Denizciler dünyanın en saf ve masum insanlarıdır. Kafalarında ailelerinden başka bir düşünceleri yoktur. Seferden dönüşlerinde 70 yaşında bile olanlar eşleri ile 15 yaşındaki aşıklar gibi sarmaş dolaş olurlar. Karadaki hiçbir çocuk eve gelişinde babasına öyle sarılamaz ve yan gözle gelen paketleri süzüp kendisine ne var diye merak etmez.
Belki de denizcilik ve denizcilere ilgisizliğimiz sonradan oluşmuş olabilir.
Türklerin Deniz ile ilk tanışmaları ;
Anadolu’ya gelen ilk oğuz Türkleri batıya uzanarak ege sahillerini gördüklerinde ilk defa karşılaştıkları bu kadar çok su karşısında şaşırarak deniz ile tanışmışlar fakat bu konuda hiçbir bilgileri olmadığından yerel Yunanlılardan bu su kütlesinin karşısında yine kara parçaları olduğunu duymuşlar ve yine bölgedeki yunan balıkçılarına para vererek yakın adalara ve Yunan sahillerine ulaşmışlar.
Bunun en büyük sebeplerinden biri de cumhuriyetimizin ilanından sonra yaptığımız en büyük hata; Bahriye Nazırlığını kaldırmamız ve Yıl 2016 biz hala denizciliğimizi Ulaştırma Bakanlığı’na bağlı olarak , müsteşarlık seviyelerinde yürütmeye çalışıyoruz. Üç tarafı denizle çevrili bu ülke Allah’ın bize bir lutfu ve maalesef biz bunu hala değerlendiremiyoruz. Denizciliğe de en büyük darbeyi DB Deniz Nakliyat gibi Türkiye’nin nadide ve temel bir denizcilik kuruluşunu da yok ederek yaptık. Ülkemizde her geçen gün gemi sayısı devamlı artıyor ve gemilerin yeterli eğitimli, tecrübeli denizcilere ihtiyacı var. Ne yazık ki her köşede Carrefour şubeleri gibi açılan denizcilik okulları da ayrı bir neden ve bu okullarda okuyan ve neler olduğundan haberleri olmayan ve okullarını bitirdiklerinde iş bulamayan hatta hatta staj yapabilmek için dahi gemi bulamayan yüzlerce pırıl pırıl gençlerimiz var ve her geçen gün sayıları arttırılıyor, onları düşük ücret politikasına kurban ederek yazık ediyoruz. Artık iyi eğitim veren okullarımızda da kalite faktörü yok ediliyor. Evet deniz filomuz artıyor ama denizci kalitemiz her geçen gün biraz daha düşüyor.
Denizcilik okullarına girmiş pek çok ana baba evladı kız öğrencilerimiz var. İki/üç firma haricinde anne ve babaların dünya masraflar yaparak okutmaya çalıştıkları kızlarına maalesef imkanlar sağlamıyoruz. Gemilerimizde herkes bir ailedir, arkadaştır, kardeştir ve bugüne kadar hiçbir negatif olay yaşanmamıştır. Türk denizcileri bu konuda son derece bilinçli ve efendi insanlardır.
Örneğin US Philedelphia Denizcilik Ünversitesi kız ve erkek Öğrencileri okul stajlarında Avrupa gemilerinde zabit olarak çalışabiliyor, hem tecrübe ve hem de para kazanıyorlar. Ancak aldıkları eğitim bunun için de yeterli seviyede.
Çözüm nedir ?
-Kurulacak her denizcilik okuluna, bir okul gemisi tahsis etmeleri zorunluluğu getirmek. Veya birkaç okula bir gemi tahsis etmeli. Denizcilik kara tahtada öğretilemez, pratik olarak öğrencilere müfredatın bir bölümünü kendi okul gemileri üzerinde vermek gerekir. (Dünyada pek çok ünlü denizcilik üniversitelerinin hepsinin kendi okul gemileri var).
