26 Ağustos 2019 saat 10:26. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Twitter hesabından şu mesajı paylaştı; “1071 Malazgirt Zaferi. Bin yıldır destanlarımızı Anadolu için yazıyor, bin yıldır zaferlerimizi bu topraklara işliyoruz.”
Bu mesajdan benim anladığım Bakanlığımız ecdadımızın yazdığı destanlarla elde ettiği zaferleri kutsal emanet olarak görecek ve onları ne pahasına olursa olsun koruyup kollayarak gelecek nesillerimize aktaracak.
Ben öyle anladım ama uygulama gerçekten o şekilde mi oluyor?
SİZCE DE CİDDİ BİR FARK YOK MU...
26 Ağustos 1071. Malazgirt Zaferi. Ecdadımız şehit kanlarıyla destan yazdı, zafer kazandı, bu toprakları gelecek kuşaklarına kutsal emanet olarak bıraktı.
26 Ağustos 1453. İstanbul’un fethi dönemi. Ecdadımız şehit kanlarıyla tekrar destan yazdı, zafer kazandı, “Boğazları” gelecek kuşaklarına kutsal emanet olarak bıraktı.
26 Ağustos 1920. Sevr felaketi süreci. Topraklarımızda, Boğazlarımızda binlerce yıldır gözü olanlar ecdadımızın yazdığı destanları, zaferleri çekemeyenler kutsal emanetlerimizi bölüp parçalamaya çalıştı. Kutsal emanetine dokunulan Türk halkı şahlandı.
26 Ağustos 1922. Büyük taarruz. Kutsal emanetine dokunulan ecdadımız yine canını verdi kanını döktü destan yazdı, zafer kazandı. Onlara da ecdatlarından kalmış olan kutsal emanetlere sahip çıktı. Sonra da koruyup kollamamız için bize emanet etti.
26 Ağustos 1936. Montrö Dönemi. Ecdadımız bu defa kalemle destan yazdı ve Montrö’de Boğazlardaki egemenlik haklarımızı alarak Boğazların mührünü kutsal emanet olarak bize teslim etti.
26 Ağustos 2017. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı kutsal emanetimiz olan Boğazlardaki egemenlik haklarımızı kısıtlayan hükmü 29 gün önce ulusal mevzuatımıza yazdırdı.
26 Ağustos 2018. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı kutsal emanetlerimizden olan Türk Boğazlarıyla ilgili ulusal mevzuata Boğazların özelleştirileceğini 4 ay sonra yazacak.
26 Ağustos 2019. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı ulusal mevzuata Boğazların özelleşmesinin önünün açık olduğunu 11 gün önce bir kez daha yazdırdı. (detaylar için bakınız 26.08.2016 tarihli “Boğazları Özelleştirmek İstiyorlar” başlıklı yazım)
26 Ağustos 2019 saat 10:26. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığımız Twitter hesabından kutsal emanetlere sahip çıkılacağı anlamına gelen mesajı yayınladı. Fakat niyet ile uygulamalar arasında ciddi bir fark yok mu sizce de?
BÖYLESİ BÜYÜK HATALAR NASIL YAPILIR
Mesele ecdadımızın canıyla, kanıyla yazdığı destanları onların yıl dönümlerinde özlü sözlerle sadece sözde anmak değildir. Mesele o kutsal emanetlere canımız pahasına sahip çıkmak ve onları gelecek kuşaklarımıza geliştirerek emanet etmektir. Savaşarak kazanılan kutsal emanetleri kalem darbeleriyle kolayca teslim etmemektir.
Peki, böylesi büyük hatalar neden ve nasıl yapılır? Bilgisizlikten mi, vurdumduymazlıktan mı, hatalı yönetmekten mi, ticari menfaat peşinde koşmaktan mı… Gerçek sebebi inanın ben de bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey var ki her şey lafta kalıyor:
Sene 1937. Atatürk denizciliği Türk’ün büyük ulusal ülküsü olarak tanımladı ve konunun detaylarını da anlattı. Bu sayede devlet politikamız da belirlenmiş oldu.
Peki 82 yıldır bu politikayı uyguluyor muyuz, yoksa yıllardır Atatürk’ün sözlerini tekrarlayıp duruyor muyuz?
Deniz Ticaret Odası Başkanı Ağustos 2014’te vurguluyor: “Denizcilik devlet politikası haline gelmek zorunda.”
TOBB Başkanı Aralık 2017’de uyarıyor: “Küresel ticarette stratejik sektör konumundaki denizcilikte lider denizci ülkeler arasına girmeliyiz.”
Tamam da geçen 82 yılda neden hala sonuca ulaşamadık? Kim engel oluyor? Neyimiz eksik? Eksiklerimizi tespit edip gideriyor muyuz, yoksa görmezden gelip yeni sorunlar mı oluşturuyoruz?
