Bir ülkede rüşvet ve yolsuzluk, sıradan bir eylem haline geliyorsa o ülkede, demokrasi ve hukuktan söz edilemez. Rüşvet ve Yolsuzluk eylemleri, o ülkenin ahlaki yorgunluğunun en önemli göstergesidir. Hele birde o ülkenin yöneticileri, Rüşvet ve Yolsuzluğu, demokrasi ile kutsamaya çalışıyorsa, varın düşünün o ülkenin halini…
O ülkede, düşünce özgürlüğü rafa kalkar, omurgasız bir medya oluşur. Kaleminden korkan köşe yazarları, siyasi iradeye şirin görünmek için rüşvet ve yolsuzluğa, kılıf bulmaya özen gösterir.
Tetikçi medya namuslu insanlara karşı, yargısız infazlar gerçekleştirir. Kalemlerini giyotin gibi kullanan kimi yazarlar, ahlak-şeref ve haysiyet gibi kavramları sumen altına alırlar. Tetikçi medyadan destek alan siyasi irade, yargı erkine karşı baskı uygular.
Yürütmenin, yasama ve yargı erki üzerindeki otoritesi normal bir hal alır. Kamuda rüşvet, hırsızlık ve yolsuzluk kamuoyunda rutin hale gelir ve tepkiler asgariye iner.
ERDOĞAN HUKUKU ÇİĞNİYOR
17 Aralık Yolsuzluk Operasyonu’nun arkasından yapılmaya çalışılan, ancak siyasi iradenin müdahalesi ile akamete uğratılan 25 Aralık Rüşvet Operasyonu’nun ses kayıtları ve soruşturma tutanakları internete yansıdı.
Sabah Gazetesi ve ATV’nin satın alınması ile ilgili olarak, devlet ihalesi alan 8 müteahhidin bir havuz oluşturarak 630 milyon dolar rüşvet vermeleri ve bu rüşvet pazarlığının ses kayıtlarının kamuoyuna yansıması bomba etkisi yaptı. Ancak bu rüşvet pazarlığının, Başbakan Erdoğan tarafından “Hükümete Karşı Komplo ve Paralel Devletin Demokrasiye Darbesi” olarak nitelemesi, tehlikeli bir sürecin ayak sesi olarak yorumlandı.
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı, yargıya müdahale ederek anayasal suç işliyor. “Paralel Devlet” diyerek, yeni suç örgütü türetmeye çalışıyor. Oğlu, damadı ve yakınlarının karıştığı iddia edilen soruşturmaları kapatmak için iktidarın gücü ile Yargı ve Emniyet güçlerini görevden alıyor. Polis şefleri tayin ile yargı mensupları ise soruşturmalardan, el çektirilerek sindirmeye çalışıyor. Adalet Bakanı soruşturmalara müdahale ediyor. Hazırlanan fezlekeler geri iade ediliyor.
Kısacası, hükümet ve hükümetin başı, tek kelime ile hukuku çiğniyor, anayasal suç işliyor.
PARALEL DEVLETİ ORTAYA ÇIKARIN
Fethullah Gülen Cemaatini paralel devlet olarak niteleyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, devlet içindeki bu yapıyı ortaya çıkararak adalete teslim etmesi, kendisi için bir namus borcudur. Başbakan Erdoğan, Paralel Yapıyı ortaya çıkarmayıp, devletin malını çalan ve kendilerine rant oluşturanları kurtarmak amacıyla “DARBE ve KALKIŞMA” söyleminin arkasına sığınması, pek inandırıcı görüntü oluşturmuyor.
Başbakan Erdoğan ve çevresinin, iki aydır paralel devlet söylemi ile kamuoyunun yönlendirmeye çalışılması, yolsuzluk ve rüşvet dosyalarının kapatıldığı, algısının oluşmasına neden oluyor.
Başbakan Erdoğan, 11 yıl boyunca “bir dediğini iki etmedikleri kirli örgüt” ile yaptıkları çalışmaları ve imtiyazları açıklamak zorunda. Eğer “Kirli Örgüt-Haşhaşin” dedikleri Fethullah Gülen Cemaatine, Beytü’l Mal peşkeş çekildiyse, bu suçun birinci müsebbibi, imtiyazı sağlayan siyasi iktidardır.