-Her şeyden önemlisi öğrencilere önce denizi öğretmek ve sevdirmek (deniz şiirleri, şarkıları, sagaları, esprileri kullanılarak....).Bunun için de öğretim üyeleri atanırken hiç değilse bir süre denizde çalışmış arkadaşların seçilmesi ve gerektiğinde ön eğitime tabi tutulmaları (Bu arkadaşların deniz tecrübeleri birkaç ay değil en azından birkaç yıl olmalı ki öğrencilere başlarından geçen birkaç deneyimlerini de aktarabilmeleri çok önemli)
-Türk denizcilik eğitiminde öğrencileri kitap okuma konusunda teşvik etmek. Maalesef Türkiye’de denizcilik konusunda yazılmış sadece birkaç Türkçe kitap var. Halbuki şu anda dünyada denizcilik üzerine yazılmış tam 400 yüz bin kitap mevcut. Bu kitapların hiçbiri boşuna yazılmamıştır. Her kitaptan bir şeyler öğrenilir. Eski denizcilerin dediği gibi kitap okumadan denizcilik öğrenilemez, yapılamaz. Okulda sadece temel bilgiler verilir. Kişi kendini gemiye ilk adımını bastığı andan itibaren geliştirecektir. Dış kaynakların hepsi ingilizce yazıldığı için de okuyanın meslek ingilizcesi de gelişir. Mesleğimiz internationaldır ve resmi lisanı ingilizcedir. Artık dünyada multy-culture personelin çalıştığı gemi ve firma sayısı gün geçtikçe artıyor ve maalesef bu tür personel çalıştıran firmalarda çalışan Türkler’in sayısı çok az. Sebep; ingilizce yetersizliği ve özellikle meslek ve mesleki ingilizcenin zayıflığı. Halen daha gemilerimizde hatta ofislerde dahi bu konuda yapılan yanlışlıklar var. Örneğin; ‘’MLC’’ Maritime Labour Convention) ve biz bunu (EM EL Sİ yerine ME LE CE olarak telaffuz ediyoruz. ‘’PSC’’ (Port State Control) biz buna Pİ ES Sİ demiyor ve PE SE CE diyoruz. Bunun yanı sıra artık Türkçe Denizcilik lisanımız da yok oluyor. Denizcilik lisanı, karadan farklıdır. Denizcilik dili çok işi az kelime ile anlatabilme sanatıdır denir ve her geçen gün meslek ile ilgili olmayan saçma sapan terimler ve tellafuzlar duyuyoruz,en canlı örnek, demir atmak ,demir atılmaz, demirlenir. Pruvanız neta olsun, hayır her yönümüz neta olsun. Denizde Allah Selamet Versin demek en iyi temennidir. (Veya 32 kerten neta olsun V.b....)
-Denizciliğe olan yeterli sevgimiz ve ilgimiz olmadığı için muhteşem denizcilik tarihimize de sahip çıkamıyoruz. Biz Türklere ait pek çok bilimsel denizcilik alanındaki buluşların da yabancılar tarafından sahiplenmelerine de seyirci kalıyoruz. :
Örneğin ;
-Dünyada ilk defa kutup yıldızının dünyaya olan açısal yüksekliğini (Altİtude) 1440 yılında Cross Staff kullanarak Kemal Reis hesaplamıştır. 16.yüzyılda bu cross staff Portekiz’e ulaşmış ve adı da Tavoletas olarak kullanımına başlanmıştır. Daha sonra da Arap bilimcilerinden AL KAMAL adına adeta resmen tescillenmiştir.
