilik A.Ş’nin yani üçünün de Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Sualp Ürkmez’e göre Ankara Feribotu’nun değeri 12 milyon dolar. Sualp Ürkmez’in iddiasına göre Ankara Feribotu, Piri Reis Üniversitesi’ne 4 milyon 500 bin dolar, daha ucuza mal ediliyor.
Ne kadar ucuz olursa olsun, alıcı ve satıcının aynı kişiler olması şaibeyi artırır. Adamın biri çıkar, “Kardeşim Denizciler Turizm ve Denizcilik A.Ş. zarar ediyor. Gemiyi 2 milyon dolara hurdaya çıkaracaklarına kendi kontrolündeki, Piri Reis Üniversitesi’ne 3 katına çakıyorlar. Para İMEAK Deniz Ticaret Odası bütçesinden ödeniyor. O kadar ucuzsa kendi ceplerinden ödesinler. Atıl bir gemiyi bağışlanan parayla, kendi şirketlerine aktarıyorlar” derler. Demeseler bile sessiz düşünürler.
ŞAİBE İDDİASI BAŞ AĞRITIR!
Dördüncüsü; Piri Reis Üniversitesi’ne TÜDEV kanalıyla arsa satın alınıyor. Tuzla bölgesinde belirlenen arsalara milyon dolarlar ödeniyor. Satın alınan arsalar arasında Nevzat Kalkavan ve Faruk Ürkmez’in de içinde bulunduğu isimler yer alıyor. Arsayı satan Nevzat Kalkavan ve Faruk Ürkmez, arsayı satın alan Metin Kalkavan ve Sualp Ürkmez. Biri diğerinin ağabeyi, öbürünün babası.
Bu konu ile ilgili muhataplar, şöyle savunma yapabilir. “Kardeşim hem arsaları rayiç fiyatın altında aldık, hem de o bölgede en büyük araziler, bu şahıslara aittir” denilebilir.
Ancak, ne olursa olsun bu arazi satış ve alış işlemleri etik olarak doğru değildir. İsmi geçen şahısların kardeşi ve oğlunun görev aldığı kurumlara satılan her türlü emtia, şaibeli olur. Ayrıca, ismi geçen Ürkmez ve Kalkavan aileleri TÜDEV ve Piri Reis Üniversitesi Mütevelli Heyeti’nde olmalarından dolayı, şaibe artar. Şaibeli olmayan tek konu, adı geçen isimlerin bölgede bulunan arsaları tereddütsüz Piri Reis Üniversitesi’ne bağışlanmasıyla önlenebilir.
Eğitime katkı sağlayan, İMEAK Deniz Ticaret Odası’nın paraları, “ben yaptım oldu” mantığıyla TÜDEV, Piri Reis ve İMEAK DTO Yöneticileri kanalıyla har vurulup harman savrulmamalı.
Son olarak, bir konuyu tarihe not düşme adına değinmemde fayda var.
Yönetim anlayışında, "etik olmayı yaşam şekli" olarak kabul ettiğini, iddia eden Metin Kalkavan, Piri Reis Üniversitesi konusunda hiç de etik davranmıyor. Eğitime katkı sağlanmalı. Öğrenci yetiştirip, Türk ticaret filosunda görevlendirilmeli. Ancak bunu yaparken, kamunun ve sektörün parasını, etik olmayan yollarla kullanılmamalı. Eğer bu yönetim anlayışı bu şekilde devam ederse, ilerde bu isimlerin başları çok ağrır.
Benden söylemesi.