Sevgili arkadaşım Ahmet Selçuk Sert, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Deniz ve İçsular Düzenleme Genel Müdürlüğü görevinde bulunuyor. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Cahit Turhan'ın görevlendirmesiyle bu koltuğa oturan Ahmet Selçuk Sert, gemi acenteliği yapan şirketlere, kılavuzluk ve römorkör hizmetleri lisansı verilmesinin önünü açan meşhur yönetmelik değişikliğine imza atan isim olarak öne çıkıyor.
1960 doğumlu Ahmet Selçuk Sert'i yaklaşık 15 yıldır tanırım. İstanbul Teknik Üniversitesi Gemi İnşaatı ve Gemi Makineleri Mühendisliği bölümü mezunu olan Ahmet Selçuk Sert'in denizcilik sektöründeki şöhreti, Ulaştırma Bakanlığı İzmir Bölge Müdürlüğü yaptığı dönemde, mütekabiliyet esasları çerçevesinde, İtalya Bayraklı gemilerin İzmir limanlarında tutuklanmasıyla ortaya çıktı.
İnsani ilişkileri çok iyi olan Ahmet Selçuk Sert'in bugüne kadar hiç bir falsosunu görmedim ve şahit olmadım. Aksine; Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Müsteşar Yardımcılığı yaptığı dönemde, içinde rüşvet alan bürokratların olduğu kirli bir yapının ortaya çıkmasına katkı sağladığını biliyorum.
Kendisi çok iyi hatırlar. Mayıs-2017 tarihinde dönemin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan'in Cumhurbaşkanı Erdoğan ile birlikte Çin gezisine katıldığı haftaya denk gelen günlerde, bir yatırımcıdan 50 milyon TL'ye yakın rüşvet isteyen isimleri, bizzat kendisine bildirdim.
O hafta, IMO toplantısı için Londra'da olduğumdan, bu bilgiyi WhatsApp üzerinden mesaj olarak kendisine gönderdim. Ahmet Selçuk Sert ise bu olayı haberleştirmememi, bizzat bu yapıyı Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan'a bildireceğini, bakan beyin Çin gezisinden geldikten sonra bu sorunun çözeceklerini söyledi.
Ahmet Arslan'ın altında görev yapan üst düzey bir bürokratının da karıştığı bu rüşvet olayından zarar göreceği malumunuzdur. Onun için Londra'dan geldikten bir kaç gün sonra, kendisinden rüşvet istenen yatırımcıyla Ahmet Selçuk Sert'i İstanbul Liman Başkanlığı'nda bir araya getirdim. Bu ahlaksız işlemleri detayları ile muhatapları tarafından kendisine anlatıldı. İlerleyen günlerde Ahmet Selçuk Sert'in girişimleriyle, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan ile kendisinden rüşvet istenen yatırımcı, bakanlıkta bir araya geldi ve içinde bakanlık bürokratlarının da olduğu bu ahlaksız yapının oyunu, tümden bozuldu.
Yukarıda anlattığım olaydan dolayı Ahmet Selçuk Sert'in benim gözümde değeri çok farklıdır. Kendisini, bu olaydan dolayı "takdir ve dua" ile anarım.
& & &
Öte yandan Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhan'ı ile ilgili takdir ettiğimi bir anekdotu, burada anlatmada fayda olduğunu değerlendiriyorum. Bu anekdotu anlatmadan önce Cahit Turhan'ın, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı döneminden kalan kirli bir yapılanmayı temizlemesinin, önemli olduğunu düşünüyorum.
Mehmet Cahit Turhan, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı olarak atanmasından kısa bir süre sonra Türk Hava Yolları personel alımı için imtihan açtı. Bu imtihana Bakan Turhan'ın oğlu da başvuruda bulundu. Ancak bu süreçte Mehmet Cahit Turhan'ın oğlu imtihanı kazanamayarak elendi. Bu olay THY ilgilileri tarafından öğrenilince, panik için de "Neden bize haber verilmedi?" soru cümlesiyle, destek alabilecekleri mesajı Bakan Turhan'a iletildi. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhan'ın cevabı çok anlamlı ve manidar. Bakan Turhan'ın muhatabına; "Başarılı olsaydı şu anda göreve başlamış olurdu. Oğlum olduğunu söyleseydim, oğluma imtiyaz tanınacak, belki de hak eden başka birinin hukuku çiğnenmiş olacaktı. Kimsenin hakkına ve hukukuna müdahale edilemez, Bu benim oğlumda olsa" demesi, takdire şayan bir olay olarak önümüze çıkıyor.
