Ülkenin çivisi çıktı. Devletin başı bir ayrı konuşuyor, siyasi iktidar başka telden çalıyor. Aklını kiraya veren bir avuç yamalak, ekranlarda çaka atarak, terör örgütlerini kutsamaya çalışıyor.
Bu hengamede milletin başı, allak bullak oldu. Kelime karmaşası, teröristleri "Kutsal Savaşçı" makamına oturttu.
İlk önce bu hengameyi milletin anlayacağı dilden anlatmakta fayda var.
Obama yönetimindeki ABD, Ayn El Arab'da (Kobane), IŞID ve PYD Terör Örgütlerinin arasındaki savaşta taraf olduğunu açıklayarak, PYD Terör Örgütü'ne silah ve lojistik yardım yapmaya başladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Ak Parti İktidarı ABD'nin bu kartı karşısında "Teslim Bayrağını Çekerek" ABD'nin Kuzey Suriye politikasının suyuna akmaya başladı. ABD'nin PYD Terör Örgütü'ne yardım etmesi ile birlikte, Türkiye'de dolaylı olarak terör örgütüne yardım ve yataklık misyonuna ortak oldu. Çünkü, Ayn El Arab'da (Kobane) çatışan terör örgütleri mensuplarına, Şanlıurfa, Suruç ve diğer ilçelerdeki hastanelerde tedavi ve lojistik destek sağlanıyor.
PKK Terör Örgütü'nün TBMM'deki siyasi uzantısı HDP'nin Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ı örnekleyerek bu kelime kargaşasını son vermeye çalışacağım.
Selahattin Demirtaş, Ankara'da HDP mensubu iken, Hakkari'de PKK sempatizanı konumunda. Aynı Demirtaş, Suriye'de PYD'li, İran'da PJAK, Irak'ta ise KCK mensubu olarak kendine yer buluyor.
Kamuoyunun bildiği PKK Terör Örgütü'nün çatı yapılandırması, KCK terör örgütü üzerinden koordine ediliyor. PKK'nın Türkiye'deki terör organizasyonu ise HPG mensupları tarafından gerçekleştiriliyor.
"Kobane'de destan yazıyorlar" diye kahramanlaştırılan YPG terör örgütü mensupları ise PYD'nin silahlı örgüt mensupları olarak biliniyor.
Yukarıda net bir şekilde izah ettiğim organizasyonların başı ise İmralı'da yatan bebek katili Abdullah Öcalan'dır.
& & &
Gelelim Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın başını çektiği, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bu yapılanmalar karşısındaki duruşuna...
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kamuoyuna PKK ve PYD'nin bir terör örgütü olduğunu söylemesine rağmen, Beşir Atalay'ın başını çektiği Yalçın Akdoğan ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan marifeti ile terör örgütü denilen yapı ile pazarlık ve müzakereler yürütülüyor.
Aynı Cumhurbaşkanı Erdoğan, IŞİD ile yaptıkları çatışmada yaralanan PYD terör örgütü (bu kişiler aynı zamanda PKK mensubudur) militanlarını, Türkiye'deki hastanelerde tedavi edilmesini sağlıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Başbakanlık koltuğuna atadığı AK Parti Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ise "Kapılarımızı sonuna kadar Kürt kardeşlerimize açtık" diye PKK'lıların Güneydoğu'da cirit atmasını, devlet eliyle yaptığını itiraf ediyor.
Masum insanlara kapılarımızı açalım, ama bunu bir çerçeve içinde yapalım. Bir ülke nüfusu kadar (2 milyon mülteci Türkiye'ye dağılmış durumda) yabancı ülke vatandaşlarına kapıları sonuna kadar açmak, devlet adamlığı değildir.
Koltuklarını korumak adına, yargıyı un eleğine çeviren siyasi iktidar, kolluk kuvvetlerini sindirerek, terör örgütü mensuplarıyla işbirliği halinde ülkeyi muhaberat devletine çevirmeye çalışması, kabul edilecek bir olgu değil...
& & &
Türk dış politikasına bakmadan geçmeyelim...
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi seçimlerinde aldığımız 60 oy, Türk dış politikasının ne kadar başarılı olduğu net bir şekilde anlatıyor. Sığ politikalar, ufuksuz devlet adamları, 5 bin yıllık devlet geleneği olan Türkiye Cumhuriyeti'ni yerle bir etmiş durumda.
Ana muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu'na "Sen aklını kendine sakla" deyip, bir hafta sonra Akil Adamlarından, akıl ve fikir devşiren bir siyasi iktidarın tutarsızlığını, kelimeler ile izah etmek mümkün değil...
Ak Parti İktidarını ayakta tutan ve algı operasyonunu koordine eden satılık gazeteciler ile paralı kalemşörler, iktidar yaması sözde aydın özde karanlık insanlar, Türkiye'yi bir uçuruma doğru sürüklerken, muhalefet partilerinin ise bu yapılanmaya ayak uydurması, insanı çileden çıkarıyor.
Ülkeyi yönetenler, gece yatağa teröristlerle girerken, sabahın ilk ışıklarında ihanet şebekesiyle uyanıyor.
& & &
Duruşu olmayanın, yürüyüşü olmaz. Türkiye Cumhuriyeti'ni yöneten Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Ak Parti siyasi iktidarı, ülkeyi bir bilinmeze doğru götürüyor.
Ufuksuz ve sığ politikalar, ülkenin kaderinde etkili oluyor. Allah sonumuzu HAYR etsin İNŞALLAH...