Mevcut Ulaştırma Bakanımız Ekim 2018’de denizcilik sektöründe yapılan güzel şeyleri sıraladı. Gurur duyduk, mutlu olduk. Bunun yanında şu ifadeleri de kullandı: “Yüzümüzü tam anlamıyla denizlere çevirmeliyiz. 2023’e kadar denizci millet, ülke hedefine ulaşmak istiyoruz”
Türk halkı da 82 yıldır bunu istiyor Sayın Bakanım. Fakat neden halen olmadı? Ya da bundan sonra nasıl olacak?
İNANIN, ÖYLESİNE KARMAŞIKLAR Kİ...
Aslında 2011 yılında Binali Yıldırım her şeyi özetlemişti: “Lafla denizci ülke, denizci millet olunmaz.” Yani ne olması gerektiğini söyleyen çok, ama onu uygulayan yok.
Tam da bu noktada Türk denizciliğinin nasıl yönetildiğine de bir bakalım.
10 Ağustos 1993. Denizcilik Müsteşarlığı kuruldu ve denizcilik sektörü ile Ulaştırma Bakanlığının ilgisi kesildi. Türk denizciliği müsteşarlık düzeyinde yönetilmeye başlandı.
27 Kasım 2002. Denizcilik Müsteşarlığı Ulaştırma Bakanlığına bağlandı.
1 Kasım 2011. Bakanlığın adına “Denizcilik” ifadesi kondu. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı oldu. Denizcilik Müsteşarlığı kapatıldı. Herkes “Denizcilik Bakanlığı” kuruldu diye sevindi ama Türk denizciliğinin artık Genel Müdürlük düzeyinde yönetilmeye başlandığını kimse bilmiyordu. Fakat üzülmeyin koordinasyonu sağlayan bir Müsteşar Yardımcısı da vardı.
9 Temmuz 2018, bu defa Bakanlığın adından “Denizcilik” ifadesi de çıkartıldı. Adı Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı oldu. Müsteşar yardımcılığı da kaldırılmıştı ve Türk Denizciliğinin yönetimi tamamen Genel Müdürlük düzeyine düşürüldü.
Şimdi ise o Genel Müdürlüklerde son yıllarda yapılan değişikliklere bir bakalım. İnanın öylesine karmaşıklar ki aşağıya sadece benim takip edebildiklerimi sıraladım. Daha fazlası da olabilir yani.
Türk denizcilik politikalarının neredeyse tamamının belirlendiği Deniz ve İçsular Düzenleme Genel Müdürlüğü (DİDGM) ile başlayalım.
Eylül 2016 DİDGM Genel Müdürü değişti.
Mayıs 2017 DİDGM Genel Müdürü değişti.
Ekim 2017 DİDGM Genel Müdürü değişti.
Haziran 2018 DİDGM Genel Müdürü değişti.
Şubat 2019 DİDGM Genel Müdürü değişti.
Temmuz 2019 DİDGM Genel Müdürü değişti.
3 yılda 6 kez Genel Müdür değişti. Bu yapıda kim nasıl kalıcı devlet politikaları oluşmasını bekleyebilir. Genel Müdür değişikliği öylesine sıradan hale geldi ki göreve gelen Genel Müdür politika üretmek yerine “acaba sonum ne olacak” diye düşünmeye başlar.
Şimdi de Türk Boğazlarındaki hizmetleri veren Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü’ne (KEGM) bakalım
Mayıs 2014, KEGM Genel Müdürü görevden alındı.
Mayıs 2016, KEGM Genel Müdürü görevden alındı.
Mayıs 2017, KEGM Genel Müdürü görevden alındı.
Şubat 2019, KEGM Genel Müdürü görevden alındı. (Mayısı bekleyemediler nedense!)
ŞANLI KURUM ALTÜST OLDU
Vaktiyle 9 yıl boyunca tek bir Genel Müdür tarafından yönetilen KEGM son 5 yılda 5 Genel Müdür gördü. Giden 4 Genel Müdürün 4’ü de apar topar görevden alınarak gitti. Yeni gelenlerin hepsi de yapıyı sil baştan yapmaya çalıştı. Şanlı kurum altüst oldu. Son Genel Müdür de kendince toparlamaya çalışıyor ama kendi sonunun da diğerleri gibi olup olmayacağını da merak ediyordur sanırım.
Özetle “istikrarlı devlet politikaları” gitti yerine “geçici bürokrat politikaları” geldi. Ama bürokrat gidince politikası da gidiyor. Bu karmaşada hata yapılıyor olması değil hata yapılmıyor olmasına şaşılır. Bu gidişe kimsenin dur demiyor olmasına da şaşılır.
Son söz,
Türk Boğazlarında zaferlerimiz de ulusal egemenliğimiz de gidiyor; Türk denizciliği bitiriliyor, haberiniz olsun.