Dönemin Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in “Yargıtay İmamı, Pensilvanya’dan icazet alıyor” sözü ile hedefe koyduğu, Türkiye Adalet Akademisi Başkanı ve Yargıtay Üyesi Hüseyin Yıldırım’ı suçlaması, bir başka suçun ikrarı anlamı taşıyor.
“Sen Adalet Bakanı iken bu yapı vardı da niçin görevden almadın?” sorusu akıla gelirken, yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarının ortaya çıkması ile “PARALEL DEVLETİ" siyasi iktidarın hatırlaması, komediden öteye gitmiyor.
Paralel devleti ortaya çıkarmak, siyasi iradenin görevidir. ÇIKARIN BU PARALEL YAPIYI, BİZDE GÖRELİM. Görelim ki, bizde bu yapıya karşı tavrımızı koyalım. Aksi takdirde, yolsuzluk ve rüşvet sarmalına dolanmış hükümetin, kendini kurtarmak amacıyla "üretilmeye çalışılan bir örgüt" peşinde koşan “Yel Değirmen Kahramanları” olarak niteleneceğini bilmelidir.
BAŞBAKAN ERDOĞAN’A SORULAR
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “PARALEL DEVLET, HÜKÜMETE KARŞI KOMPLO” ifadeleriyle, bu krizde kendi tabanını ikna edebilir. Hatta “Fethullah Gülen Cemaati İsrail tarafından kullanılan kirli bir örgüt” sözü ile İSRAİL ANTİPATİSİ taşıyan muhafazakâr kesimlerin yüreğine dokunabilir.
Ancak “Adalet Mülk’ün Temelidir” yüce söylemini düstur edinen insanları, ikna etmesi zor gibi görünüyor.
Başbakan Erdoğan aşağıdaki sorulara cevap vermesi gerekir.
- Muhterem anneniz rahmetli Tenzile Erdoğan’ın vefatında yapılan bağışlar ile tanınan eski adı İstanbul Eğitim ve Gençliğe Hizmet Vakfı (İSEGEV) olan, Türkiye Gençlik ve Eğitime Destek Vakfı’na (TÜRGEV) son 3 yılda ne kadar bağış yapılmıştır?
- CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun TBMM Grup Toplantısında dile getirdiği “TÜRGEV’e 99 milyon 999 bin 990 dolar” hangi hayırsever tarafından bağışlanmıştır?
- 100 milyon dolar yardım yapan bu hayırsever yavru kimdir?
- Sabah Gazetesi ve ATV’nin satışında kamuoyuna sızan ses kayıtlarına göre, sizin talimatınız ile 630 milyon dolar para toplanmış mıdır?
- Ses kayıtlarında iddia edildiğine göre, 8 Müteahhit’in havuza verdiği 630 milyon dolar nereye aktarılmıştır? Bu Müteahhitler neden ve niye bu parayı vermiştir?
- Türkiye’nin en büyük projeleri olan Yavuz Sultan Selim Köprüsü (3. Boğaz Köprüsü) İhalesi ve İstanbul’a yapılacak olan 3. Havalimanı ihalesini alan Müteahhitler ile HAVUZA 630 milyon dolar para aktaran Müteahhitlerin aynı isimler olması bir tesadüf müdür?
- ‘Kirli Örgüt’ olarak nitelediğiniz Fethullah Gülen Cemaati’nin “KİRLİLİĞİ” ile ilgili tarafınızda ne gibi belgeler vardır? Varsa bu belgeleri açıklamayı düşünüyor musunuz?
- Dönemin Başbakanı hemşeriniz Ahmet Mesut Yılmaz’ın, Milliyet Gazetesi’nin satışı ile ilgili olarak Yüce Divana gönderilirken, “Kendine yandaş medya oluşturmak için ihaleye fesat karıştırmak” suçlaması ile yargılandığını biliyor musunuz?
- Türk Milletine hakaret eden ve “Bu Milletin A… Koyacağız” diyen ahlak yoksunu hemşeriniz Mehmet Cengiz hakkında düşünceniz nedir? (Bakınız)
Yukarıdaki soruları çoğaltabiliriz. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, genelde düşünen insanları, özelde ise şahsımı, ikna etmesi için yukarıdaki soruları cevaplaması yeterlidir.
Sevgiyle Kalın…