Muhsin Yazıcıoğlu…
Bir duruşun simgesiydi.
Bir vefanın ismi, bir büyük yürüyüşün maraton koşucusuydu. Muhsin Başkanı tam 15 yaşındayken tanıdım. Çeyrek asra yaklaşan bir ağabey-kardeş diyalogum vardı. Muhsin Yazıcıoğlu benim için bir idol, inançlarımızı taşıyan bir mücadelenin simgesiydi.
Kendisi ile tanıştığımda 15 yaşında genç bir delikanlıydım. O günü hiç unutamıyorum. Nasılsın dediğinde, elim titriyor, dilim peltekleşerek zor bir şekilde,” Sağolun Sayın Başkanım Siz nasılsınız” kelimeleri ağzımdan dökülüyordu.
Cezaevinden çıktıktan sonra, kendi deyimiyle Yusufiye Mektepleri diye nitelediği cezaevlerinde bulunan ülkücüler ve onların ailelerine yardım maksadıyla şu anda ismi Selçuklu Vakfı olan Sosyal Güvenlik ve Eğitim Vakfı’nı kurarak Genel Başkanlığı yapmaya başladı. O dönemde Kurban Bayramlarında topladığımız “kurban derilerini” toplayıp vakfa bağışlardık. Her kurban bayramında büyük bir heyecanla Kırıkkale ve Ankara’da topladığımız “kurban derilerini” kamyonlara yükler Vakıf Genel Merkezine götürür, bazen ise Deri simsarlarına sattığımız deri paralarını Muhsin Yazıcıoğlu’na elden teslim ederdik.
Muhsin Başkan her kurban bayramında bizleri görmekten mutlu olur, “Canpolat yine yapmışsın, yapacağını” derdi.
MÇP’de siyaset yapmaya başladığında yine yanındaydım. MÇP’den ayrılırken, yanında olan birkaç kişiden biriydim. Milli Mutabakat Çağrısı yapıldığında toplantıya katılan 40 kişiden biriydim.
Büyük Birlik Partisi kurulurken, yine yanındaydım. Muhsin Başkan bir siyasiden çok, bir gönül adamı bir yol arkadaşı idi. Sohbet ederken, insanı dinlendiriyor, düşünceleri ile varolmanın şifresini veriyordu.
Farklı görüşten olan insanlara, "Biz aynı kilimin desenleriz" diyen,
Zalimin zulmüne karşı "Zulüm Azrail olsa Hakk'ı tutarım" diyecek kadar yürekli,
İnancını "Davamız kuru bir sevda değil, bir kara sevda" diye ifade eden,
Fikri dünyasını "Bir doğrunun imanı, bin eğriyi düzeltir" diyebilecek bir hoşgörünün mensubuydu
28 Şubat döneminde, darbecilere dik duran tek liderdi. Karum iş Merkezinin önünde “Türkiye İran olmaz, Türkiye Cezayir'de olmaz, TÜRKİYE AYNI ZAMANDA SURİYE'DE OLAMAZ” diyerek tarihi çıkışını yapıyordu. Öyle yürekliydi ki, Türkiye’yi Suriye yapmaya çalışan, darbecilere karşı çıkabilecek kadar demokratik bir yapıya sahip bir şahsiyetti. Parlamenter düzene ara vermeye çalışanlara karşı hep dik durdu. Refah-Yol Hükümetinin sıkıntılı olduğu dönemde 7 milletvekili ile yanlarında oldu.
Muhsin Yazıcıoğlu, aynı zamanda bir vefa abidesiydi. En üzüntülü olduğu dönemde veya en mutlu olduğu zamanda hep yanımda oldu.
5 Şubat 1992 Yılında Annemi kaybettiğimde, bir telefonun ucunda bana başsağlığı dilerken, “Topraktan geldik, toprağa gideceğiz” diyerek beni teskin ediyordu.
6 Haziran 2003 tarihinde evlenirken yine yanımda, yanı başımda, benim nikah şahidimdi. Türkiye büyük bir lideri, vatansever bir evladını, değerli bir insanı kaybetti.
MUHSİN BAŞKAN MEKANIN CENNET OLSUN… SENİ ÇOK ÖZLEYECEĞİM.