Özellikle son dönemde siyasiler arasında görülmeyen bir davranış şeklinin, mevcut Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhan'da vuku bulması, bizleri biraz umutlandırsa da, genelde karamsarlığımız hala devam ediyor.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhan, servetinin büyük bir bölümü ile memleketine bir öğretim kurumu yaptırdığını, belirtmemde fayda var.
& & &
Gelelim bugüne...
Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı'nın 31 Aralık 2018 tarihinde Resmi Gazete'nin 4'üncü mükerrer sayısında yayımlanan Kılavuzluk ve Römorkörcülük Yönetmeliği ve 14 Mart 2019 tarihinde yapılan değişiklikler ile aynı konuyla ilgili tamimlerin, bir senaryo içinde yapıldığı görüntüsü sadece benim hüsnü kuruntum olmadığını düşünüyorum. Sektörde peşkeş çekilmenin zirve yaptığı bu yönetmelik, toplumun zekası ile dalga geçmekten başka bir şey değil...
11-13 Şubat 2019 tarihlerinde birbirini inkar eden iki tamimin yayımlanmasından, 5 gün önce kurulan bir şirketin tüzüğünde, RÜŞVETİN BELGESİ izlenimi veren akçe paylaşımına rağmen, bu yönetmelikte ısrar edilmesi, akıllara korkunç senaryoların gelmesine neden oluyor.
Şirket tüzüğünde rüşvetin belgesi gözümüze sokulurken, 13 Şubat 2019 tarihinde yayınlanan tamimin, o şirketin iliştirilmiş ortağı tarafından siyasi baskıyla yayınlattırıldığını sağır sultan bile biliyor. Bu olayın kamuoyuna yansımasıyla birlikte tamimde imzası olan Genel Müdürün yerinin değiştirilmesi, kafalarda oluşan soru işaretlerinin cevapları, yavaş yavaş yerine oturmaya başlıyor.
Türk Boğazları konusunda otorite olduğu ifade edilen Ali Kurumahmut'un mimarı olduğu Kılavuzluk ve Römorkör Hizmetleri yönetmeliği nedeniyle, vicdanının rahat olduğunu düşünmüyorum. Eğer Ali Kurumahmut'un vicdanı rahat ise söyleyecek bir sözümüz kalmaz.
"RÜŞVET, GELİR VE HAYIR"
Öte yandan rüşvet, alanında vereninde lanetlendiği bir dinin mensubu olanların, Rüşvet, Hayır ve Gelir kelimelerini aynı cümle içinde kullanmalarını hayretle karşılıyorum.
Allah Resulü'nün, devlet ricalinde görev yapanlar için "Hüküm vermede, rüşvet verene ve alana, Allah lânet etsin " diye beddua ettiğini unutmayalım. Kanunla verilmesi gereken imtiyaz hakkının, yönetmelikle verilmesi ayrı bir sorun teşkil ederken, "Kılavuzluk gelirinden alınacak dörtte üçlük pay, eğitim için kullanılacak" demek en hafif tabirle seviyesizliğin zirvesi olarak önümüze çıkıyor.
Bir döneme imza atan Civangate skandalında mahkeme tutanaklarına yansıyan; Alaattin Çakıcı'nın adamı Davut Yıldız'ın Engin Civan'a yönelik "Rüşvetin Belgesi mi Olur?" soru cümlesinin, günümüzde şirket tüzüklerine kaydedilmesi "Demek ki Belgesi de Oluyormuş" dedirtiyor...
Son bir söz olarak; imtiyaz olarak verilmeye çalışılan kılavuzluk hizmetlerinin, Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü'ne bağlanması, yani devletin kontrolünde olması, olumsuz tüm iddiaları ortadan kaldırır.
Sevgi ile kalın...