Ak Parti-Cemaat kavgası, denizcilik sektörüne de yansıdı.
Fethullah Gülen Cemaati ile yakın bağı olan isimlerin kurduğu Oruç Reis Denizciler Kulübü (ODEK) ve Barbaros Denizciler Derneği’nin (BADER) yaptığı organizasyonlara, Başta Bakanlar, Müsteşarlar, Genel Müdürler akın ederken, son yapılan organizasyonlara, denizcilik idaresinden hiçbir ismin katılmaması “Öküz öldü, ortaklık bozuldu” sözünü akla getirdi.
AK Parti Hükümeti’nin kara listesine girmek istemeyen bürokratlar, ODEK ve BADER’e soğuk bakmaya başladı. Görüştüğüm bazı bürokratlar, “Bize davet gelmedi” derken, sektör temsilcileri ise “Durduk yere başımız ağrıtmanın anlamı yok” diyenlerde oldu.
BADER ve ODEK’e mesafe koyan bazı bürokratlar, “ODEK Kurucusu İzmir Milletvekili İlhan İşbilen’in Ak Parti’den istifa ederken, Başbakan Erdoğan’ın Büyükelçilere Cemaat okulları ile ilgili “Büyükelçilere 160 ülkesindeki okulları karalayın talimatı verilirken hiç mi insanın vicdanı sızlamaz mı?” çıkışının, kendileri için sıkıntı olduğunu ifade etti.
Adı bende saklı bürokratlar, Ak Parti döneminde görev aldıklarını belirtirken, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın mesajlarının kendileri için önemli olduğunu kaydetti.
KORKU, HER YERİ SARMIŞ!
Bürokratların çekinceleri anlaşılır boyutta. Ancak sektör temsilcisi sivil oyuncuların, cemaat ile bağlantısı olan sivil toplum örgütlerine böyle bir çekince ortaya sürmeleri, manidar olduğu kadar düşündürücü.
Korku dağları, her yeri sarmış gibi görünüyor. Düne kadar Zaman Gazetesi aboneliği yapan bürokratlar, sinmiş, köşelerine çekilmiş durumda. Türkçe Olimpiyatları’na alkış tutan işadamları, isimlerinin cemaat ile anılmasından dolayı rahatsız…
Cemaat ile gönül bağı olan ve Ak Parti’nin ilk iki döneminde, görev alan ve hala görevde bulunan bürokratlar fişleme tedirginliği yaşıyor. Bu bürokratlara karşı sanal ortamda “ispiyon mekanizması” ile cadı avı yaşanıyor. Başbakan Erdoğan’ın danışmanlarına ulaşan bazı eski bürokratlar, bu mekanizmayı son hızla çalıştırıyor.
30 Mart 2014 Yerel Seçimleri’nden sonra, ötekileştirme boyutu ile bu cadı avı, icraata dönüşecek gibi görünüyor.
SİYASET ŞEKİLLENİYOR
Başbakan Erdoğan ve oğlu Bilal Erdoğan arasında 17 Aralık 2013 tarihinde yapıldığı iddia edilen telefon konuşmaları, sosyal medya üzerinden dünya gündemine bomba gibi düştü. Dünya gündemine diyorum, ABD ve Avrupa’da yerleşik haber ajansları, sosyal medyaya düşen telefon konuşmalarını İngilizceye çevirerek abonelerine duyurdu.
Türk kamuoyunda yoğun bir şekilde konuşulan baba-oğul muhabbeti siyasilerinde gündemini meşgul etti. Ak Parti yandaşı medya bu telefon konuşmalarını montaj olarak nitelerken, Fethullah Gülen cemaatine yakın medya ise bu telefon konuşma tapelerinin, yapılamayan 25 Aralık Yolsuzluk Operasyonunda savcılığın yaptığı resmi soruşturmanın belgesi olarak kabul ediyor. Ana akım merkez medya ise Gülen-Erdoğan kavgasını balkondan izlemeyi sürdürüyor.
Bana göre net olan bu kaset olayı hakkında yorum yapmayacağım. Ancak bu tapelerin Başbakan Erdoğan’ın siyasi geleceğini etkileyeceğini düşünüyorum.
Temmuz ayında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün görev süresi doluyor. Başbakan Erdoğan’ın yerel seçimlerde alacağı başarıya göre, Cumhurbaşkanı adayı olup olmayacağına karar vereceği tahmin ediliyor.
Ancak, Türkiye’de son 24 saatte gündemin üç kez değiştiği hesap edilirse, Temmuz 2014 tarihine kadar köprünün altından çok sular akacağını tahmin etmek müneccimlik olmasa gerek.
Ses kayıtları, 17 Aralık Rüşvet Operasyonu ve 25 Aralık yolsuzluk operasyonlarının Ak Parti’de ciddi bir kriz yarattığı net bir şekilde ortada. Bu olayların yerel seçimlerde AK Parti’ye çok ciddi darbe vuracağını ve 31 Mart sabahı AK Parti’de büyük hezimet yaşanacağını tahmin ediyorum. Hükümet yerel seçimlerde, başta Ankara olmak üzere birçok Büyükşehir Belediyesini muhalefete kaptırması içten bile değil.
YENİ BİR CUMHURBAŞKANI
Yerel seçimler sonrası yüzde 20’ye varan bir oy kaybetmesi beklenen Ak Parti’nin Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde manevra alanının daralacağı ve muhalefetin ortak hareket edecek alanının genişleyeceği düşünülebilir. Yüzde 30'u aşan bir CHP’nin ve yüzde 16-18 bandına oturma ihtimali olan bir MHP’nin, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ortak bir adaya yönelmesi kaçınılmaz bir ihtimal olarak önümüze çıkabilir.
Bu noktada tüm kesimler tarafından demokratlığı tartışılmayan, aynı zamanda hiçbir klik içinde bulunmayan Meral Akşener’in Ak Parti adayına karşı muhalefetin Cumhurbaşkanı Adayı olması, 2014 yılının en büyük sürprizi olabilir.
Tabi bu konuda öküzün ölümü, Cumhurbaşkanlığı seçimini çok ciddi bir şekilde etkileyeceğini söylemeden geçemeyeceğim.
Sevgi ile kalın…