--Piri Reisin Dünya Haritası; Halen daha bu haritanın önemini bizler anlamış değiliz. Hiç gitmediği, görmediği yerleri büyük bir doğrulukla nasıl çizdiği hakkında hiçbir bilgi ve fikrimiz yok. Ancak haritanın önemi çiziliş sistemindedir. Gerçekte ilk dünya haritası MS. 150.YILDA Yunanlı matematikçi, kartograf, filozof Claudius apatolemy tarafından Kahire’de çizildi. Bölgesel bilgileri zaten kendisi de Kitabı Bahriye’sinde gayet mertçe savaşlar sırasında diğer İspanyol ve Portekiz gemilerinden elde ettiğini açıklıyor. Ancak haritanın çizimi sırasında sonsuzgeni (JEOİD) nasıl 16gene indirgeyerek ve Vertex noktasını Kahire’deki KEOPS piramidinin tepesini alarak adeta uzaydan çekilmiş bir fotoğraf gibi kullanarak dünyanın 16 köşeli olduğunu kanıtlayan ve büyük bir doğrulukla çizdiği hala bilinmiyor. Bu sistem Hollanda’lı bir cartograf uzmanı olan Gerard Mercator tarafından 1569 yılında geliştirdiği kürenin düzlem üzerine doğruya çok yakın bir şekilde açılabilen ve adının verildiği Mercator İzdüşümü sistemidir. Bu tarihten 69 yıl önce Piri Reis tarafından aynı sistemin 1513 yılında Gelibolu gibi küçük bir kasabada bu sistemi nasıl gerçekleştirdi ve maalesef biz Türkler buna da sahip çıkamayarak yabancılara hediye ettik. İşin acı tarafı, 1929 yılında Topkapı saray müze olarak düzenlenirken zamanın Milli Müzeler Müdürü sn. B. HALİL ETHEM tarafından sarayın harem dairesinde üzerinde yemek lekeleri bulunan bir kağıdı bulması ile yaptığı inceleme sonunda bunun Piri Reis’in haritası olduğunu tespit etmesidir. Yıllar sonra 18 yaşında Selim Soylu adında bir türk genci özel ilgisi ile bu harita üzerinde çok detaylı bilimsel çalışmalar yaparak çalışmalarını 2003 yılında Miili Eğitim ve dışişleri bakanlıkları aracılığı ile NASA’ya gönderiyor. Nasa bunun üzerine yaptığı çalışmalarla dünyanın uzaydan görünümü ile su ve hata kütlesini sildiklerinde geriye 16 köşeli bir kütlenin kaldığını teyid ederek araştırmalarını daha da yoğunlaştırıp sonsuzgenin 16gene indirgendiğini doğruluyorlar. Netice olarak Piri Reis’in NASA’dan 490 yıl önce bunu gerçekleştirmesi ve bundan hiçbirimizin haberinin olmaması ve bu gence de sahip çıkılamaması yazımın doğruluğunun bir kanıtıdır.
Nt: Sn Selim Soylu’nun kulaklarını çınlattığımı ümit ederim, Çalışmaları için de Türk denizcileri adına kendisine sonsuz teşekkürlerimi gönderiyorum.
--The History Of Piracy encyklopedia’da,Turgut Reis’in Bodrumda inşaa ettiği satte 13 knt sürat yapabilen çektirmeleri ile dünyanın sayılı ilk gemi inşaa mühendislerinden olduğundan bshsediliyor ve aynı ansiklopedi Burak Reis’in de 15.yüzyılda akdenizin en küstah fakat en cesur korsanı olduğunu tarafsız bir şekilde açıklıyor.
Netice olarak ;
Eğer gençlerimiz iyi eğitilirlerse Türk denizciliği ve ticareti kazanır ve dünya denizciliğine kök söktürürüz. Çok kıymetli bir gençliğe sahibiz. Onlara hakettikleri eğitimi vermemiz gerekiyor. Sadece okullarda değil gemilerimizde de bu konuda Armatörlerimize, gemi Kaptan ve Baş Müh.lerimize büyük görevler düşüyor. Denizde bilgi ve tecrübe esastır ve bunlar aktarıldıkça gençler gelişir, Ayrıca denizcilerimizi bilgisel araştırmalar konusunda da teşvik etmemiz gerekli.
Bizler Dünya Denizcilik tarihine büyük imzalar koymuş bir milletiz ve ilerlemeliyiz.