Ben her zaman Başbakan yardımcımız Ali Babacan’ın Türkiye ekonomisini iyi bildiğine ve iyi yönettiğine inandım. Bunu da zaten konuşmalarımda ve yazılarımda dilim döndükçe dile getirdim, elim uzandıkça yazdım.
Şimdi birkaç gündür ülkemizde, diğer her gelişmekte olan ülke ekonomisinde olduğu gibi, bir döviz kuru çalkalanması yaşanıyor.
Bu süreçte Ali bey nerede ise hemen hiç konuşmadı. Açıklamaları genelde Merkez Bankası başkanımız Erdem Başçı yaptı. Belki de bunun tersi olabilirdi; politikacı olan Ali bey konuşup piyasalara güven aşılar; bürokrat olan Erdem bey de Merkez Bankası kararları ve uygulamaları ile bu güveni pekiştirir ve desteklerdi.
Kaldı ki Merkez Bankası Başkanımızın geçen hafta Anadolu Ajansı’nda yaptığı toplantıda “TL’yi dolara ve dövize karşı aslanlar gibi savunuruz … Yılsonunda dolar kuru da 1,92 olur. Göreceksiniz” demesi piyasalarca pek de inandırıcı bulunmadı.
***
Ekonomiden sorumlu Başbakan yardımcımız Ali Babacan ise bu süreçte sadece iki kere konuştu. Geçen hafta Orman ve Su İşleri Bakanlığı ile Keçiören Belediyesi işbirliğinde gerçekleştirilen bazı tesislerin temel atma / açılış töreninde; ve bu hafta TOBB’a yaptığı ziyarette.
Her zaman olduğu gibi Ali Babacan açıklaması ile yaşanan ekonomik çalkantıya oldukça akılcı ve gerçekçi bir yaklaşım sergilemiş:
“…
Biz Türkiye’de kuralları iyi konulmuş ve rekabete dayanan bir piyasa ekonomisi izliyoruz. … Ama şunu da unutmayacağız: Türkiye fanusta kapalı bir ülke değil, dışa açık bir ülkedir. Dışarda fırtınalar varsa bu fırtınaları biraz hissedeceğiz. Denizlerde dalgalar varsa bu dalgaları da hissedeceğiz.
Ama en önemlisi nedir ?
Ekonomik yapınız sağlamsa ve ehil kadrolarla bu ekonomi yönetiliyorsa, bu fırtına da dalgalı deniz de o yapıya zarar vermez ve sapasağlam bir duruşla bu dalgalı dönemi geçireceğiz.
…
“Kur yükseldi her şey kötüye gidiyor’, ‘Kur düştü her şey iyiye gidecek’ diye bir şey artık yok. Son 3 aydır dünyayı ekonomik açıdan etkileyen yeni bir dönem yaşıyoruz. Piyasaya verilmiş likiditenin yavaş yavaş geri çekildiği bir döneme giriyoruz.
Bu dönemde tüm dünyada her şey yeniden fiyatlandırılıyor. Hisse senetleri, tahvil, bono ve ülke paralarının yeniden fiyatlandırılması aşamasında da dalgalanmalar oluyor.
Bir ülke için dalgalanma dönemlerindeki en önemli unsur çifte açıktır…
Biz bütçe tarafında çok sağlamız. Cari açığımız biraz yüksek ama tüm faktörleri düşündüğünüzde bunun da uzun vadede önemli bir problem olacağını düşünmüyoruz.
…”
http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/24608324.asp
Son aylarda ülkemizle birlikte diğer gelişmekte olan ülkelerin içinden geçtiği durum aslında tam da budur.
Bir kere daha özetlersek:
- Türkiye’nin temel ekonomi altyapısı (“Fundamentals” denen alt yapı) sağlamdır. Ekonomi ehil kadrolarca yönetilmektedir.
- Türkiye ekonomisi dünya ekonomisi ile başarılı bir biçimde bütünleştiği için dışarıda oluşan dalgalardan ister istemez etkilenecektir.
- Kısa dönemli döviz kuru dalgalanmaları (aşağı ya da yukarı) ekonominin iyi ya da kötü gittiğinin göstergesi değildir.
- Son üç aydır dünyada likidite hikayesi değişti. Piyasaya verilmiş olan fazla likidite yavaş da olsa geri çekiliyor.
- Bu geri çekilme bütün varlıkların yeniden fiyatlanmasına neden oluyor; ki buna ülke paraları da dahildir.
- Bu yeninden fiyatlama sırasında eğer bir ülkede hem yüksek bütçe açığı ve hem de yüksek cari açık varsa sorun daha da büyür.
- Türkiye’de bütçe açığı hiç yoktur ve kamu bütçemiz çok sağlamdır.
- Bazen bir sorun gibi algılanan cari açık ise zaten bu artan kurlar ile kendiliğinden dengeye gelecektir.
***
Hani belli bir ortamda bir konu tartışılırken o oturumun en kıdemlisi raconu kesince (!) “ağanın sözünün üstüne söz olmaz” derler ya; işte biz de tam o noktadayız.
…
Ertuğ Yaşar;
Tuzla, İstanbul; 05.09.2013